İNCELEME
Pessoa, kapılarını dışa kapatmış bir ruhun olanca sertliğiyle yazdığını söylese de, Huzursuzluğun Kitabı, naif bir kalemin paylaşamadığı yalnızlığı ve özlem duyduğu sevginin yansımasıdır aslında. 675 sayfaya yayılan bir hüzün buğusu içinde okurken, onun karmaşık ve karşıt ruh hallerini anlamaya çalışmak oldukça yorsa da, bu yorgunluk tuhaf bir duygu yoğunluğu bırakıyor üzerimizde.
“Öyleyse kim kurtaracak beni varolmaktan?/ Hayatımı toprağa veriyorum” diye başlayan tuğla kalınlığında bir kitap, okumaya başlamadan tedirgin ediyor insanı. Ama bu tedirginlik, Pessoa’nın, B.Soares’in kaleminden, sıradan yaşam süren bir muhasebecinin varoluşsal huzursuzluklarını, kaygılarını, sıkıntılarını, kendini arayışını dile getirirken kendiliğinden kayboluyor. Metinlerin hepsi birer iç hesaplaşma ya da iç monolog. Okurken kendi kendimize soruyoruz:
İnsan ruh halini bu kadar güzel mi somutlaştırır ve ona şiirsel bir yorum katar?
“Ben, genellikle kendi derinliklerimde bile henüz tasarlanmamış eylemlerin, dudaklarımı uzatırken aklıma bile getirmediğim sözcüklerin, tamamına erdirmeyi umursamadığım hayallerin kuyusuyum.” (…) “İstemeden varım, istemeden öleceğim. Olduğum şeyle, olmadığım şey arasında, hayal ettiğim şeyle hayatın beni yaptığı şey arasında bir boşluğum…”
Ruh hallerini anlatırken elbette o büyük yalnızlığına da dokunur. Naif olduğu kadar acıtan sözcükleri bir araya getirmek için sanırım Pessoa olmak gerek:“…kocaman bir odada kaybolmuş küçücük, savunmasız, yapayalnız kalmış hissediyorum kendimi, hüzün çöküyor içime, alabildiğine derin hüzün.”
Okurken yazgının ve hayatın çamaşır değiştirir gibi değiştirilemediğini, hüznün yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğunu, bütün yanılsamaların verdiği yorgunluğu, çocukluğa duyulan özlemi, düşlerle gerçeklerin çatışmasını, hayata duyulan tiksintiyi, yüreği bomboş bir adamın anlatılmaz yalnızlığını derinden hissediyorsunuz.
Pessoa, kendisiyle “Ben”i arasına 72 heteronim sığdırmış, yine de aradaki mesafeyi kapatamamıştır. Hep var olduğunu düşündüğü bir “Öteki” daha vardır. Bu kitapta da 72 heteronimden biri olan Bernardo Soarez ile ona ulaşmaya çalışır. “Kaç kişiyim ben?Ben kimdir?Kendimle ben arasındaki bu mesafe nedir? Sorularına yanıt arar.
Dünya edebiyatının en tanınmış eserleri arasında yerini alan “Huzursuzluğun Kitabı”, Pessoa’nın ölümünden sonra açılan sandıktan çıkan 27000 den fazla yazılı metinden günce olarak yazılmış olanlarının, ancak 47 yılda derlenmesi neticesinde ortaya çıkar. 1982 de ilk baskısı 300 sayfalık bir kitap olarak yayınlanır. O günden bugüne yeni metinlerin ilavesiyle 675 sayfaya ulaşır.
Ruhunu kırılgan, uyumsuz, saçma olarak tanımlayan Pessoa kitabında, çelişen onlarca arzuyla yanıp tutuşan, kendini iyice soyutlayana dek hiç durmadan analiz eden, görsel olarak hisseden, her şeyden korkan, mutsuz, sevgisiz, hata işlemekten bitkin, rıza göstermekten sıradanlaşmış olarak görür kendini. İçindeki çelişik duygularla birlikte kendisiyle olan tüm bağlarını koparmış bir münzeviyi anlatır kitap boyunca.
Huzursuzluğun Kitabı bir roman değildir. Onu okumaya herhangi bir sayfasından başlayabilirsiniz. Her metni farklı duygular içinde okurken, kendi hayatımıza dair pek çok sorunun yanıtını da bulmaya çalışırız. Kitap, yaşadığımız hayatın ne kadarının bize ait olduğunu sorgulatır. Dahası, onun yaşadığı derin yalnızlık içinde, kendi yalnızlığımızın farkına varır, kendi varoluşsal bunalımlarımızla yüzleşiriz. Sanırım kitabı bize tekrar tekrar okutan duygu da bu olsa gerek…
Huzursuzluğun Kitabı/Fernando PESSOA / Can Yay.2018 / çev. Saadet Özen
Melek Koç
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.