Hatırlamıyorum

/ 25 Ekim 2022 / 258 views / yorumsuz

Kalbim sıkışıyor, bütün vücudum geriliyor. Ohannes ismini duyduğumdan beri başımı taşlara vurmak istiyorum, hatırlamak için. 

Hatırlamıyorum

Rüzgârın uğuldayan sesini işitiyorum. “Gözlerim”… Göremiyorum. Her yer kapkaranlık. Aklımdan bir şeyler geçirmeye çabalıyorum, olmuyor. Elimde ıslaklık, sırılsıklam olmuşum. Yağmur yağıyor sanki. Elime birisi dokunuyor ve ben uyanıyorum. Odanın içi soğuk, ayaklarım üşüyor. Alnımdan terler dökülüyor. Bir hışımla kalkıyorum yataktan. Yan odaya gidiyorum. Burada boylu boyunca yatan adama bakıyorum. Gözlüklü, saçlarına hafiften kellik vurmuş. Yanına uzanıyorum ve eline dokunuyorum. Uyanmıyor. Nefesini kontrol ediyorum, nefes almıyor.

“Ölmüş”

Elim telefona gidiyor, arayamıyorum ambulansı.

“Bu adam kim?”

Bilmiyorum.

İlk defa görüyorum suretini. O şaşkınlıkla ayağa kalkıyorum ve odadan kaçmak istercesine koşmaya çabalarken ayağım halıya takılıyor ve düşüyorum.

“Ellerim”.. “Kan”

Her yerde kan var. Polis siren sesini duyuyorum uzaklardan. Aniden odaya dalan polisin kanlı olan ellerimi kelepçelediğini görüyorum.
Anlamıyorum.

“Bu adam kim?”

Pijamalı bir şekilde karakola götürülüyorum apar topar. Sorgu odasındayım şimdi. Bir ışık duruyor önümde. Yanıp, sönüyor. Polis su getiriyor, içmiyorum. Aklım gidip geliyor. Şişman, kel, sakallı polis bir süre önümde durduktan sonra karşımda bana bakan sandalyeye oturuyor.

“Adamı neden öldürdün?” diyor.
“Kim o?” yanıtını veriyorum.
“Eşin”.

Bağırmak istiyorum o an. Ama ben hiçbir şey hatırlamıyorum. Adım ne benim? Üzerimde bir ağırlık.. Gözlerimden yaşlar süzülüyor.. Ellerim..
Hala kanlılar, kıpkırmızı renk. Karşımda bana gülerek bakmaya devam eden polisin göz bebeklerinin içine doğru bakış atıyorum.

“Ben kimim?” diyorum.
“Dalga geçme benimle” cevabını veriyor.
“HATIRLAMIYORUM” diyerek masanın üzerinde duran içi dolu su bardağını yere fırlatıyorum. Oturduğum sandalyeye tekme attıktan sonra gözlerim kararıyor. Bembeyaz bir ışık. Yan odada ölü olarak yatan adam bana gülümsüyor. Hastane kokusu burnumu sızlatıyor. Gözlerim canlanıyor, ayaklarım titriyor. Aniden; “Ohannes” ismi hatırıma geliyor. Kalbim o anda sızlamaya başlıyor. Acı çekiyorum, hissediyorum. Gözlerimi açınca başımda beni sorgulayan polis duruyor.

“Anlat, dinliyorum” diyor.

“Neyi” yanıtını verince sinirleniyor. Eli, pantolonunun iç kısmında duran tabancasına gidiyor, korkuyorum. Rüyamda gördüğüm o ses, gözümün önünde canlanıyor birden. Polis, elini pantolonundan hızlıca çekip sert ses tonuyla;

“Ohannes’i neden öldürdün?” sorusunu soruyor.
“Ohannes?”

Bu isim neden canımı yakıyor?
Bilmiyorum.
Ama bu ismi hatırlıyorum. Kalbim sıkışıyor, göz bebeklerimde bir ağırlık. Hastanede görev almakta olan uzman psikiyatrist geliyor. Beyaz gömleğinin cebinde “Esma” ismi yazılı. Polisle kavga ediyor, seslerini duyumsuyorum. Tepki veremiyorum. Aklımda “Ohannes” ismi dolaşıyor. Esma bana bakıyor, elimi tutuyor. Sıcacık bir his kalbime dokunuyor.

“Ohannes kim?” diyorum.
Esma gülümseyerek;
“Eşin” diyor.
Bir süre benimle konuştuktan sonra elinde duran kağıda; “Travma” yazıyor.
“Ben eşimi öldürmüş olabilir miyim?”

Kalbim sıkışıyor, bütün vücudum geriliyor. Ohannes ismini duyduğumdan beri başımı taşlara vurmak istiyorum, hatırlamak için. Hissediyorum, damarlarımda sevgi hissiyatı dolaşıyor. Polis, kelepçeyi çözüyor. Ayağa kalkıyorum, üzerimde hala evdeki pijamamı taşıyorum. Cebimde bir kağıt duruyor. Avucumun içiyle cebimden çıkarıyorum onu.

“Seni Seviyorum Ohannes” yazılı not ilişiyor gözüme. Zaman duruyor. Alnımdan terler akıyor. Açık olan pencereden rüzgar esintisi vuruyor yüzüme. “Gözlerim..”, göremiyorum. Beyaz ışık gitti. Aklımda tek bir soru var; “Ohannes kim?”. Elime bir ıslaklık geliyor. Dışarıda yağan yağmurun sesi kulaklarımda. Yan odada boylu boyunca yatan adam bir anda uyanıyor. Elimde bıçak. Ellerim titriyor, kulaklarım duymaz oluyor, gözlerim kapalı. Aklım bir o yanda, bir bu yanda.
HATIRLAMIYORUM…

Kübra Erbayrakçı

Benzer Konular
Sabahın Körlüğünde / Erinç Büyükaşık
Tesadüfle tevafuk çarpışır kimi zaman en vasat hayat hikâyelerinde. Öyle demişti bir yazar. Metro turnikesindeki uyuklayan kedi de öyle düşünüyordu besbelli. Merdivenlerden ağır aksak inen kirli sakallı Yakup’un ürkek bakışlarını..
Ziyaret / Büşra Güntürk
Evimden ve evim dediğim insanlardan ayrılalı üç yıl oldu. Ziyarete gitmek için çok uğraştım ama bir türlü izin alamadım. Dualar, dilekler, yalvarışlar, yakarışlar nafile. Burada işin bitmeden gidemezsin, dediler. İyi..
Simyacı’da Bir Çocuk / Yakup Yaşar
Elinde Paulo Coelho’nun meşhur romanı Simyacı… Okurken uyuya kaldı çocuk. Rüyasında kimsenin daha önce gitmediği ıssız bir yerde buldu kendini. Daha önce kimsenin gitmediği yere daha önce çok kez gelmiş..
İkizler / Büşra Güntürk
1972 yılının sonbaharında Sivas’ın bir köyünde dünyaya geldim. Annem ve babam öğretmen oldukları için ülkenin birçok yerinde yaşadım. Bu süreçte birçok insan tanıdım, birçok hayat gördüm, birçok acıya ve sevince..
Ben Geldim / Büşra Güntürk
Ellerimde en sevdiğin çiçekler, bir yıl sonra bugün sana geldim. Senin buradan kalkıp bana gelemeyeceğini bildiğim için ben sana geldim. Bir yıldır neredesin dediğini duyar gibiyim. Tam karşımda oturmuş, kaşlarını..

Yorum yaz