İNCELEME
Çoğunlukla çeşitli bakımlardan farklı sayılan azınlıklar, bir kentin gündelik yaşamının önemli bir parçasını oluşturmaktadırlar. Azınlıkların sayıları şehirlerde giderek azalsa da iktisadi, politik, mekânsal, ve sosyo- kültürel olarak bir şehrin yapı taşı olma özelliklerini korumaya devam etmektedirler.
Türkiye’nin bir ulus devlet olarak inşasıyla birlikte ekonominin ve toplumsal yaşamın Türkleştirilmesi tarihsel, mekânsal ve politik bakımdan azınlıkları bir takım haklar konusunda kısıtlamıştır. Genellikle gayrimüslimler olarak yaşayan azınlıklar aynı zamanda içinde bulundukları kentin karakteristik yapısında da önemli bir rol oynamaktadırlar. Gayrimüslimlerin yaşadıkları sorunları yakın tarihimizden itibaren ele aldığımızda, Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte etno- dinsel yönden gayrimüslimlerin karşılaştıkları dışlanmalar, ötekileştirme politikaları, göç ve isyan müdahalelerine maruz kalmaları, derinden yaşanılan gayrimüslim trajedilerine neden olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilke olarak benimsemiş olduğu homojen ulus ülküsü diğer azınlıklarlarla birlikte gayrimüslim azınlıklarında hayatlarının dağılmasına yol açmıştır.
Konumuz bağlamında İstanbul Yahudileri, İstanbul’un tarihsel ve kentsel kimliğininin oluşmasında önemli bir konuma sahiptirler. Yüzyıllardır İstanbul’un kültürel yapısına önemli katkılarda bulunmuş olan bu şehrin Yahudileri, yıllardır İstanbul’da bireysel ve toplumsal kimliklerini geliştirmişlerdir. Ancak Yahudilerin zaman içerisinde yaşadıkları haksızlıklar, kolektif mağduriyetin yarattığı en belirgin sorunlardan biri olmuştur. Ulus devlet bilincinin gündelik yaşamda doğurduğu toplumsal çatışmalar, asırlara dayanan İstanbul Yahudileri üzerinde kalıcı etkileri meydana getirmiştir. 500 yılı aşkın Yahudi soy kütüğüne sahip olan Mario Levi, ölünceye kadar Yahudi kimliğine sadık kalarak ve İstanbul’u severek yaşamaya çalıştı. Mario Levi için İstanbul nadide bir yere sahipti. Onun İstanbul’a ve içinde yaşayan insanlara sevgisi; ulus devlet anlayışını benimsemeyen ve her türlü ayrımcılığa karşı çıkan bir vefaydı. Yıllar sonra aramızdan sessizce ayrılan Mario Levi için İstanbul kadim tarihiyle herkese kucak açmış şehirdi! Özellikle Türkçe, kıymetli edebiyatçımızın vatanıydı. Ailesinin ve atalarının İstanbul’da karşı karşıya kalmış olduğu haksızlıklar ne kadar gerçek olsa da, Mario Levi için hakikat İstanbul’un tarihsel mirasında saklıydı. Ve bu hakikat vicdandı, insan olmanın ölçüleriydi yani sevgiydi! Milli politikalar tarihsel kodları hatırlatma yöntemiyle azınlıkları unutturma metodunun etkin bir taktiğidir. Ama Mario Levi için hatırlama, bütün insanları ait oldukları etnik, kültürel ve mekânsal değerleriyle birlikte bir arada kardeşçe yaşatmak için duyumsanması gereken bir hissiyattı. Bu bakımdan İstanbul’un kozmopolit yapısı, kaybettiğimiz romancımız için bulunmaz bir nimetti.
