SİNEMA
Maddi yaşamın üretim biçimleri, toplumsal, kültürel ve politik hayatı koşullandırmaktadır. Varlığımızı belirleyen her şeyin toplumsal şartlara bağlı olması, toplumsal üretimle ortayan çıkan alt ve üst yapının başlıklarını ve içeriklerini belirlemektedir.
Sanat tam bu yönde toplumsal üst yapının bir unsuru olarak ortaya çıkarak devam etmektedir. Sanatın bir dalı olan müzikte, toplumsaldır ve toplumsal koşullarımıza bağlı olarak doğmuştur ve gelişmektedir. Müziğin varlığı sestir. Müzik sesle birlikte kendine özgü araçlarla biçimlendirildiğinde varlığımızın, toplumsal koşullarımızın, hayallerimizin, arzularımızın ve isyanımızın kaynağına dönüşmektedir. Müzik türleri içinde müziğin birer kolu olan pop ve rock müzik tarzları, toplumsal yaşamda isyanın ve direnişin haykırışları olup, modern sanayî toplumlarının sanatsal ürünleridir. Özellikle gençliğin sesi ve ifade tarzı olan pop ve rock müzik, kapitalist düzenin zamana ve mekâna yayılan çığlığıdır. Sınıflı toplumların yozlaşmış ruhuna karşı gençlere katarik bir teselli veren pop-rock müzik, siyasal itkiyle doğrudan ilişkili bir şekilde, egemen kültüre başkaldırışın sesi olmaya devam etmektedir.
İnsanların kendilerini ve içinde yaşadıkları düzeni aşmak için; normların ve sınıfsal statülerin ötesine geçmek için ortaya çıkarmış olduğu pop-rock müzik, bir toplumda hâkimiyetini koruyan tüm çelişkilere itirazın sanatsal dilidir. Şüphesiz her devrin sınıfsal yapısına göre bir tınısı vardır. Bu tını her coğrafyanın sahip olduğu alt ve üst yapının maddi kodlarına göre bir dışavurum ortaya çıkarmaktadır. Toplumsal üretici güçlerin ve üretim ilişkilerinin gerçekliklerine göre bir sese sahip olan tını, söz konusu sınıflı toplumların ezilen gerçekliğini içinde barındırıyorsa, orada bir isyanın sesi olan müziği duymamak imkânsızdır. Ezilenlerin sesinin anlamlı bir bütün oluşturarak kelimelere dönüşmesi ve bu sözcüklerin insanın iç dünyasının izahına evrilmesi, pop-rock müziğinin özünde taşıdığı derin insan acılarının hakikatidir. Esinini ezilen halkın söylemlerinden alarak protest müziğin başlangıç noktası olan pop-rock müzik, Köroğlu’nun, Karacaoğlan’ın, Pir Sultan Abdal’ın ve daha birçok halk ozanımızın eserlerinden yola çıkarak, günümüz insanın ruh dünyasına tercüman olmaktadır. Pop-rock müziğinin; bilhassa Anadolu pop-rock müziğinin temsilcisi olan Barış Manço’yu meydana getirende, yaşanılan tüm bu toplumsal acıların sonucudur.
Ezilen gençlerin; ezilen Anadolu insanının pop-rock müzikle bütünleşmiş yek vücût sedâsı olan Barış Manço, ezilenlerin ütopyası olan adaletin, barışın, vicdanın ve hürriyetin müzikle dile gelen sesi olarak; Türk toplumunun “Yediden yetmiş yediye” bir fenomeni olmuştur. Bizlere bıraktığı müzik mirasıyla, hayatımızın acısı ve mutluluğu olan Barış Manço, artık eserlerinin yanında sinemaya taşınan hayat öyküsüyle de, popülerleşmiş biyografi filmlerinin bir devamı olarak beyaz perdede aramızda olacak. Filmde, bundan 25 sene önce yaşama gözlerini kapatan sanatçının hayatına dair tüm detaylar yer alacak. TAFF Pictures’in yapımcılığını üstlendiği filmin çalışmalarına kısa bir süre önce başlandı. Deneme çekimlerinin başladığı film için Barış Manço’yu canlandıracak oyuncunun seçimi oldukça önemseniyor. Gazeteci Birsen Altuntaş’ın aktardığına göre filmin başrolünde Ekin Koç oynayacak. Filmin tamamlanması için 2025 yaz mevsimi önemli bir zaman dilimi olacak. Tüm hazırlıklar 2025 yaz dönemine planlanıyor.
Anadolu kültürünü ve bu kültürü oluşturan temel unsurları müzik dünyasına referans alarak, sanatsal malzemesini çoğaltan Manço, toplumun genel kültüründen, geçmişinden ve birikiminden beslenerek pop-rock müzik alanında, Türkiye toplumunun hâlet-i rûhiyesi olmuştur. Tarihsel devamlılığı esas alan ve geleneği geleceğe bağlayan; Doğu ve Batı arasında kültürel geçişkinliğe yol açan Barış Manço, kültürel taşıyıcılığı müzik mesleğinde icra etmiş bir sanatçıydı. Anadolu pop-rock müziğinde, çağın ihtiyaç ve estetiğine uygun olarak, Türkiye toplumunun kabullerini, değerlerini; atasözlerini, deyimlerini ve klasik halk deyişlerini kullanarak, müzikte tek seslilği çok sesliliğe dönüştürerek halkın dili olmuş Barış Manço, müzik alanında toplumsal gerçekliğin mümessiliydi. Ancak, Barış Manço’yu müzik hayatı boyunca sadece pop-rock müziğiyle sınırlandıramayız.
