ANLATI
Puslu bir hava var. Pusuda bekleyenler. Bitmeyen hasetlerin doÄŸurduÄŸu kinler var. Kimler var kimler.Â
Allah sevdiÄŸi kulunu, kalpleri hasetle kaplı et yığınlarının önüne neden atar ya da neden onun biçare kalmasına müsaade eder ki?Â
Bedenimden parçalar koparan diÅŸlerin sahiplerinin dillerinde neden Allah var? Münafık mı yoksa onlar? Fasıklar mı?Â
Acı diye bir şey yok mu yoksa? Yoksa ruhun huzuru, etin parça parça koparılmasında mı? Gıybet sofralarında çiğnenirken etim ruhuma bir el değiyor sanki. Huzurun eli…
Bedenim acıyı duyumsarken ruhum bir kuÅŸ misali arÅŸa yükseliyor. Bütün dertlerden sıyrılıyorum.Â
Dişler acımasızca çiğnerken etimi ve ben çaresizce izlerken elimde olmayanları… Nietzsche’nin Putların Alacakaranlığı’nda bahsettiği huzura ermek için hep bir neden arama dürtüsü beliriyor içimde. Neden? Neden neden?
Nedenler… Hiçbir neden bana yapılanlara anlam yüklememe yeterli gelmiyor. Bu sefer öyle olmuyor iÅŸte. Nietzsche’nin iddia ettiÄŸi gibi aklıma gelen herhangi bir neden bana istediÄŸim huzuru vermiyor. Yok mu yoksa bir nedeni? Bu da bir neden deÄŸil mi ki? Nedensizlik…Â
Okuyanların anlamamaya sırtını yaslayıp ne demek istediğime yabancılaşacak olması yazmama engel değil; ama nedense kimsenin anlamayacağı biri olarak kalmaktan korkuyorum. Korkuyorum evet. Çok büyük bir korku bu: Kimse tarafından anlaşılamama korkusu… Ya da kendini anlaşılacak biçimde anlatamama…
Bir korku var içimde. Bedenimden parçalar koparan dişlerin sahiplerine karşı duyumsadığım korkudan öte bir korku. Elimde olmayanlara güç yetirememe halimi izleyenlere aktaramama korkusu…
Sonra bir börek kokusu yayılıyor burnumdan içeri. Sevdiğim böreğin kokusu. Anlamsız biliyorum. Ama bana birini hatırlatıyor. Bir gün bir yerde sevdiğim birine sevdiğim börekten ikram ederken niyetimin terazide yanlış tartılmasının kursağımda bıraktığı böreğin kokusu.
Ne garip deÄŸil mi? Ben puslu havanın içinde bedenimdeki yaraların acıyı duyumsattığı yerde ruhuma iyi gelen kiÅŸinin o acıya tuz bandığına tanıklık ediyorum.Â
Nietzsche insanın sürekli bir neden arama isteğini bir korkuya bağlar. Bense nedense o korkudan kurtulamamamı bir kokuya bağlıyorum. Sevdiğim bir böreğin kokusuna… Ve ne tuhaftır ki o börek bana lezzetli gelmiyor artık.
Sürekli bir neden arama isteÄŸi bir filozofun bedenen varoluÅŸa anlam yükleme gayretiyle açıklanamaz tabii. Bir insan lezzetli bir böreÄŸin tadını alamayacak hale geliÅŸinin nedenini sadece Nietzsche’nin öğretileriyle anlamlandıramaz.Â
Bedenim, adına acı denen ıstırapla sızlarken, duvara çarpıp yere düşen niyetim, ruhuma dayanılması güç huzursuzluk saplıyor.Â
Anlaşılamamanın huzursuzluÄŸu… İnsanın kendini doÄŸru anlatamamasının belki… Belki de kendini doÄŸru anlamamasının…Â
Kalplerde bir ÅŸey olur. Olanı da olmayanı da bütün doÄŸru yanıyla bir tek Allah bilir. Fakat yansımalar bir anlama götürür bazen insanı. Sonra o anlam havada asılı kalır. İnsan önüne serpilen küçük tatlı parçalarını toplayarak ilerlerken bir duvar çıkar karşısına.Â
İnsanı ardına açılan kapısı olmayan bir duvara götüren lezzetli parçaları yola serpenin niyeti ne? Neden böyle yapmayı tercih eder? Nietzsche’nin beni bir neden arayışına ittiği duvarın dibindeyim.
Ve nedense bir türlü bir neden bulamıyorum. Etimi çiÄŸnemekten usanmayanlardan kaçarken beni kendine doÄŸru çekenin, beni bir duvarla karşılaÅŸtırması neden?Â
DiÅŸleri sivri canlılar ve duvar. Kaçacak hiçbir yerim yok. İnsanın ihtimal ki Allah’a en yakın olduÄŸu yerdeyim. Beni O’nun dışında hiç kimsenin kurtaramayacağı yerde…  Â
Yakup YaÅŸar
 Yazarın diÄŸer yazıları için tıklayınız…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.