Sabahın Körlüğünde / Erinç Büyükaşık

Tesadüfle tevafuk çarpışır kimi zaman en vasat hayat hikâyelerinde. Öyle demişti bir yazar. Metro turnikesindeki uyuklayan kedi de öyle düşünüyordu besbelli. Merdivenlerden ağır aksak inen kirli sakallı Yakup’un ürkek bakışlarını..

Sabahın Körlüğünde / Erinç Büyükaşık
298 views

Tesadüfle tevafuk çarpışır kimi zaman en vasat hayat hikâyelerinde. Öyle demişti bir yazar. Metro turnikesindeki uyuklayan kedi de öyle düşünüyordu besbelli. Merdivenlerden ağır aksak inen kirli sakallı Yakup’un ürkek bakışlarını izliyordu o sırada. Dizlerinin üzerinde yükselmek için dermanı da yoksa da adımlarını usul usul atıyordu.

Yakup, hava kararmaya yüz tuttuğunda sığınacak bir yer bulmaya mecbur olduğunu fark etti. Bir tatlı kaşıntı peyda oldu yine. Aşağı sokaktaki hamamda o nemrut tellak onu keselemeye kalksa derisinden ayların kiri çıkardı besbelli. Herife ağız erecek değildi sıcacık kurnada bir iki tas su için. Acı soğuk.Karla karışık yağıyor geceden beri. Battaniyenin içinde iki büklüm halde sırtını köprünün duvarına dayamışken ateşin alazıyla bir an düşe yatabildi. Hatice’nin parmağından zorla çıkardığı yüzük canlandı zihninde. Kadının öfkeli yüzü belirdi ardından. Ensesinde az poza pişirmemişti zavallı karısının. İcra memurları evdeki her şeyi alıp götürmüştü son geldiklerinde. Hatice’nin fare düşse başı yarılır evde ona daha fazla katlanacağını beklemiyordu zaten. Yüzüğü de kadına kaptırınca sonrasında onun gibi Haymana öküzünün şansı hiç yaver gitmeyeceği belliydi zaten.

Metro istasyonunun kapısında beliren güvenlik görevlisinin ürkütücü bakışlarından uzaklaşmak istedi. Gece üst geçitin altında yağmurun öfkeli yağışından zorlukla kurtulmuştu. Ahmet’in bir köşede bir iki karton, talaş ve bir iki dal parçasını yakıp ateşi harlamaya uğraştığını fark etti. İt gibi titriyordu o da. Ateş canlandı neyse ki. Sabaha dek yağmura teslim otoyolun kıyıcığında uyumaya çalıştıysa da eprimiş battaniyenin hiç de ısıtmadığının farkındaydı. Ahmet’in ağzında kalan tek dişe ateşin etrafında ikisi çökmüşken gözü takılıyor, gülünç geliyordu oğlanın bu hâli. Yine de gülmemeye çalıştı zavallıyla alay ediyormuş görünmemek için. Sabah metro istasyonunun kapısına vardığında yolcuların bir kısmı yarı uykulu ve ilgisizce bakıp ona geçmekle yetindi. Midesi kazınıyordu iki gündür. Güvenlikçi oğlanın simit, poğaçasını paylaşacağını umdu bir an. Dün de paylaşmıştı zaten.

Sapsarı bir şey ışıltısıyla dikkatini çekti bir an. Merdivenin ilk basamağından yuvarlanarak kıçını zar zor yerleştirdiği kartonun dibinde duruverdi. Yedi yıl önce onu eski karısının parmağından zorla çıkardığı, bir çantayla onu bir hışımla evden defettiği gün geldi aklına. O yüzüğü bile babam borç harç almıştı, çulsuzla evlenirsen olacağı bu. Kendine başka avanak kadın bul, diye kapı dışarı edilmişti o gün. Öyle çulsuz, cılız herifi kim olsa kapı dışarı ederdi besbelli. O yüzüğü de elden çıkaracaktı zaten ödün parasına nihayetinde. Kuyumcu Nazif’e ne götürse ederinden düşüğe alıyordu zaten. Yine kime borcun var sorusuyla geçerdi dalgasını Nazif.

Puslu havada yüzüğün daha da parladığını fark etti parmakları arasında gezindirdiğinde. Güvenlikçi bir karton bardakta çay ve simitle yanına yaklaştığında yüzüğü pantolonun cebine yerleştirdi ivedilikle. Genç oğlanla gece nerede uyuduğuna dair derin bir sohbete dalmışlardı sonrasında. Yekinip ayağa kalmak istedi oğlan içerideki elektrikli sobanın karşısına oturmasını teklif ettiğinde. Cebini yokladı yüzük yerinde mi diye. Oradaydı, olması gerektiği yerde. Bu kış vakti sobanın karşısında ısınmak iyi olacaktı. Oğlan, üçgen peynirlerden de uzattı kulübede. Cebindeki yüzüğü parmaklarıyla yoklarken içinde derin bir nefes aldı. Yerindeydi. Kaç yıldır ezginliğin yüküyle yaşarken cebindeki bu hazineyi düşündü. Kaç ayar altındı acaba? Satsa ingiliz tabancası gibi meşhur bir lokantada en afili gömlek, pantolonla masaya yerleşir, menüden hiç adını duymadığı yemekleri arka arkaya ister, karnı şişene kadar yerdi muhakkak. Karton bardaktaki çayın son yudumunu aldı zihnindeki lokantadan çıktığında.

