KÜLTÜR / SANAT
“Kırmızı kiremitli güzel bir ev gördüm. Pencerelerinde saksılar, çatısında kumrular vardı.” Bir türlü gözlerinin önüne getiremezler bu evi. Ama “Yüz bin liralık bir ev gördüm,” deyin, bakın nasıl “Aman ne güzel ev!” diye haykıracaklardır.
Çocuklar yargılardan arındırılmış düşünsel etkinliğe sahiptirler. Hayal gücüne ve meraka ilgi duyarlar. İnsanların yerleşik kanılarıyla düşünmezler. Yetişkin bir birey iç dünyasıyla birlikte dış dünyayı algılarken; önceden belirlenmiş, yönlendirilmiş bilinciyle etrafında olup bitenleri değerlendirir. Fakat çocuklar özerk olan duygu ve düşünceleriyle olup bitenleri eleştirip, her şeyden bağımsız bir şekilde hüküm verirler. Çocukların devingen ve geniş ufuklu dünyaları, güçlü bir sorgulamaya sahip olmalarını, kendilerine özgü imgeler üretmelerini, çıkarsızca ve herhangi bir otoriteye boyun eğmeden fikir üretmelerini sağlamaktadır. Küçük Prens kitabında olduğu gibi, çocuk kahramanımız, kendisini meşgûl eden konulara karşı gâyet özgürce ve eleştirel yaklaşmaktadır. Küçük Prens’in muhatabı olan yazar-anlatıcı pilot, çocuk benlikle uyumlu ve dengeli bir iletişim kurmaktadır. Öyküde, Küçük Prens büyükleri anlamakta güçlük çekmekte ve onlarla aynı olmanın imkânsız olduğunu deneyimlemektedir. Küçük Prens yolculuk ettiği yerlerdeki insanların konuşmalarını ve yapıp ettiklerini saçma bulmaktadır. Büyüklerle yapmış olduğu konuşmalarda, büyüklerin söylediklerinde ısrarcı, dar görüşlü, asi ve inatçı olmaları, Küçük Prens’i insanlar konusunda hayal kırıklığına uğratmaktadır. Küçük Prens’in yaşamış olduğu düş kırıklığına rağmen ona yoldaş olan, kitabın yazarı Antoine de Saint Exupéry, 1943 yılında yazmış olduğu bu kitapla, kendi gezegenin tek sakini olan bir çocuğun tecrübeleriyle; sevmeyi, iletişimi, dostluğu, sorumluluğu, ahlâkı ve insan değerleri üzerine kurulması gereken bir yaşamı okuyucularına aktarmaktadır.
Romanda, Küçük Prens, farklı gezegenlere doğru yapmış olduğu yolculuklarda karşılaştığı yetişkin benliklerin diretken, tekdüze ve kalıplaşmış çelişkilerine yönelik izlenimlerini hiciv etmektedir. Küçük Prens’in yapmış olduğu yolculuklar çok şey öğrenmenin, doğru kanılara ulaşmanın ve erdemlere erişmenin seyahatidir. Romanda pilot olarak yaşamını sürdüren Exupéry, çocukluğunda boa yılanlarının avlanmasıyla ilgili okuduğu bir yazıyı resmederek ve bu çizimi hakkında büyüklerin yorumlarını ileterek olay örgüsüne başlıyor. 27 bölümden oluşan kitapta, Küçük Prens’in altı farklı gezegende yaşadıklarına dikkat çekilerek, tipik yetişkin karakterleri sorgulanmaktadır. Küçük Prens’in gittiği her gezegende bir erişkin bulunmaktadır. Küçük Prens bu yetişkinleri tanımak için onlara çocuk bilincinin saflığıyla sorular sormaktadır. Her gezegendeki erginin değişik uğraşları olmasına rağmen dikkatimizi çeken ortak özellik, büyüklerin yaşadığı yalnızlıktır. Gerçek hayatta yaşadığımız ve tanık olduğumuz hayat biçimlerini sembolize ederek bizi uyaran Küçük Prens, kısır bir döngü içerisinde tükenen ömrümüzü bizlere hatırlatmaktadır. Örneğin, Küçük Prens’in içki içen birine neden içtiğini sorması ve alkol kullanan kişinin son cümlesinde, “… içtiğimi unutmak için içiyorum…” demesi, birçok insanın yaşadığı dramı ortaya koymaktadır. Yine bir başka gezegende büyük bir halvetin içinde olan bir kralın, tebâ olarak sadece bir faresinin olması buna rağmen her şeye hâkim olduğunu sanması ve Küçük Prens’in, kralla geçen diyaloğu sonucunda, krala sadece kendini avuttuğunu ispatlaması, başımızdaki otoriter yöneticilerin aslında ne kadar çaresiz ve aciz insanlar olduklarını ispatlamaktadır. Eserde, çocukların kendine has sembolü olan Küçük Prens, basitliği ve sadeliği temsil eden bununla birlikte hiss-i muhabbetin anlamını öğrenmek isteyen bir çocuktur. Sevginin ne olduğunu karşılaşmış olduğu tilkiyle konuşan Küçük Prens, tilkinin