Sofra / Ünseli Karaçam Denizer

ÖYKÜ

Sofra / Ünseli Karaçam Denizer
66 views

-Sabah göremeyince merak ettim seni canım. Her şey yolunda mı?

-Haklısın. Haber bile veremedim apar topar çıktım işte. Toplantıyı şirkette yapmayı istedi müşteri, gece geç saatte belli oldu. Uyandırmayayım dedim seni. Sabah yazacaktım onu da unuttum bak.

-Olsun. Bir sıkıntı olmasın da… Bak ne diyeceğim sana. Bugün market için çıktım mecburen; iki maskeyle nefes alamıyorum, nefret ediyorum ama itiraz edemedim anneme. Et istedi. ‘Gözünle görmeden alma’ der biliyorsun. Ne yapayım gittim ben de markete. Beynime oksijen gitmedi resmen, zor attım kendimi dışarı. Ama bu arada bunları da kaptım.

Jelatinlenmiş bir paketin içindeki hamsileri ve bir şişe de yetmişlik Yeni Rakı’yı gösterdi.

-Akşama rakı sofrası kuruyoruz; yaşadık yine. Ben seni beklerken mezeleri de yaptım. Kıvırcığı, soğanı da yıkadım. ‘Ben de bir şey yapsaydım’ diyeceğini bildiğim için salatayı sana bıraktım. Domates, salatalık falan yoksa onları da vereyim. Hatta yapayım istersen salatayı da. Ama sonra konuşup dururum bilesin; her şeyi bana yaptırıyorsun diye. Yaparım bilirsin!

Bir kahkaha attı, cevabı beklemeden içeri girerken Özlem.

‘Kahve yapıyorum ikimize; anlat bakalım beğendiler mi şu bir türlü anlatamadığınız projeyi?’ diye seslendi mutfaktan. Dolapları açıp kapattıkça sesi bazen azalıp uzaklaşıyor, bazen yükselip yaklaşıyordu.

Aslı içeriye doğru uzanmaya çalışarak seslendi; söylediklerini duyurmak için biraz bağırması gerekiyordu.
-Oleeeey bu hafta hiç balık yemedik diye düşünüyordum daha bu sabah! Harikasın Özlem yaaaa! Canım benim inanılmaz sevindim. Oooohhh salatayı da bol soğanlı yaparız yine. Sevgili yok nasılsa ortamda. Uzun bir süre de olmayacak galiba kızım. N’olacak halimiz? Beğendiler beğendiler. Olacak gibi. Haftaya belli olacak. Ben de boğuldum valla maskeyle iki saat geçmek bilmedi. Bir de büyük patron nasıl bir saygısızlıksa maskesini açıp açıp çay kahve içti, kurabiye yedi. O ağız hiç boş durmadı, maske de hiç yerinde olamadı tabii. Sinir oldum resmen. Hangi kafayla ikram yapıldı onu da anlamadık ya hiçbirimiz. Neyse bitti sonunda çok rahatladım tahmin edebileceğin gibi. Uykularım kaçıyordu. Bu arada Hayriş sağolsun, ona borçluyuz rakı balık keyfini. ‘Et görmeden alınmaz’ dedi sayesinde ziyafet var soframızda yine.

Kahvelerini içerlerken bir yandan da böyle havadan sudan sohbet ettiler her zamanki gibi. Birlikteyken ‘maskesiz’ olabilmek nasıl da değerliydi. Maskeler yaşamın bir parçası olalı çok olmuştu aslında; pandemiden çok daha öncesinden beri ruhu gizleyen maskeler vardı neredeyse bütün ilişkilerde. Yüzü gizleyen maskelerden çok daha boğucu olduğunu konuşmuşlardı daha geçen akşam.

Özlem saatine baktı;
-Güneşi rakıyla batıracaksak ben başlıyorum hamsileri unlamaya. Yarım saate de kızartmaya başlarım. Sen yapacak mısın salatayı; yapayım mı?

-Yaparım canım kıyamam sana; kendimi de ateşe atamam. Sofrayı da hazırlarım ben sen masamızı yolla bana, yeter.

-Dur canikom getiriyorum hemen. Kırmızı örtümüz de yeni yıkandı; seversin sen. Peçeteleri getir ama… Onlar bu örtünün takımı!

Özlem buzdolabının yanında diklemesine duran büyükçe sunta levhayı yerinden çıkardı. Dolaplardan birinin içinden vidası gevşeyince düşüvermişti bu raf. Önce yerine takmak için birisini çağırmak istemiş, biraz erteleyince de pandemiye denk geldiği için eve usta çağırmaya cesaret edememişti. Bu masa fikri Aslı’nın aklına iyi ki gelmişti!

Masalarını kurdular, hamsi ve rakı en lüks restoranlarda bile bu kadar lezzetli olmuyordu işte; kim ne derse desin. Salata harikaydı, sohbete paha biçilemezdi. Ne kadar şanslı olduklarını düşündüler, aynı anda dile getirmiş olmalarına güldüler. Bundan altı ay öncesine kadar, sekiz koca yıl boyunca yaşadıkları balkon karşılaşmalarını hatırlayıp dalga geçtiler yine kendileriyle.

‘Merhaba’yı bile esirgeyen yarım selamlaşmalar, kaçamak göz temasları, hemen içeri kaçmaya çalıştığını gizlemeyen vücut hareketleri, çok gerekirse de zoraki bir gülümseme.

-Serin oldu ya ben çok üşüdüm. Şal alıyorum kendime hatta battaniye. Sen de alsana… Geç de olmuş aslında yarın zoom toplantısını yine sabahın körüne koydular. Yatsak mı?

-Yatalım valla, sabah erken kalkıp yoga yapacağım ben de. Online dersi iki seferdir kaçırıyorum. Paralar suyunu çekti bari havaya atmayayım artık. İşsiz kalmak da varmış kaderde baksana. Ah Covid bir yakalarsam seni napıcam! Ay yok yok uzak olsun benden, idare ederim ben.

Kalktılar, sofralarını topladılar, örtüyü Özlem, salata kasesini Aslı taşıdı içeriye. Tabakları Özlem, peçeteleri Aslı… ‘Sofra’ buzdolabıyla duvar arasındaki yerine dışarıdan pek de görünmeyecek şekilde yerleşti her gece olduğu gibi.

Arka arkaya iki balkon kapısı kapandı sonra… İki mutfağın ışıkları söndü.

Yanyana iki balkondaki birbirine doğru bakan iki sandalye bomboş sokağın sessizliğinde kendi dillerinde, sohbet etmeye devam ettiler…

Ünseli Karaçam Denizer

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.