“İstanbul Bir Masaldı” isimli romanında azınlıkların (gayrimüslimlerin) göç ve özlem duygularını kaleme alan yazarımız, İstanbul’un kültürel çokluğuna dikkat çekmektedir. Mario Levi için anlatmak ve yazmak her konuda yaşamsal bir ihtiyaçtı. Bu nedenle Mario, hayatını edebiyata adamıştı. Aynı zamanda akademisyendi, radyo ve televizyon programcısıydı. Yazar olmak isteyenlere rehberdi. Edebiyatta en çok eleştiri kültürüne önem veren, servis edilenleri yazmak yerine hiç beklenmedik konuları yazmaya özen gösteren bir yazarımızdı. Hem yazıyordu hem de yazdıklarıyla tartışabiliyordu. Ötekilerin yazarıydı Mario Levi. ” Her öteki anlamayı gerektirir” diyen Levi, kendini öteki üzerinden tanımlamak yerine öteki ile yaşamayı savunurdu. Eserlerinde çoğu zaman kendini üstün görenleri eleştirerek, eşitliği okuyucularına aşılamaya çalışırdı. Kültürün, tüm farklılıkları ortaya koyduğu müddetçe sağlıklı bir medeniyet olduğuna inanırdı.
Sevgi dolu yüreğiyle öğrenerek, yazarak ve öğreterek yazıyordu. Mario Levi için edebiyatta her şey otobiyografikti. Yazmayı çileli bir iş olarak görürdü. Ve için onun yazmak delilik gerektiren bir işti. Usta edebiyatçımız hayatını yazılarına göre yaşayan insandı. Yazı yazmak için acıya ve sancıya ihtiyaç duyardı. Eserlerinde metin- mekân ilişkisine önem verirdi. Mekânlar onun için canlı bir organizma gibiydi. Levi, İstanbul’a dokunan, İstanbul’un oldukça köklü bir yazarıydı. İstanbul’un semtlerini; insan ve yaşam öyküleriyle ele alarak edebiyat dünyasına taşırdı. Ama edebiyat konusunda bir kırgınlığı vardı.
Edebiyatın reklam aracına dönüşmesi, Mario Levi’yi en çok üzen sorunların başındaydı. Ancak o yazmaya, dildeki ustalığa özen göstermeye; hiç dinmeyen öğrenme açlığıyla hayatının sonuna kadar devam etti. Kesin bir rakam olmasa da takriben 1490’lı (?) yıllarda Endülüs’ten, İstanbul’a göç etmiş, Yahudi bir ailenin tek çocuğu olarak, 1957 yılında İstanbul’da doğmuştu. Birkaç lisanı anadili gibi konuşmasına rağmen Türkçe yazmayı tercih etmişti. ” Benim en derin vatanım Türkçedir.” diyen Mario Levi, aidiyetleri, kültürleri ve kimlikleri edebiyatla yaşatmaya çalışan aydınımızdı.
Eserlerinde Türk ve Yahudi kültürünü işlemeye gayret gösteren yazarımız, yazmayı bir keşif yolculuğu olarak benimsemişti. 15. yüzyıldan beri Türkiye’yi, Yahudiler için güvenli bir ülke olarak gören Levi, Türkiye’ye minnettar olduğunu her vesilede dile getirirdi. Mario Levi’yi bugün için üzen durum, Türkiye’de 1920’lere ve 1930’lara göre gayrimüslim azınlıkların daha az olmasıydı. Çünkü, 530 yıl sonra aramızdan sessizce ayrılan yazarımıza göre, kültürel zenginliğin olmadığı ortamlar, cehaletin ve önyargıların geliştiği yerlerdi. Etkisinin bir türlü yok edilemediği Yahudi düşmanlığı yanında Yahudi insanlarla kurulan empati, Mario Levi’yi umutlandıran bir davranıştı. Mario Levi’nin hayatında en çok özlediği şey, bir zamanların İstanbul’una duyduğu hasretti. Şiirleriyle, öyküleriyle ve romanlarıyla hayatını edebiyata adamış ve okuyucuları için sevginin kalemi olmuş Mario Levi’yi hep özleyeceğiz!
Aramızdan ayrılışı beş asır sonra olmasına rağmen ölümünün edebiyat çevreleri tarafından sessiz karşılanması ve 530 yıllık İstanbullu bir yazarın cenazesine katılan insanların 530 kişi dahi olmaması beni çok üzdü! Fakat hayatın gidişatı ve eksildiklerimiz, Mario Levi’nin edebiyat dünyasındaki yokluğunu her bakımdan hissettirecektir. Gayrimüslimler nasıl ki, bir şehrin yapı taşı olma özelliklerini koruyurlarsa; Mario Levi’de eserleriyle edebiyatımızın yapı taşı olma özelliğini sürdürmeye devam edecektir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.