evcilleşmek istemesine ve bunu kendisinden dilemesine şaşırarak, sevginin bağ kurmak olduğunu ve bunun içinde sevgiye emek harcanması gerektiğini tilkiden öğrenir. Tilki, bir insanın ancak bir başkasıyla bağ kurması sonucunda onu tanıyıp sevebileceğini Küçük Prens’e öğretir. Şiirsel bir anlatıma sahip olan kitap, insanların manevi sorunlarına ve ruh hâllerine çeşitli imajlar içeren bir lisanla yaklaşmaktadır. Küçük Prens’in çok derin anlamlar barındıran düşünceleri bu bakımdan yapıta şiirsel güzellik katan kanaatlerdir. Ayrıca uygarlığın ve modern dünyanın kritiği, Küçük Prens’in yaşadıklarıyla gözler önüne serilirken; özveri, fedakârlık ve hoşgörü çağdaş toplumların kaybettiği değerler olarak ön planda tutulmaktadır. Modern insanların bunalımı olan bîkeslik temasını, Küçük Prens’in başından geçen olaylarla anlatan Exupéry, romanda bir pilot olarak Küçük Prens’le bir çölde tanışmayı tercih ediyor. Çünkü sahra, eserde infirat hâlinin aynasıdır. Bu maksatla yazar-anlatıcı, hikâyesinin başında, çölü, yalnızlığın ve sessizliğin simgesi olarak tasvir ederek, yitirdiğimiz evrensel değerlere göndermeler yapmaktadır.
Antoine de Saint Exupéry’in Küçük Prens isimli bu yapıtı, düşsellik yoluyla sevgiyi vurgularken, kolektif değerlerimizin sözcülüğünüde üstlenmektedir. Muharrir, okuyucularına vermek istediği mesajların kalıcı olması için yazmış olduğu kitabı, didaktik olarak kaleme almıştır. Müellifin titiz duyarlılığıyla, insanların arzularındaki doyumsuzlukları konu edinen Küçük Prens kitabı, hayatın kozmik boyutunuda ele alarak, hikâyenin akışında mitlere özgü özelliklere değinerek, insanın nihayetinde ölümlü bir varlık olduğunu telkin etmektedir. Zira, Küçük Prens’in uğradığı son gezegenin dünya olması ve orada yılanla konuşması ölümün hakikatini betimlemektedir: Kurguda, yılan Küçük Prens’e karakterini ölümcül ısırığıyla tanıtıyor. Yılanın bu özelliği nedeniyle, insanlar yılan tarafından ısırılınca ölüyorlar ve geldikleri yer olan toprağa geri dönüyorlar. Öykü boyunca adını, yaşını ve geldiği ülkeyi bilmediğimiz Küçük Prens’in ne bir ailesi ne de akrabaları vardır. Yaşadığı gezegene onu bağlayan, bahçesinde yetiştirdiği gülüdür. Küçük Prens’in gülü aşkı ifade etmektedir. Küçük Prens’in özenle büyüttüğü gülü, Küçük Prens’e göre benzeri olmayan bir güldür. Ancak Küçük Prens bu yanılgısını son geldiği yer olan dünya sayesinde idrak etmektedir. Buna rağmen Küçük Prens bu aldanışına fazla üzülmez! Çünkü dünyada bir sürü gülün olduğuna şahit olmakta ve insanların bu güllerin farkında olmadıklarını müşâhede etmektedir.
KÜÇÜK PRENS İSTANBUL VE BARTIN’A GELİYOR
Bir çocuğun gözünden bütün insanların gözünü açmayı hedefleyen Küçük Prens kitabı, tiyatro oyunu olarak 21 Kasım 2024’te, sınırlı bir süre için İstanbul oynanacak. Yapımı Broadway Entertainment Group tarafından üstlenilen Küçük Prens, sihirli bir birinci sınıf tiyatro şöleniyle sahnede canlandırılacak. İç içe geçmiş karakterlerin ve renkli kostümlerin benzersiz uyumu tiyatro sahnesinde izleyicilerle buluşacak. Küçük Prens’in ödüllü yaratıcı ekibinde heyecan verici isimler yer alıyor. Yönetmen ve koreograf Anne Tournié liderliğindeki gösterinin opera metninin uyarlamasına adını yazdıran Chris Mouron aynı zamanda ortak yönetmen koltuğunda yer alacak. Yönetmen Anne Tournié’nin gösteri ile ilgili yorumu ise şöyle: “Ekip olarak Küçük Prens’in dünya yolculuğunu İstanbul’a devam ettirmesinden dolayı çok heyecanlıyız. Küçük Prens yolculuğunda, karşılaştığı birçok farklı insan ve kültürle insanlık mesajını paylaşıyor. Antoine de Saint-Exupéry’nin değerli masalının yarattığı bu kaynaştırma ortamında; Küçük Prens’in dostluk, yalnızlık, sevgi ve hem diğer insanlara hem de gezegenimize duyduğu şefkatin hikayesini getirmekten onur duyuyoruz.” Bunun yanında Küçük Prens, 21 Kasım’da yalnızca İstanbul’da sahnelenmeyecek.
