Ses / Yakup Yaşar

Ani bir telefonla “Beni sakın bir daha arama ve hiçbir şey yazma!” deyişindeki soğuk ses tonunda üşüyordu bilinci. Sürekli o andaydı. Sürekli Her şeyin ilacı olan zaman o ânın dermanı..

Ses / Yakup Yaşar
651 views

Ani bir telefonla “Beni sakın bir daha arama ve hiçbir şey yazma!” deyişindeki soğuk ses tonunda üşüyordu bilinci. Sürekli o andaydı. Sürekli

Her şeyin ilacı olan zaman o ânın dermanı olmaya güç yetiremiyordu. Her ân o ândaydı. Zamanın geçen her ânında kulaklarından içeri hışımla giren sözlerin sahibi kadının sesinin sıcaklıktan yoksun hali o anki üşütücülüğünü muhafaza ediyordu.

Dünyanın en güzel sesinde vücut bulan harfler, sözcükler ve sözlerin tadına doyumsuz duygu aktarışına aracılık eden kulaklarında yankılanan son sözcükler…

Baharın aniden güze geçiş evresi gibiydi. İç serinleten duygu yoğunluğunun buharlaşmasının akabinde yağan sağanak yağışın neden olduğu sel… Felakete ansızın yakalanmanın çaresizliğini yük edinen bir yürek ve o yüreğe arkadaşlık eden gözlere yansıyan hüzün…

Nerede olsa, nereye gitse, nereden ayrılsa sesine âşık olduğu kadının yüreğini donduran sözlerinden uzaklaşamıyordu. Kendi hegemonyasında güçlü biçimde ilerleyen zamanın herhangi bir yerinde farklılaşan zaman-mekân-beden üçgeninde yankılanıp duruyordu o ses.

Daha önce aynı kadının sesinden duyduğu, içini kıpır kıpır eden cümleleri sessizliğe gömen o son cümleye takılıp kalan bilincinin çaresizliği ve ona hiç yardıma gelmeyen bilinçaltının güçsüzlüğü…

Kurtulamayınca bu girdaptan çareyi telefona sarılıp yazmada buldu. Kadının sarf ettiği sözün üzerinden haftalar geçmişti. Hâlâ ilk günkü tazeliğini koruyan soğukluktan kurtulma umuduyla yazmaya başladı:

Adam: Neden kurdun o cümleyi ve neden kestirip atar gibi kapadın telefonu?
Kadın: ….
Adam: Sadece sesinle tutunuyorum bu yaşama. Önceki konuşmalarında ettiğin sözlerle bulutların üstüne çıkardın beni. Mutluluğun zirvesindeyken tutup yere fırlattın. Madem itip yere atacaktın o kadar yükseğe neden çıkardın ki?
Kadın: ….
Adam: Başka başka yerlerde bedenen kavuşamayacağımız mesafelerde kavuştu kalplerimiz. Birçok insanın birbirine fiziken yakın olduğu ortamlarda erişemediği duygu yoğunluğuna kapıldık ikimiz de. Hiçbir beklentim yoktu. Sesin yetiyordu bana. Hatta yetmekle de kalmıyordu. Sesinin vesile olduğu hissin lezzetinden tüm hücrelerim nasipleniyordu. Keşke hiç duymasaydım, tadını almasaydım sesinin. Keşke… Keşke ile kurulan cümlelerin altında eziliyorum biliyorum; fakat başka bir şey de gelmiyor elimden. Neden? Bir ‘neden’ söyle lütfen!
Kadın: …..
Adam: Bir şey yaz be! Hadi! O son cümlelerini zihnimden silmeye yetecek sözler söyle!
Kadın: …..
Adam: Tamam! Kalbinde bir yere konumlandırma beni! Sevme! Yabancı biri olarak gör! Hayatında yer eden insanlar içerisinde en alt sırada yer ver bana! Fakat ‘hiç kimse’ muamelesi yapma bana! Sesinin iyileştiriciliğinden mahrum bırakma beni! Başka hiçbir şey istemiyorum senden. Sokakta geçerken selam verdiğin herhangi birinin duyduğu sesinin kulağımdan içeri girmesine engel olma. Markette, pazarda herhangi bir sebeple iletişim kurduğun insanlara cömertçe duyurduğun sesin konusunda bana cimri davranma n’olur!
Kadın: Offf! Ne var sesimde? Herkesteki gibi! Normal bir ses işte!
Adam: Değil! Herkesteki gibi değil!
Kadın: Çevremdeki herkes duyuyor sesimi. Kimse senin gibi sürekli duymak istemiyor! Neden?
Adam: Çünkü sana aşığım. Elini tutmadığım, dizinde uyumadığım… Kokusunu bilmediğim birine aşığım. Sadece sesin gerçek… Bir tek sesinle gerçek seni duyumsayabiliyorum. Sesinle iyileşiyorum. Sesin iyi geliyor bana. Senin dahi bilmediğin tatta sesinin, seni tadıyorum. Seni seviyorum. Seni sesinle özlüyorum. Bana seni anımsatan sesin… Bir tek sende olan… Sadece sana ait sesinle… Sen de anlamayacaksın biliyorum; bir sese nasıl âşık olunur, o ses nasıl özlenir… O sesin sahibi sen… Sen de bilemeyeceksin. Sesinin bendeki yansımasına yabancı olacaksın. Kendi sesinle kulaklarımdan kalbime doğru ilerlemenin ne demek olduğunu bilmeden beni garipseyerek geçireceksin zamanı. Bana dünyanın en güzel sesi olarak gelen sesin sahibi sen bu lezzetten mahrum kalacaksın. İnsanlar da anlamayacak. Kimse… Hiç kimse… Hiç anlayamayacaklar hem de. “Ah” diyeceğim “Keşke sesini benim kulaklarımla duysalar! Keşke!”
Kadın: …..

Son yazılanları okurken gözleri buğulandı kadının. Yüreğinden taşıp gelen duygularına tercüman sözleri yazmayı çok istiyordu. Adamınkine eşdeğer hisleri içinde barındıran cümleler telefonun tuşlarında yer alan harfler aracılığıyla ekrana düşmedi. Tuşlara basmadı kadın.
Kapı açıldı. “Gelin hanım hazır mısınız? Sizi almaya geldi konvoy!” cümlesini kurdu kız kardeşi şakayla karışık resmi biçimde. Adamla konuşmasının yer aldığı kısmı sildi. Titrek sesiyle “Hazırım!” dedi.

Hazırım!” sözcüğüyle gizlemeye çalıştığı diğer sözleri anlık yutkunmayla geri itti. Ayağa kalktı. Gözleri dolan kız kardeşinin sarılmasıyla ağlamaya başladı. Kardeşiyle ağlaştılar bir süre. Sonra birbirlerinin gözlerinin içine bakıp yanaklarında süzülen yaşları sildiler.

Dışarıda davul zurna sesleri… Damat tarafından halay çekenler ve halaya alkış tutan komşular… Orada bulunan kalabalığın neşeyle karşıladığı ve hep bir ağızdan “En kötü günleri böyle olsun!” temennisiyle uğurladıkları gelin, kendi iç dünyasında “Bundan daha kötü bir gün yaşar mıyım ki?” sorusuyla cebelleşiyordu. Arabanın kapısı açıldı. Duvağın ardına gizlediği hüznünü çeyiz yapıp yanında götürdü.

Yakup Yaşar

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.