ÖYKÜ
Yeni bir hayata adım atmıştım o dönemde. Liseye başlamıştım. Hayatımı değiştiren o adamla tanıştım. Okul sırasında gördüm onu. Kalbimin içinde kelebekler uçuşuyor, çiçekler açıyordu. Kim olduğunu, adını, neleri sevip sevmediğini bilmeden sadece gözlerini gördüm ve dedim ki kendi kendime ‘bak bu sefer buldun, o senin kaderin, ondan kaçamayacaksın; sen ona aitsin.’ Hayatımı bu denli değiştireceğini, hayatımda bu kadar etkili olacağını bilmiyordum. Heyecandan ölüyordum. Okulun ilk zamanı adını öğrenmiştim. O günler o kadar güzeldi ki kapılmıştım ona. Beni yörüngesine aldı. Yok etti beni, beni benden etti. Adı bende kalsın.
Bunların üzerinden 7 sene geçti. Ama ben hala ilk günkü gibi her şeyi satır satır hatırlıyorum. Yaşananları kalbim kaldıramazken yazıya dökmek öyle zor ki kalbimin ağrıdığını hissediyorum. Şu kadarını söyleyeyim kaybettim. Sadece kaybettim. Çok sevdim, deli oldum. Kaybettim. Her şey yolunda giderken gözlerinin içine rahat rahat bakabiliyorken biz olabiliyorken öyle yıkıldı ki üzerinde sadece kırık bir kalp, gülümsemeyi unutan bir ben kaldı. Fakat öyle güzeldi ki onu sevmek, o adar iyi geliyordu ki bana.
Kalbim onunla atıyordu, dudaklarım onun adını söylerken titriyordu, benliğim onunla var oluyordu. Okulun ilk dönemi çok güzeldi, çok eğleniyorduk birlikteyken. Gözlerini görüyordum, adımı onun dudaklarından ve sesinin tınısından duymak o kadar güzeldi ki anlatamam. Anlatılmaz yaşanır o derece. Sevdiğimi biliyordum fakat inkâr ediyordum arkadaşlarıma, kendime bile. Korkuyordum sevmekten, sevilmekten. Bir anda sevdiğimi söylemeye karar verdim. Fakat keşke söylemeseydim mi, iyi ki söyledim yoksa içimde kalır mıydı ona emin olamıyorum açıkçası.
Sevdiğimi ona söyledim, gözlerine içine baka baka… O sadece gözlerime baktı, düşüneceğini söyledi. Ben sadece ‘tamam’ diyebildim. Ertesi gün ilk işim ona düşüncelerini sormak oldu. Sormaz olaydım, demiyor değilim. Çünkü bana ‘Seni kaybetmek istemiyorum, seninle arkadaş kalmamız daha iyi olur’ dedi. Ben kalakaldım, ne diyeceğimi bilemedim. Çok üzülmüştüm, dünyam başıma yıkılmıştı resmen. İçimde beni seveceğine dair öyle derin bir umut vardı ki olmaması gereken bir umuttu. Elimde değildi, onu seviyor, onu istiyor, onu düşlüyordum. Sadece onu. Sadece onu. Onu. Sevdiğimi. Sevdiğim adamı.
Gün geçtikçe ona daha çok âşık oluyordum. Kendimi kontrol edemiyordum. Kontrolümü kaybetmiştim. Onu sevmek beni değiştirmişti. Farklı biri olmuştum. Sadece o vardı hayatımda. Başka hiçbir şey önemli değildi. Kendimi de unutmuştum. Ondan başkasını gözüm görmüyordu. Onu sevmekten alıkoyamıyordum kendimi. Sevgimi o kadar belli ediyordum, ona o kadar gösteriyordum ki benimle konuşmamaya başladı. Bana bir yabancıymış gibi davranıyordu. Arkadaşlarının içinde en yakınının benim olduğumu bile bile, bana mesafeliydi. Öyle uçurum oldu ki aramızda kimse onu yıkamadı. Ama ona yakın olmak için hep o uçurumdan atlıyordum.
Gözlerine bakmak için her şeyi yapıyordum. O suratıma bile bakmıyor beni umursamıyordu. Kalbim çok kırılmıştı. Mahvolmuştum. Onun beni benim gibi sevmemesi yeterince koyuyorken beni iyice görmemesi bana koymuştu. Bana sanki iğrenerek bakıyordu. Yani ben öyle hissediyordum. Sevmediğini bile bile birini sevmemek gerektiğini bilsem de elimde değildi. Ona çok aşıktım, o kadar aşıktım ki sürekli ona bakıyordum. Onu düşünüyordum. Onu düşlüyordum. Olmayacağını bile bile sevmek…
Zamanla her şey daha kötüye gidecekti, bunu bilmiyordum. Benim için sadece onu sevmem önemliydi, onun o olması önemliydi. Korkum ve aşkım savaşıyordu. Aşkım hep galip geldi. Bir an bile olsun onu sevmekten vazgeçmedim. Bana ne yaparsa yapsın ne derse desin tek önemli şey aşkımdı. Gerisinin hiçbir önemi yoktu. Bir şekilde ilk seneyi tamamlamıştık. İkinci seneye geldiğimizde en kötü senem diyebilirdi. Çok zordu. Her gün bir olay oluyordu. Dalga geçiliyordum. Alay ediliyordum. Ağlıyordum, kızıyordum, bağırıyordum ama sevmekten vazgeçmemiştim. Bir an bile. Ne yaparlarsa ben aşkımı korudum, sevgimden taviz vermedim. O yüzüme bakmasa da ben ona bakmanın bir yolunu buluyordum. O benden kaçıyordu ben onu kovalıyordum. Vazgeçmiyordum. Yılmıyordum. Pes etmiyordum. Sevgim ve aşkım günden güne artıyordu. Ondan beni sevmesini istesem de olmayacağını biliyordum artık. Emin olmuştum. Sevmesini istiyordum, seveceğini düşünüyordum. Sevmediğini ve sevmeyeceğini anlayınca o kadar yıkıldım ki yine de elimden onun tutmasını istedim. Tutmayacağını bile bile.
Şiirler okuyordum, şarkılar dinliyordum. Onu düşleyerek tabii ki. Hayatım, hayalim, aklım, zihnim, kalbim sadece ondan ibaretti. Kendimi unutmuştum. Onun beni sevmediğini bile bile onu her gün görüyordum, onunla aynı sınıfın içinde okuyordum. Kafamı o kadar karıştırıyordu ki anlatamam. Hareketinin, bakışının altından hep bir anlam arıyordum. Sanki hep beni seviyormuş gibi geliyordu bana halbuki öyle değildi. Gerçekler kalbimi acıtıyordu. Onu unutmak zorunda olduğumu biliyordum ama hep bir şans veriyordum ona kendi içimde. Anlam veremiyordum. Olmaması gerekiyordu. Beni sevmiyor madem saygı duyuyorum dedikten sadece bir saniye sonra kulaklarıma onun sesi fısıldıyordu. Ağlıyordum. Ağlıyordum. Battıkça daha da batıyordum.
Lisenin en güzel yıllarına daha çok vardı. Onunla sayısız anı biriktireceğimi ve her sokaktan geçişimde bunu hatırlayıp gülümseyeceğimi bilmiyordum. Fakat bu anıların geçmişte kaldığı ve beni hiçbir zaman sevmediği gerçeği fark etmek daha ağır basacaktı.
Ece Nur Sönmez
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.