İNCELEME
Edebiyat dünyamıza ezberlenenin aksine, öyküyle başlayan Ahmet Ümit, ilk yazarlık serüvenine Moskova’da başladı. Özellikle 12 Eylül Askeri Cuntası’yla birlikte müstear ismiyle yazın hayatımıza katkılarda bulunan daha sonrasında ise orijinal adıyla beraber romanlarıyla edebiyat kulvarında yer alan Ahmet Ümit, eserlerini bir araştırmacı gibi kaleme almaya devam ediyor. En çok polisiye romanlarıyla okurlarının ilgisine mazhar olan yazarımız, 1996 yılında ilk polisiye eseri olan ” Sis ve Gece” romanıyla iyi bir polisiye romancısı ünvanını hak kazanarak adından söz ettirmeye başladı. Genel olarak Novella türünde eserler ortaya koyan başarılı edebiyatçımız, sinema dünyamıza da eserleriyle önemli projeler sunuyor.
Yazarlıkta evrensel ölçüyü benimseyen Ümit, dikkat çekici evrensellik düşüncesiyle; “Evrenselliğin yerellikten geçtiğini” iddia ediyor. Romanlarıyla tarihin, olayların, tanıkların ve dönemin insanlarının sözcüsü olan Ahmet Ümit, Türkiye’mizin siyasi yakın tarihinde son yüzyılın dönüm noktasını temsil eden “Susurluk Olayı ve Ergenekon” gibi politik konularıda edebiyat dünyamıza ” Kukla” isimli romanıyla kazandırmıştır.
Yazmış olduğu şiirleriyle birlikte genel olarak öykü ve roman yazıcılığıyla edebiyat sahasını üniversal ölçüde temsil eden Ahmet Ümit, şiirsel bir dille kaleme aldığı çalışmalarıyla bilhassa tarihin derinliklerine yönelerek birçok uzak dönemin tarihi olaylarını tiyatral bir dille bizlere aktarıyor. Roman ve öykülerinde kültürel mozaiği ortaya koyan Ümit, Anadolumuzun kadim topraklarının sırrına vakıf olacak yapıtların sahibi. Roman yazarımızın her eserinin bir başyapıt niteliği taşıması ve kitaplarında seçmiş olduğu konuların tarihin ve güncelin birleştiği yerde vücût bulması, söz konusu olan edibimizi her türden okuyucuyla buluşturuyor.
Gün içerisinde daha çok romancı kimliğiyle tanıdığımız Ahmet Ümit, romanlarında olay örgüsünü vakanın gerçekleştiği anda; olay sahnesinin içinde neden-sonuç ilişkisini titizlikle gözeterek, kronolojik biçimde okuyucuya iletiyor. Bu bakımdan Ümit’in romanlarında yaşanılan olaylar çözüme kavuşturulmadan sonlandırılmamakta.
Romanlarındaki kahramanları geçmişiyle yüzleştirerek, okuyucuyla karşı karşıya getiren müellifimiz, kahramanları sadece kendisiyle bir hesaplaşma içinde bırakmayarak, kahramanların okuyucuya da hesap vermesini sağlıyor. Bu nedenle Ahmet Ümit’in romanlarının son sayfalarında, okuyucu olayları kendisi bir çözüme kavuşturmuş gibi; âdeta okuyucu olmaktan çıkarak bizzat romanın kurgusunu hem yazan hem yaşayan kişi olmakta. ” İyi bir romancıyı ağır bir işçi gibi çalışan” şahıs olarak tanımlayan Ahmet Ümit, artık edip olmanın yanında aynı zamanda bir arkeolog. Alman Arkeoloji Enstitüsü Ahmet Ümit’i 2021 yılında Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Kayıp Tanrılar Ülkesi romanıyla arkeolog üye beratıyla onurlandırdı. Ahmet Ümit üyelik beratını 14 Aralık 2023 Perşembe günü Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün bilimsel danışma kurulunun önerisiyle aldı. Onursal ödülünü İstanbul Arkeoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Felix Pirson’un elinden alan Ahmet Ümit şunları ifade etti: “Bir edebiyatçı olarak bilim insanları tarafından ödüllendirmek benim için çok büyük bir onur. Umarım zengin tarihimize ve muhteşem arkeolojik alanlarımıza daha fazla sahip çıkarız. Çünkü geçmişine sahip çıkmamayanlar, bügünlerine de sahip çıkamazlar.” Türkiye ve dünyada kitapları on milyonun üzerinde satılan Ahmet Ümit’in, Kayıp Tanrılar Ülkesi romanında Cemal Ölmez’in ölümü, zaman, mekân ve kişiler arasındaki ilişkiler, mitolojik tanrılar ile ele alınan gizemli, sürükleyici ve bilgi aktarımlı kısımlar ” Kayıp Tanrılar Ülkesi”nin okunmaya değer çekiciliğini ortaya koyuyor. Ahmet Ümit’in Berlin’de cinayetler işleyen seri bir katille birlikte cinayet mahallinde Zeus’tan, Poseidon’dan Kranos’tan, Uranos’tan izler taşıyarak kaleme aldığı Kayıp Tanrılar Ülkesi romanı, okurları pasif bir okuyucu olmaktan çıkararak, okuyucuyu romanın herhangi bir kişisiyle otantik bir ruh hâliyle özdeşleştirerek, romanı okuyucunun geçmiş ile şimdiki zaman arasında yaşamasını sağlıyor. Romanda Ölmez ailesiyle ilişkili olan Zeus odaklı tanrılar, Zeus’un dedesi Uranos ve Kronos’la devam eden tanrılar savaşı ve romandaki olay örgüsünün zincirleme bir biçimde yazılmış olması, Kayıp Tanrılar Ülkesi romanına akıcılık katan önemli bir özellik. Dört yıllık bir çalışmanın sonucu olan ve Ahmet Ümit’e arkeolog üye beratını kazandıran bu çalışma polisiye, arkeoloji ve mitolojiyi bir araya getiren çalışma. Ahmet Ümit’in bu romanında Almanya’daki Türkiye kökenli insanlarımızın yaşamı konu edilerek, kültürel adaptasyon süreci içerisindeki gurbetçilerimizin yaşadıkları ruhsal travmalar; romanı sosyolojik açıdan da okumamızı gerektiren önemli konuları ele alarak dercedilmiş. Hâkezâ romanda detaylı bir tarih araştırmasının yapılması ve yakın tarihimizde iki Almanya’nın birleşme sürecinin irdeleniyor olması, Kayıp Tanrılar Ülkesi romanına tarihsel ve politik kimlikler kazandıran ayrıntılar.
Ahmet Ümit Türkiye’de ve dünyada genç okur kitlesine sahip olan ve bundan ayrı bir mutluluk duyan muharrir. Yazarken kendini kelimelerin ve cümlelerin büyüsüne kaptıran romancı; “Yazarken tıpkı bir mimar gibi çalıştığını” vurgulayarak, edebiyat dünyamızda çok konuşulan ve tartışılan kalemlerden birisi. Roman çalışmalarıyla insan ruhunu anlamaya çalışan Ahmet Ümit, tarihinde ruhunu anlamaya çalıştığı için arkeolog beratına layık görüldü. Kuşkusuz yeni romanlarıyla bizleri farklı dünyalara bir okuyucu olarak götürecek üretken yazarımıza başarılar diliyorum!
Heybet AKDOĞAN
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.