Sognatore İnsanlar

Dünyanın her kıtasından sayısız hayal her gece göğe yükselir. Köpürerek yukarı taşarlar. Yükselerek uzayı bile aşarlar. Bir süre sonra olasılıktan gerçeğe dönüşmek için her düşkünün evine gökten geri damlarlar. Bu..

Sognatore İnsanlar
311 views

Dünyanın her kıtasından sayısız hayal her gece göğe yükselir. Köpürerek yukarı taşarlar. Yükselerek uzayı bile aşarlar. Bir süre sonra olasılıktan gerçeğe dönüşmek için her düşkünün evine gökten geri damlarlar. Bu bir göz yanılması değildir. Ne bir ışıma ne de bir kutsanmadır. Bu sadece mutluluk gülümsemesidir. Anlık bile olsa.

Tanımadığımız birçok insan düş düşkünü birer çocuktur. Büyümek istemezler. Eğer büyürlerse kendilerinden kopacaklarını düşünürler. Haklı olmadıklarını kim söyleyebilir? Çünkü büyüyünce birçok değer ve anı anlamını yitiriyor. Saflık küfleniyor. Dünyanın kemi ve yükü alabildiğince yüklenerek sağanağa dönüşüyor. Fotoğraf albümlerine dahi bakılmaz oluyor. Rutin bir hayat, kısırdöngülerimize alışmamızı beraberinde getiriyor. Kendimizden gitgide uzaklaştığımız yetmiyormuş gibi başkalarını da tanımaktan uzaklaşıyoruz. Çünkü korkuyoruz. Yeni bir yaraya daha yerimiz yok.

Şiirlere tutunmak avutucu bir seçenek. Romanlarda kaybolmak keskin gerçekliğimizin bizi bir süreliğine bulamamasını sağlıyor. Bu tatlı bir kaçamak. Bilgece bir yitiş.

Ah şu hayallerimiz de olmasa biz ne yapardık? Umudumuzu besleyen yegâne yakıt onlar olsa gerek.
Tüm bunları kendi kendine yazıya dökerek konuşurken telefon çalar.

“Alo, kimsiniz?”
“Merhaba, Sükan Bey ile mi görüşüyorum?”
“Evet, buyurun.”
“Sükan Bey, telefonunuzun bedava internet hakkı dolmak üzere. Bu hakkınızı yenilemek için lütfen 1’e basın.”
“Nasıl yani?”
“1’e basın!”
“Hayır efendim, basmıyorum.”

Telefon, bilinmez numaradan arayan kişinin yüzsüz yüzüne kapanır.

“Nerede kalmıştım? Hımm, evet hatırladım. Hayaller diyordum.”

O sırada diğer odadan televizyonun sesi yükselir. “Bir kadına şiddet haberi daha…” O andan itibaren televizyonun sesi kısılır.
“Dikkatimi vermeliyim. Bu hikaye umut dolu olmalı ve elbette hayal.”

Bir şeyler düşünürken gözüne masanın üzerinde unutulan gazete çarpar. Gazetedeki haberi içinden okur.

“Evsiz genç donarak öldü.” Bir diğer haber, “Dünyada açlık çekenlerin sayısı giderek artıyor.” Bir diğeri, “Dünya genelinde farklılıklara tahammül neden azaldı? Uzmanlara sorduk…”
“Ahh, yeter be, okuma artık!”

Dışarıda yağan yağmurun cama vuruşunu dinle, annenin saçını okşarken okuduğu duayı, anneannenin sana anlattığı hikayeyi. Babanın öğüt veren tavrını hatırla, ablanın sana kek yaptığı günü. Sevdiğin kişiyi düşün, gülümsediğin dostlarını.
“İlham neredesin?”
Soluk ışıklı odasında sessizce onu izleyen aynasına baktı. “Hahh geldi.”
Yazmaya devam etti.

Hayalperestler olmasa, dünyanın hâli nice olurdu? Onlar değil mi, dünyayı değiştiren? Meraklarıyla, keşifleriyle, çocuksuluklarıyla, henüz tamamen tükenmemiş olan saflıklarıyla, gözlerindeki ışıltı ve yüzlerinden sökülüp alınamamış olan gülümseyişleriyle… Onları çaya bisküvi banarken görürsünüz, başlarını gökyüzüne dikerlerken, kedileri doğallıkla severlerken, çiçekleri derinden koklarlarken, yeşilliklerde güle güle koştururlarken, dünyanın hırslarından uzak yüzleri ışıldarken, gözleri samimiyeti yansıtırken, kendinizi bir aynaya bakar gibi hissettiğinizde…

Eğer dünyada bu kadar asık suratlı kalabalıklar görüyorsak, bu kadar şiddet duyuyorsak, köşe bucak zevk peşinde koşulup da içlerdeki boşluklar dolmuyor ve insanları sevmekten vazgeçecek hâle gelen insan sayısı günden güne artıyorsa; işte hep hayallerin yitirilmesinden. Hayal kurmaya devam etmeliyiz, yeni kapılar açabilmek için. Acı veren ve hissizleştiren kofluktan farklı bir yaşam olabilir. Yabancılaşma, soyutlanma, duyarsızlaşma ve içe kapanma sona erebilir. Hayaller bunu başarabilir. Yeter ki onlardan vazgeçmeyelim.

Hikaye bitmek üzereyken kapı zili duyulur.
“Bu da kim şimdi? Evime kimse gelmez ki! Öff… Kim o?”
“Kargo!”
Kapıyı açmadan “Ne kargosu?” diye sorar.
“Bu adrese çiçek gönderilmiş. Size gelen kodu söylemeniz gerekiyor.”
“Bana kod filan gelmedi.”
“O zaman kimlik numaranızı almam gerekiyor.”
“Kimin adına gelmiş?”
“Menevcer Hanıma.”
“Burada Menevcer adında biri yaşamıyor ki!”
“Adres burası görünüyor.”
“Yanlış adres!”
“Adres doğru efendim. Daire 13 değil mi?”
“Doğru. Ama isim farklı. Numara yanlış yazılmış olmalı. İyi günler size.”

Kargonun sonra söylediklerini dinlemeden masasına geri döndü.

“Hikayemin adını ne koymalıyım? Deneme gibi oldu sanki. Aman olsun. Bence kötü değil. Buldum. Sognatore. Hayalperest demek. Çok iyi uydu. İçime sindi. Tamamdır öyleyse, adı bu. Sognatore İnsanlar.”

Uğur Ünen 

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.