“Uğur Ünen” yazdı: 7. Vagon

Treni kaçırmasına üç dakika kala yetişmişti. “7. Vagon,” diye bağırdı görevliye. “Buyurun efendim,” diyen görevliyi çoktan arkasında bırakıp kendini trene atmıştı. İçeri girmek için kapıyı ileri sürdü. O sırada tren..

“Uğur Ünen” yazdı: 7. Vagon
243 views

Treni kaçırmasına üç dakika kala yetişmişti. “7. Vagon,” diye bağırdı görevliye. “Buyurun efendim,” diyen görevliyi çoktan arkasında bırakıp kendini trene atmıştı. İçeri girmek için kapıyı ileri sürdü. O sırada tren hızlanmıştı. “Dıgı dıgı dık,” sesinin yerini “Dıkı dıkı dıkı,” sesi almıştı. Aklından bir anda geçiriverdi: “Çufçufla beni yeni dünyama!”

Kaçası vardı her şeyden. Arkadaşlarından bile. Sıkılmıştı artık. Her şey yozlaşmış geliyordu. Bir hevesle ısırmak için elmayı eline alır almaz bir kurtçukla karşı karşıya gelmek gibiydi hayatın ona sundukları. Sanki herkes samimi bir şeyler yaşıyordu ama o bunun dışındaydı. Görünmez bir soyutlama mekanizması onu perde gibi sararak çevreliyor gibiydi.

Kapıyı sürdü. Manzaralar camda silinmeye çalışılan birer resim gibi gözlerinin önünden akıp geçiyordu. İçeri girip kapıyı kapatır kapatmaz bir değişiklik olduğunu anladı. Dışarıdan âşinâ olmadığı sesler yükseliyor, insanların düzgün diksiyonları kulaklarını şoke ediyordu. Dışarı çıktı. 60’lardan bir sahne karşısında hâsıl oldu. Karnında tatlı bir hoşluk hissetti. Çok hafiflemişti. Kendi zamanından bu zamana ışınlanırken yüklerini üzerinden atmış olmalıydı. Nasıl oldu, neden burada bilmiyordu. Her zaman bir şeylerden kaçmak istediği için bu durum onu çok ürpertmedi. Aksine meraklandırdı. Epeydir yaşamış hissetmiyordu. Artık yaşamayan ama şimdi gözlerinin önünde canlanan bu gerçekliği deneyimlemek içini kıpır kıpır etti. Kararını vermişti. Tadını çıkaracaktı. “Haydi öyleyse!” diye mırıldandı. Gözleri parladı. Kendi aralarında konuşan iki kişiye hangi zamandayız diye sormak istese de “Merhaba, tuvalet nerede?” diye sordu. Cevap vermediler. Onları geçip ilerlemeye başladı. Nelerle ya da kimlerle karşılaşacaktı? Hiçbir fikri yoktu. Sürpriz olması daha iyiydi. Yaşadığını hissettirirdi. Bunları düşünürken camlardaki manzara daha yeşil bir hâl aldı.
Rastgele bir kapıyı açtı. Eğer 60’lar tanıtılacak olsa fotoğrafı ilk seçilen kişi olurdu. Fındık kabuğu rengi saçları, takma kirpikleri, kadife yeşili elbisesi ve koyu kırmızı ruju ile ne bu der gibi kapıya gözlerini dikmişti. Elinde sönmeye yüz tutmuş bir sigara vardı. Sigara içmesine rağmen henüz türlü hastalıklara yakalanmamış olan kadın gözlerini iyice açarak merakını daha da belli etti. Heyecanlanıp hızlıca kapıyı kadının suratına kapattı ve tren koridorlarının gürültüsü eşliğinde ilerlemeye devam etti. Yeni bir kapı açtı. 60’lara ait kıyafetler giyinmiş hâliyle yüz yüze geldi. Birkaç yaş daha küçük duruyordu. Bu nasıl olabilirdi? Midesinde bir şeyler dalgalandı. Bunun nedeni heyecan ve şaşkınlığın tesiri ile ilgili olmalıydı. Kendiyle nasıl karşılaştığına bir anlam veremedi. Aklından uydurduğunu düşündü. Yanılmış da olabilirdi. İnsan insana benzerdi. Yoo, tam olarak kendiydi. İşte tam karşısındaydı.

“Bu nasıl olabilir?” diye şaşkınca sorunca “Neden olmasın?” cevabı gecikmedi. 60’lara ait kendisi “Uzun zamandır kimseye içini dökemedin. Haydi bana dök.” diyerek onu cesaretlendirmeye çalışıyor gibi göründü. “Kendimi arıyorum sanırım. Bu yaşadığım tuhaf an bununla ilgili olmalı, öyle değil mi? Aslında bu yaşadığım gerçek mi onu da bilmiyorum?”. “Gerçek nedir ki? Sen kendini aramaya karar verdin. İşte buradasın. Bu anın tadını çıkarmak sence de en iyisi olmaz mı?” Diğer kendisi bunu söylerken ses tonunda alay ve acıma karışımı bir sinyal yansıdı. “Hiçbir zaman ânı yaşamadım, akışa bırakamadım. Hep aklımı kurcalayan saçma sapan sorunlarla meşguldüm de ondan.” Bunu içinden dedi. Sessizce kendine baktı. Bakışlarında yansımasını göremedi. Gözlerini bir anlığına kapatıp açtığında başka bir kapının önündeydi. Kapıyı açtığında gördükleri karşısında söyleyecek bir söz bulamadı. Sadece “Nassıll…” diye fısıldarcasına ağzını kıpırdattı. Korkusu gözlerinde gümüşten parıltısıyla halka halkaydı. Karşısında kendisi ölü hâliyle ikili koltuğun üzerinde yarı uzanmış duruyordu. Birdenbire hatırladı. Az önce konuştuğu kendisinin yanındaki gazetenin üzerinde büyük harflerle “Raylarda Ölü Bulundu” yazıyordu. Tren raylarında ölü bulunan genç ile ilgili acı bir haberdi. Haberdeki resim kendine aitti. Tren de şimdi içinde bulunduğu trendi. Gazetenin üzerindeki tarih 1966 yılını gösteriyordu. Hatırladığı an karnında bir sancı hissetti. Tren ilerlerken dışarıya baktığında tüm manzara soluklaşıp karanlığa büründü. Camdaki yansımasının silinmeye başladığını çaresizce fark etti. Silinirken üzerinde diğer kendinin kıyafetleri olduğunu bir an için görebildi. Ellerine baktı. Kan içindeydiler ve siliniyorlardı. Ses çıkarmaya çalışsa da kendine bile duyuramıyordu. Elektriklerin kesilmesi gibi varlığı kaybolup gidiverdi. Gözlerini geri açtığında treni kaçırmasına üç dakika vardı.

Uğur Ünen 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.