ANLATI
Attila İlhan şiiri denildiğinde, hep en güzel aşk şiirleridir akla gelen. Oysa, yaşadığı aşklara rağmen yalnızlık kokar şiirleri. Hep imkansızdır yaşadığı aşklar. Hüzün, olmazsa olmazdır şiirlerinde. Aşkın ve hüznün yağmurla harmanlandığı şiirleri ise en güzel şiirleridir.
“ Ben hiç böylesini görmemiştim / vurdun kanıma girdin itirazım var / Sımsıcak bir merhaba diyecektim/ başımı usulca dizine koyacaktım / (…) Otelin penceresinde duracaktım/ Şehri karanlıkta görecektim/ Karanlıkta yağmuru görecektim / Saçların ıslanacak,ıslanacaktı / Kış geceleri gibi uzun uzun/ Tek damla gözyaşı dökmeksizin / Maria Dolores ağlayacaktı/ İstanbul’u yağmur tutacaktı”
İçindeki yalnızlığı bir yağmur kaçağı ile paylaşmak istediğindendir, her yağmur damlasıyla bir yıldız düşürmesi kaldırımlara. Korkudan arınmak içindir belki de yağdırdığı yağmurlar. Yalnızlığının elinden tutup uzaklara gitmek istediğindendir, kim bilir? “Elimden tut, yoksa düşeceğim / Yoksa bir bir yıldızlar düşecek / Eğer şairsem, beni tanırsan/ Yağmurdan korktuğumu bilirsen/ Gözlerim aklına gelirse / Elimden tut yoksa düşeceğim / Yağmur beni götürecek, yoksa beni…”
“Uzak bir telefonda ağlayan/ Yağmurlu genç kadın” kimdir bilemeyiz, ama yanlış şehirlere götürse de trenleri, gemileri hep yağmur taşır. Kesik bir kola benzettiği şiirlerine ve Sisler Bulvarının kaldırımlarına hep yağmur yağdığını biliriz.
Ölüm bile yağmura benzer onun şiirinde. “Yaklaştıkça ölüm soğuk bir yağmur gibi”dir. Ama her şeye rağmen yaşamın her anında aşk vardır. İzmir’de, İstanbul’da, Paris’te… Bazen gelip geçen, bazen tutku dolu, bazen fırtınaya dönüşen, bazen de hafif meltemler gibi yüreğine şöyle bir dokunup geçen.
Ama, ah o platonik aşklar!
Hiçbir yere konamayan, hiçbir yağmurun söndüremediği yangınlar… Ve gerçekle düş arası o yağmur giysili kadınlar. “Ne kadınlar sevdim, zaten yoktular / Yağmur giyerlerdi sonbaharla bir / Azıcık okşasam sanki çocuktular / Bıraksam korkudan gözleri sislenir/ Ne kadınlar sevdim zaten yoktular/ Böyle bir sevmek görülmemiştir.”
İçinden yağmur geçen şiirleri elbet bu kadar değil. Hepsini yazmak da mümkün değil tabii. Benim için hep bir numara olan şiirinden yine kısa bir alıntı ile bitirmek istiyorum. İnsan sevdiğine kendini bu kadar mı güzel anlatır: “Ben sana mecburum!” Üç sözcük ile dünyaları anlatıyor.
“Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor/ Bu şehir o eski İstanbul mudur / Karanlıkta bulutlar parçalanıyor / Sokak lambaları birden yanıyor / Kaldırımlarda yağmur kokusu / Ben sana mecburum, sen yoksun.”
Melek Koç
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.