Küllenen Sevgi

Elimde tuttuğum anahtarı avucumun içiyle sıktıktan sonra karşımda öylece bana bakmaya devam eden kadının gülümsemesini hatırladı hafızam birden. Güzel günlerimizin en neşeli olduğumuz anlarında dinlediğimiz şarkıların sözleri ağzımda dolana durdu…

Küllenen Sevgi
251 views

Elimde tuttuğum anahtarı avucumun içiyle sıktıktan sonra karşımda öylece bana bakmaya devam eden kadının gülümsemesini hatırladı hafızam birden.

Güzel günlerimizin en neşeli olduğumuz anlarında dinlediğimiz şarkıların sözleri ağzımda dolana durdu. Gözlerimden akan yaşları görmesin diye bir hışımla yırtık gömleğimin düğmesiyle sildim.

-“Hasta mısın?” Dedi.

-“Gitmen gerekmiyor mu?” yanıtını verince apar topar kapının ardında tuttuğu bavulunu bir anda ortaya çıkarıverdi. Evlilik yıl dönümümüzde aldığım ayakkabılarını giydikten sonra ardına bakmadan gitti. Kapı önünde tek başıma kaldığımı anladığım zaman elimde tutmaya devam ettiğim anahtarı fırlattım bir köşeye, koşarak sokağın o kirli havasında yürümeye koyuldum. Aklımdan geçenleri durdurmayı başaramadığımdan gözlerimden akmaya devam eden yaşları utana sıkıla gösterdim insanlara. “Erkekler ağlamaz” basmakalıp sözü geldi birden hatırıma. Ne boktan yalanlar bunlar dedim kendi kendime. Kim uydurmuş acaba böyle şeyleri diye duygularım hareketlendi. Ankara’nın Cebeci caddesinde ellerim boşlukta yürümeye devam ederken bir ses duydum yukarıdan. Evin içinden geldiği belli olan sese odaklandı aniden kulaklarım. İster istemez yukarıya doğru baktım. Adamın teki avazı çıktığı kadar bağırıyordu eşine. Ya da sevgilisine, ya da bilmiyorum işte. O esnada caddeden geçen insanlara gözüm daldı. Kimse bu sese kulak vermiyordu. Bir tek manyak ben çıktım herhalde diyerekten kulaklarım yukarıda dinlemeye koyuldum. O an yaşadıklarımı unuttum, daldım gittim uzaklara. Dalga sesi dinlermişçesine küfürleri işittim. Hoşuma gitti. Yanımdan geçen densizin biri de o esnada omzuma çarpıp; “Ne yapıyorsun sapık. Dinlemeye utanmıyor musun” dediğinde cevap veremeden yoluma devam ettim. Araba sesleri, insan kalabalığı derken caddenin tam orta kısmından geçen trafiğe atıverdim kendimi. Eğlenmek istemiştim ve bu eğlence arabaların tren lokomotifi gibi birbirine çarpmasına sebep olmuştu. Kahkaha atarak güldüm. Kırmızı renkli arabadan inen sarı saçlı, uzun boylu, takım elbiseli adam, bir güzel dövdü beni. Sonra polisler, sorgu odası.. Eşim koşarak gelmiş karakola. Öyle söylüyor karşımda bana bakıp gülen, bıyıklı polis. İçimden; “İşte oldu” dedim. Sonunda onun beni ne kadar sevdiğini anlamak için çılgınlık yapmam gerektiğini o zaman fark ettim. Karakoldan çıktığımda yanımda duran eşimin elini tuttum, göz bebeklerinin içine doğru sert bir bakış attım. O ise elini elimden çekerek sinirli bir vaziyette; “Bitti! Anlamıyor musun” dedi ve uzaklaştı. Üzüldüm. İçim parçalandı ama hiçbir şey olmamış gibi eve gittim. Yatak odasının en can alıcı köşesine yayılıverdim yorgunmuşçasına. Fotoğrafları gördüm, dolapta süzülüp duran hırkaların birer hayalet misali üzerime yürüdüklerini hissettim. Mutfaktan bir şişe içki alıp, radyodan en sevdiğim şarkıyı da açınca gözlerimden dökülen yaşları bu sefer durdurmaya gücüm yetmedi. Yorulmuştum. Eşimi sevmekten, onu mutlu edememekten.. En çok da beni sevmemesinden yorulmuştum. Annem de sevmemişti beni. Bunları düşünürken kapı çaldı birden. Kapıyı açtığımda bugün kırmızı arabadan inip de beni döven adam karşıma çıktı. Şaşırdım.. Şaşkınlıktan bir süre konuşamadım.

-“Senin yüzünden arabam mahvoldu salak herif” dediğinde, kekeleyerek;

-“Sen, benim adresimi nasıl buldun?” yanıtını verdim.

-“Ben bulurum” dedikten sonra sağlı sollu vurdu bana. Bugün burnumdan akan kanlar yetmezmişçesine çenem dağıldı, gözlerim görmez oldu. Adam o kadar sinirliydi ki! Onu durdurmak gelmedi içimden. Hak etmiştim ben bunu. Bağırdı, çağırdı. Para istedi benden. Çekmecenin içinden yıllarca sakladığım parayı çıkardım verdim. Kapı yüzüme çarpıldı ve ben bitmiş bir halde yatağa kendimi zor attım. Ağzım, burnum kan içindeydi. Ölüyordum sanki. Ama ölmeyeceğimi de çok iyi biliyordum. Elim telefona gitti o anda. Onu aramak istedim ama arayamadım. Gel demek istedim ama diyemedim. Telefonun rehber kısmında numarası hala kayıtlı olan isme takıldı parmaklarım.

-Sezen…

Karımın can düşmanı, benim ise sevgilim. Onunla aldatmıştım. Bu yüzden gitmişti karım. Neden diye sormadan arkasına bakmadan çıkıp gitmişti. Aldatmıştım çünkü sevilmemiştim. Sevmemişti beni. Aklında eski aşkının izleri varken, bir türlü alışamamıştı bana. Onu unutmak için benimle evlenmişti.

Parmaklarım hala telefonun ucunda, canım acıyor. Çarşaf kan içinde benimse yüreğim yorgun. Bir hışımla aradım Sezen’i.

-“Hemen geliyorum canım” dedi.

Kübra Erbayrakçı

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.