Kan çanağına dönmüş gözlerle metrodaki güvenli oğlanın rızasıyla tuvalete dalınca aynada karşısına çıkıveren solgun, esmer yüzünü yıkamak istedi. Ellerini yıkarken simsiyah bir su lavabo deliğinden aktı. Kağıt mendille alelacele elini sildiğinde aynada kirli, ölgün suratına sanki bir an kan geldiğini hissetti. Yüzüğü takmak istedi umumi tuvalete girer girmez. Kaç yıldır yüzük parmağı boştu nihayetinde. Parmağındayken daha da parlak göründü gözüne. Yıllar önce çaycı ilanı için iş görüşmesine giderken giydiği mavi gömlek, kırmızı kravat geldi aklına. Sinek kaydı tıraş olmuştu o gün hatta. Dayıoğlundan ödünç almıştı gömlekle takım elbiseyi. Çay ocağının patronu bir iki sorgu sualden sonra ararız seni diye savmıştı yanından. O gün de yüzük vardı parmağında. Uykusuzluktan kızarmış gözleri bir düş boşluğunda kayboldu sanki bir an.

Aynada gördüğü surat yabancı geldi. Cemal’i çağıran karısı yüzüğü yine lavaboda mı bıraktın, parmağına bol geliyorsa şunu daraltsana kuyumcuda, diye söyleniyordu. Hakkı vardı kadının. Şirket toplantısından sonra arabayı da servisten alır, geçerdi Arif’in yanına. Karısının pırlanta yüzüğünü de ondan almıştı. Baget pırlantayla yedi taş pırlanta arasında nasıl da kararsız kalmıştı karısı. Suratı ekşiyor kadının kocasının parmağını boş gördükçe. Bu iși daha savsaklarsa onu aldattığını da düşünürdü Zeynep. Akşama Levent’te yeni açılan suşi restorana götürmeyi düşündü kapısını. Daha geçen de tıraş olurken lavabo deliğine düşecekti neredeyse parmağından fırlayıp. Araba serviste, metroyla gitmek daha mantıklı olacaktı ofise. Üç durak için taksi kovalamanın da anlamı yoktu iş saatinde.
***

Gözleri battaniyenin içine gömülmüş Yakup’a takıldı bir an. Bu soğukta dışarda uyumak zorunda kalan evsizlere oldum olası içi acırdı hep. Şirketin hayır çalışmaları için evsiz barınağı açma projesi için az uğraşmamıştı. Belediyeyle ortak çalışmışlar, vergiden de düşürmüşlerdi masrafları. Karısı da yoksul kadınlar için bağış organizasyonları düzenlemişti o günlerde. Hızlı adımlarla merdivenlerden çıkarken vıcık vıcık karda bir an ayağı kayar gibi oldu. Pantolonun paçaları ıslanmıştı çoktan. Son basamağa ulaştığında kabanının üstündeki kar tanelerini temizlemeye çalıştı. Toplantıya bir saat vardı neyse ki. Ofise varınca sıcak bir filtre kahve istemeli sekreterden, diye geçirdi içinden.

Aynadaki yüz bir toz bulutu gibi dağıldı metro tuvaletinde. Üzerinde o kabanın var olduğunu hissettiği o beş dakikada sahiden üşümediğini fark etti. Gece ateşin alazında da aynısını hissetmişti. Tatlı bir sıcaklık yayıldı içine. Sinek kaydı yüzüyle kalantörler gibi karnı tok, sırtı peklerden olmuştu sanki. Gece Ahmet’in o porshelere binen heriflere nasıl da imrendiğini hatırladı. Sıcacık yataklarında, kombili evlerde uyuyan şanslı piçlerden olmak vardı, hani dört dirhem bir çekirdek lokantalarda garsonların el pençe divan durduğu heriflerden biri olmak vardı da kör şeytanın işi yok bize mi fukara babası olacaktı nihayetinde? Aynada beliren düşsel yüzü yeniden görmek geçti içinden. Tuvaletteki bir iki kişi onu tedirginlikle izliyordu işerlerken. Umumi tuvalete banyo yapmaya gelmiş zavallı sanki diye geçiriyorlardı içlerinden. Kirinden pasından kurtulmak isteğiyle yüzüne aceleyle suyu çarptı. Lavabo deliğine akan kirli su içinde yüzen yüzüğü fark etti. Deliğe doğru yolculuğu kayıtsızca izledi. Parmağına bol gelmişti zaten. Lavabo deliğinde yitip giden yüzüğün ardında musluktan akan öfkeli suyu izlemekle yetindi o sırada.

Turnikenin üstünden çevik bir hamleyle atlayan sarman kedi bir köşede umumi tuvaletin açılıp kapanan kapısına gözlerini dikti. Ağır adımlarla merdivenlere doğru ilerleyen evsiz adamı izlerken lağım sularına karışan yüzüğün yolculuğuna dair bilgece bir şeyler söylemek istedi. İncecik bir miyavlama yeterdi aslında aklınca bir iki hikmetli cümle devşirmek için. Üşümekten bıkkın Yakup battaniyesine sarılıp köşesine çekilmeden önce sarmanın kafasını okşadı. Kedinin yitip gidenleri çoktan anlamışçasına sevecen bakışına mırıltıları eşlik ediyordu.

Erinç Büyükaşık

[button url=”https://www.besincisanat.com/category/erinc-buyukasik/page/2/” target=”true” text=”Yazarın diğer yazıları için tıklayınız… ” class=”mavi” size=”small”]

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.