Barış Manço, modern âşıklık ve ozanlık geleneğinide sürdüren bir sanatçıydı. İmâların, imajların ve cinansların bir sanatı olan âşıklık ve ozanlık geleneğini modern çağımızda müzik çalışmalarıyla yaşatmış Barış Manço, yerel dinamiklerden ilham alan bestelerini evrensel müziğe taşıyan bir öncüydü. Örneğin, “Halil İbrahim Sofrası” isimli çalışmasıyla, Manço’nun yerelden evrensele uzanan müzik dünyası, Anadolu motifleri üzerine kurgulanan sanat anlayışının en iyi örneklerinden bir tanesidir. “Kardeşiniz Barış…Barış’a sorar isen… Barış der ki…” mahlaslarını kullanarak, halk şiirimizde yer alan eski bir geleneği sürdüren Manço, bu özelliğiyle Andolu motiflerini geçmişten geleceğe aktarmıştır. Sözleri, müziği ve zengin dil kullanımıyla çoğunlukla çocuklar olmak üzere her yaş grubuna hitap eden Barış Manço, pek çok değer ve kavramı gündelik hayatın içinden sembollerle aktarırdı. Müzik çalışmalarında birçok şeyi folklordan alıp ve aldığı kaynakları kendi müzik perspektifine göre yeniden yazıp yorumlayan sanatçımız, önceden var olanları farklı bir şekilde güncelleyerek besteler ve seslendirirdi. Anadolu kültürünü şimdiki zamana uyarlayarak günümüze aktaran Barış Manço, toplumsal hafızayı canlı tutan bir sanatkârdı. 1970’li, 80’li ve 90’lı yıllara damgasını vurmuş bir halk ozanı, aranjör, şarkıcı, besteci, söz yazarı ve televizyon programcısı olan Barış Manço, gerçek anlamıyla bir kültür elçisiydi. Onu birçok sanatçıdan ayıran tarafı, sosyal hayatın her yönüne değinen eserler üretebilmesiydi. Hayata yönelik durağan olmayan, geçmişin içinden gelen fakat bugüne odaklı olan Manço’nun sanat anlayışı, sosyo-kültürel çevrenin değişip dönüşen yapısına uygun olarak varlığını koruyabilen özelliklere sahiptir. Eserlerinin sürekliliğini sağlayan hususlardan en dikkat çekici olanı, eserlerinin yeni kuşaklara aktarılmasından ziyâde yeni kuşakların bu eserleri özümseme bakımından değerli bulmasıydı. Bu dikkat çekici nitelik, Barış Manço müziğinin bir realiteye denk düştüğünü göstermektedir. Bu nedenle Manço’nun çalışmaları kültürel kavramsallaştırma açısından bağlam merkezli eserlerdir. Anadolu türkülerinin, deyişlerinin ve özgün eserlerinin, Batının popüler müziğinin çalgılarıyla sentezlendiği Barış Manço müzikleri, aynı zamanda Anadoluya ait olan çalgılarla birlikte, Türkiye’de politik ve protest müzik tarzının gelişmesine öncülük etmiştir. Hem yerel hem kırsal kesime hem de şehirli insanlara hitap eden politik ve protest müzik, Manço’nun kendine has çabalarıyla, modernitenin içinde yitirdiğimiz değerleri bizlere hatırlatmaktadır.
1Şubat 1999’da kaybettiğimiz ünlü sanatçı Barış Manço, insanlığın ütopyası, sevginin ve barışın nidâsıydı. Pop-rock müziğe emek vermiş bir sanatçı olan Barış Manço, sınıflı toplumda ezilen, dışlanan ve acı çeken insanların müzikle dile gelen lisânıydı. Türkiye’de gâh umudun gâh isyanın adı olan Manço, ülkenin kültürel ikonlarından biriydi. Müzikten aldığı gücü, Anadolu’nun kuvvetli kültürüne bağlayan sanatçımız, geleneksel kariyer normlarına meydan okuyan; enerjisini çocuklardan, gençlerden…halktan alan ve sanat dünyasındaki statüsünü buna göre konumlandıran bir müzik duayyeniydi.
Aile bağlarımızın, dostluklarımızın, aşklarımızın, isyanımızın ve temel insani değerlerimizin aksisadâsı olan Barış Manço, müzikte yalın ve öyküleyici anlatımıyla, gelenekselden modernliğe doğru yol almış bir efsaneydi. Sınıflı toplumsal gerçekliğimiz karşısında vicdanı, toplumsal adaletsizliği, zengin ve fakir ayrımını “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa” şarkısıyla iliklerimize kadar işleyerek seslendiren Barış Manço’yu en kısa zamanda beyaz perdede izlemenin mutluluğuyla bir kez daha saygıyla anıyorum!
Heybet AKDOĞAN
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.