14 Aralık 2024’te Cumartesi günü Küçük Prens oyunu Bartın’da da oynanacak. Bartın Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan bu özel performans, saat 13.00 ve 15.00 olmak üzere iki gösterimle tiyatro severleri ağırlayacak. Hem çocuklar hem de içindeki çocuğu yaşatanlar için hazırlanmış bu benzersiz sahne deneyimi, izleyenlere unutulmaz anlar vaat edecek! Bu özel etkinliği diğer Küçük Prens uyarlamalarından ayıran en önemli unsur, kum sanatı ile canlandırılan sahneler olacakmış. Kum Sanatı Ressamı Ramazan Yurttepe’nin canlı performansıyla her an yeniden şekillenen görüntüler, Antoine de Saint-Exupéry’nin zamansız hikâyesini çok daha etkileyici bir hâle getireceği umuluyor. Yurttepe’nin yaratıcılığıyla kum üzerinde hayat bulan sahneler, Küçük Prens’in evrenini görsel bir şölene dönüştürecekmiş. Elbette yapılan bu tanıtımları değerlendirecek olanlar, her iki ilde farklı tarihlerde izleyecek olan izleyicilerdir. Bu konudaki yorumlar hakkında gerekli bilgileri 21 Kasım ve 14 Aralık’tan sonra öğrenebileceğiz. Bu nedenle henüz zamanımız varken, Küçük Prens kitabı hakkındaki görüşlerime kaldığım yerden devam etmek istiyorum: Küçük Prens eserini benim için ilgi çekici kılan bir diğer özellik, eserdeki içerik ile resimlerin öz bakımından bir bütünlüğe sahip olmasıdır. Exupéry, çizimleriyle ve metniyle eserindeki bütünlüğü koruyarak, yorumlayıcı anlatım biçimini yapıtının her sayfasına işlemiştir.
Anlatı kuramın, göstergebilimsel çözümleme bağlamında yazıldığı Küçük Prens kitabı, iç içe geçmiş küçük öykülerin bir araya gelmesiyle meydana gelmiş ve süre dizimsel bir yöntem izlenmeden yazılmıştır. İçindeki çocuğu bir dönem kaybeden ama Küçük Prens sayesinde tekrar yakalayan “pilotuyla, baobap ağaçlarıyla, volkanlarıyla, coğrafyacısıyla, fener yakıcısı ve iş adamıyla” her okuduğumuzda kendimizden timsaller bulabileceğimiz bu nadide yapıt, hacmi küçük olmasına rağmen içeriğiyle dev bir anlatı… Küçük Prens’in çocuk benliğiyle, büyüklerin hatalarını okuyucuya göstermek isteyen Exupéry, bir toplumdaki kültürel koşullanmaları Küçük Prens’in masum bilinciyle bizlere izah etmektedir. Yazar-anlatıcının çocuk benliğinin Küçük Prens kahramanıyla aktarıldığı mensur roman, günümüz insanlarının benliğine ışık tutarak, kendini tanıma yolculuğuna çıkmış içsel insanı tarif etmektedir. Küçük Prens eseri sadece dilbilimciler ve edebiyatçılar tarafından değil; felsefeciler ve eğitmenler nezdinde de, düşünsel ve eğitsel bir yapıttır. Yazın türü olarak baktığımızda birçoğumuz için kısa roman bazılarımız içinse uzun hikâye ( novella) tarzında olan Küçük Prens kitabı, genel yapısı itibariyle melez bir anlatım çeşididir. Küçük Prens kitabıyla kendi iç dünyasını, çocuk okurlara göre uzun öykü; yetişkinlere göre ise kısa roman tarzıyla kaleme almış olan Exupéry, içindeki çocuğu korumanın gücüyle ve mutluluğuyla bu yapıtını ölümsüzleştirmiştir. Eylemin ve gizemin ötesinde, masumluğu ve çocukluğu yeniden bulmanın arayışı olan Küçük Prens yaratımı, küçük epizotlarıyla okuyucuların, okudukça öykünmek istedikleri bir şaheser olmakla birlikte, çağdaş edebiyatın bir “mitos”u olarak da dünya edebiyatının ortak değeridir. Kitabı okumanın yanında yakın bir zamanda tiyatro sahnesinde de izleyebileceleğimiz Küçük Prens öyküsü, bizleri çocukluğumuzdan sonra belki de hiç sahip olmadığımız özerk duygumuzla ve ufku sınırsız bir dünyayla tanıştıracak. Bu kitabın ve gösterime girecek tiyatro uyarlamasının, “kırmızı kiremitli güzel bir ev” gördüğümüzde; “Aman ne güzel bir ev!” duygusunu yaşatması temennisiyle sizlere iyi okumalar ve seyirler diliyorum!
Heybet AKDOĞAN
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.