Serina Hanım’ın Can Sıkıntısı / Uğur Ünen

Serina Hanım çiçeklerle bezeli bahçesine geçti. Bahçesine yürüdükçe sanki gönlünün derinliklerine yürüyordu. Adı “Ezber İnsanlar” olan yeni bir kitabı okumak için beyaz renkli sandalyesine oturdu. Bu haziran ayının sükûnetle cıvıldayan..

Serina Hanım’ın Can Sıkıntısı / Uğur Ünen
342 views

Serina Hanım çiçeklerle bezeli bahçesine geçti. Bahçesine yürüdükçe sanki gönlünün derinliklerine yürüyordu. Adı “Ezber İnsanlar” olan yeni bir kitabı okumak için beyaz renkli sandalyesine oturdu. Bu haziran ayının sükûnetle cıvıldayan gününde eline sıcak sade kahvesini aldı ve hevesle kitabı okumaya başladı:

“Ezberler dökülür milyonlarca insanın düşünden, dehlizinden, dilinden, duasından.
Eski sözleri duyarsın yeni diye onlardan, hangi kıtada olursan ol şaşırtmaz seni.
Benzerliklerle doludur yaşadıkları, bellidir tavırlara verdikleri tepkileri…”

“Misal seversin kaçarlar,” dedi gülerek. Sonra kıkırdayarak ekledi: “Hele bir eleştir insanları, nâr akar iç denizlerinden. Onların yürekleri neden pamuk değil de isten?” Dudağını büzüp biraz düşündü. İnsanlar kendileri için bir çıkar görmüyorlarsa gerçekten de isten yürekleri varmış gibi davranıyor, her dokundukları yürekte kendi lekelerini bırakıyorlardı.

Eskiden ne kadar sıcakkanlı olduğunu hatırladı. İnsanlarla konuşmayı, misafir ağırlamayı çok severdi. Gelsin kahveler gitsin çikolatalı kekler. Özellikle cumartesi öğlenleri. Bunları özlemiyor değildi. Öyle olsa da “Aman ne gerek var zaten hep aynı,” demekten kendini alamadı.
Elindeki kitabı tam bırakırken kapısı çaldı. Bir baktı ki o geçmişten gelen bir arkadaşı. “Kıyafeti yepyeni, acaba zihni de mi?” diye aklından geçirdi. İçeri buyur etti. Uzaktan gelen böylesi bir misafiri geri çeviremezdi. “Süslenmiş püslenmiş yıllar sonra gelmişsin hayrola,” dedi eskiden yakın arkadaş olduğu kadına. Sözünü sakınmazdı, söyleyivermişti işte. Hem kadının adını bile tam hatırlayamadı. Mürvet miydi, Mürüvvet miydi? Aynı şey zaten diye umursamazca bir kahkaha patlattı. Mürüvvet Hanım ise yıllar sonra geldiğine şaşırdığı için güldüğünü sandı. Hâl hatırlar soruldu, aynı cevaplar alındı. Birden sessizlik olunca az önce düşünüp güldükleri Serina Hanım’ın aklına geliverdi. Bu kez bir kahkaha da içinden patlattı.

Dün açıp bitiremediği marmelatlı hazır kek vardı, kahveyle birlikte onu ikram etti. Kısa bir süre sonra kadının yapmacık sırıtışları Serina Hanım’ı iyice baymaya başladı. Meğer zengin biriyle evlenmiş, butik açmış onu anlatmaya gelmiş. Araya da bilirdi diye düşündü. Çok önce küstükleri için telefon numarası rehberinde yokmuş, burada oturduğunu biliyormuş da şansını denemiş. Amacı yeni kıyafetini, tarzını göstermek ne olacak! Ha bir de yeni zengin kocasını yüz yüze anlatmak. Onun yüz ifadelerini takip edip daha çok böbürlenip tatmin olmak için. Hiç şaşırtmıyor şu insanlar.

Mürüvvet Hanım’ı uğurladıktan sonra derinden bir oh çekti. Hemen kendi bahçesine döndü. Kitabını ve artık soğuk olan yarım kalmış kahvesini çiçekler arasında bekler buldu. “İnsanlar neden aynı? Daha mutluyum yalnızken onu anladım. Çok sıkılmışım insanlar arasında,” diye kendi kendine konuşurken “Nerede kalmıştım,” diye söylenip devam etti Ezber İnsanlara.

Mürüvvet Hanım dışarı çıktığında hemen şimdiki yakın arkadaşı olan Pürnaz Hanım’ı aramıştı. “Ay Pürnaz sorma. Çok yaşlanmış, üstüne üstlük kilo almış. Sürekli kek pasta yiyor herhâlde. Yüz ifadesini görmeliydin. Nasıl kıskandı beni. Bir de yalnız başına. Sevgilisi bile yokmuş ah çok üzüldüm,” diyerek mutlu ve tatmin olmuş bir hâlde arabasına binip gitti.

Pürnaz Hanım her ne kadar birçok insan gibi dedikoduyu sevse de az önceki telefon konuşması maalesef kadının düşmanı yine kadın diye düşündürdü onu. Doğru bir tespit miydi? Emin değildi ama üzülmüştü. Zaten boşanma aşamasındaydı, kendi derdi kendine yeterdi. Zengin bir kadındı. O da Serina Hanım gibi yalnızlığı seçecekti. Mantığı sürekli ona erkekler aynı diyordu. Kendini buna inandırmayı da sonunda başarmıştı. Tek ihtiyacı olan içten sevilmenin getirdiği güven duygusuydu. Hâlbuki üç yıldır umduğunu bulamamıştı. Çocuğu yoktu. Ayrılıp bir süre kendine odaklanacaktı. “Belki Serina Hanım da öyle yapıyordur,” dedi hüzünlenerek.
Serina Hanım kitabı bitirmişti. İçeri girerken “Ezberler, ezberler…” diye kitaptan okuduklarını dilinde döndürdü. Fazla televizyon izlemezdi, yine de şöyle bir açıp bakayım demişti. Açar açmaz kadına şiddet haberi duydu. Hemen kanalı çevirdi. Kadınların birbirlerine bağırdığı kadın programları vardı, onları da geçti. Kadınların erkeklere muhtaç ve aşırı kırılgan insanlar olduğunu kanıksatmaya çabalayan diziler gördü. “Ay bunlar ne böyle!” deyip televizyonu kapatıverdi. Epeydir okumak istediği ve geçenlerde sipariş edip edindiği diğer kitaba yöneldi. Masadaki yeni kitabın üzerinde “Virginia Woolf” yazıyordu.

Uğur Ünen

[button url=”https://www.besincisanat.com/category/ugur-unen/” target=”true” text=”Yazarın diğer yazıları için tıklayınız… ” class=”mavi” size=”small”]

 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.