EDEBİYAT
Türk şiirinin modernleşme serüvenine şiirimizde gerçek bir devrim yapan Garipçiler hareketi diye tanınan Birinci Yeni şiiri ile devam ediyoruz. Bundan önceki modern şiire yönelik girişimler Fransız şiirinin etkisinde olsa da tam olarak modern şiirin öncülerinden bihaber ve çok uzağında başlamıştı. Birinci Yeni’ye gelindiğinde ise bambaşka bir yaklaşımla karşılaştı Türk şiiri. Hiçbir akımı, şairi veya okulu referans almayan bize özgü gerçek bir girişimdi bu. Düpedüz şiir inkılabıydı bu. Bambaşka bir yenilikti.
Fransa’da Baudelaire’in yaptığını bizde Orhan Veli yapmıştı. Şiirimiz Oktay Rifat’ın deyimiyle Avrupa’yla atbaşı gidecek seviyeye gelmişti. Melih Cevdet, herkes alaya aldığı için günün sonunda ellerinde garip kalmış bir şiirleri olduğundan hareketle bu girişimin adına Garip koyduklarını belirtir. Sonraları İkinci Yeni’nin etkisiyle bu hareketin adına bu yeniliği ilk getireni belirtmek için Birinci Yeni denilmiştir. Garip ön sözünü Orhan Veli yazdığı için hareketin öncüsü, fikir babası ve sürdürücüsü Orhan Veli olmuştur. Zira ikinci ön sözü yazdığı kitaba sadece kendi şiirlerini almıştır. Orhan Veli’nin ön söz yazmasını Ahmet Haşim’e nazire olduğunu söyleyen Mehmet Doğan gibi edebiyatçılarımız da vardır. Şiirde musikiyi dışlaması buna bir örnek olabilir. Garip için politika ürünü diyenler de olmuştur. Özellikle Atilla İlhan bu konuda ısrarlı yazılar yazmıştır. Oysa Garip ön sözünde ideolojik kalıplarla sanat yapılamayacağı dile getiriliyordu. Herkese, her şeye ve özellikle eskiye karşı çıkılıyordu. Şiire 1936’larda başlayan Orhan Veli, Mehmet Ali Sel mahlasıyla Varlık’ta ilk şiirlerini arkadaşları Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte yayınladı. (Burada Sabahattin Ali’nin yönlendirmesi olduğunu, bunu mektuplarında dile getirdiğini ileri sürenler de olmuştur. İkilinin arkadaşlıkları biliniyor. Birkaç fotoğraf karesinde de beraber görülüyorlar. Hatta Sabahattin Ali’nin tam o sıralarda yazılarında da kafiye ve uyağa karşı olduğu biliniyor.) İlk şiirlerinde aruz ve hece ile yazsalar da kısa sürede kendi üsluplarını bulacaklardı. Varlık Dergisi, bu üç genci takdim ederken şiirimize yeni bir hava getireceklerini duyuruyordu. Yine Garip adını verdikleri kitap da Varlık tarafından basılacaktı. 1940’lardan öncesinde bu üçlü Varlık’ta alışık olunmayan bir tarzda zaten şiirler yayımlamaya başlamıştı. Nâzım Hikmet’in serbest nazmının kulak aşinalığı ve göz doygunluğunda Garip şiiri kolayca benimsendi. Tabii bunda Nâzım’daki gibi siyasi tehlike ve yasak olmaması etkili oldu. 1941’de Garip adıyla yayınladıkları kitapta Melih Cevdet, Oktay Rifat, Orhan Veli’den seçilmiş şiirlerin olduğu yazıyordu. Bu üç arkadaş müreffeh sınıfın zevkine hitap eden şiire tepki olarak sıradan insanların şiirini yazacaklardı. Bu yaklaşım aslında Divan şiiri geleneğinden de kopuş anlamına geliyordu. Şiiri şairane söylemden kurtarıp herkesin kolaylıkla anlayacağı bir konuşma diline yaklaştırmayı hedeflediler. Şiiri resmiyetten kurtardılar. Cemal Süreya’nın deyimiyle sivilleştirdiler şiiri. Sokak aralarında halkın diliyle yine halkın ve işçinin gündemine girerek şiir kamuoyu oluşturdular. Ezilenin yanında yer aldılar. Gerçekliği olduğu gibi estetik kaygısı gütmeden yansıttılar. Yaprak Dergisi’nin sekizinci sayısında yayınlanan Bedava şiiri bunun en büyük göstergesidir. (Cem Karaca’nın bu şiirden bestelemiş olduğu o harika şarkısını eskilerden bilmeyen yoktur. Burada tuhaf olan konu ise Garipçiler’in şiirlerinin bestelenmesine karşı çıkmalarına rağmen bu böyle şarkıların ortaya çıkmasıdır.) Garip şiiri savaş döneminin umutsuz ortamında gelişen bir şiirdi. Garipçiler’e göre, fakir olan çoğunluğun şiirini yapmalıydı. Şiirin omurgasını halk oluşturmalı ve halk bu şiirden anlamalıydı. Gerçekten de ilkelerine bağlı kalan bu şairler hiçbir şiir anlayışına ve otoritesine bağlı olmadıklarını dile getirdiler. Garip şiiri ironiyi zekice kullandı. Alay ve şaşırtmacayı ön plana aldı. Zaten kendisi de şakacı ve esprili bir adamdı. Bu durumunu şiirine ustaca yansıttı. Ölçüyü, uyağı hatta şiirin olmazsa olmazı ritmi ve ahengi dışladı.
Garip şairlerinin kaynakları konusunda bazı belirsizlikler bugün hala ortada durmaktadır. Orhan Veli’nin dadaistleri, Fransız sürrealistlerini ve Japon şairlerini okuduğu biliniyor. Bu konuda çevirileri de yer alıyor. Oktay Rifat’ın sürrealizme ilgisi, Anday’ın sürrealistlerden yararlanıldığını belirtmesi, Cemal Süreya ve Enis Batur’un tespitleri sürrealizm etkisinin bariz olduğunu ortaya koysa da (alay, ironi, özellikle ölçü ve uyağı dışlama konusunda) Orhan Veli’nin şiirlerine bakıldığında sürrealistlerden ayrıldığı görülüyor. Çünkü Orhan Veli aklı son derece etkili kullanan bir şairdir. Şiiri ile akla ve ortada olana seslenip somut gerçekliğe ulaştırmaya çalışır. Garipçiler olarak ele alındığında ise daha sonra çıkardıkları Yaprak’ın ilk sayısında Baudelaire’in şiir hakkındaki bir sözüne yer vermeleri Fransız şiirini örnek aldıklarını gösterir niteliktedir. Bu konuda Sinan Bakır şu tespiti yapıyor: “Garipçiler’in dış dünya karşısındaki çocuksu tavrı, düşsel olanı yoklamaları, metni oyun havasında kurgulamaları, günlük hayatın sıradan akışkanlığında ya da nesnelerinde olağanüstü bir güzellik bulmaları, alaycı, ironik tavırları, yer yer rastlantıya imkân tanımaları, şok etkisi uyandırmaları onları gerçeküstücülüğe yaklaştırır.” Orhan Veli, yazdıkları şiirlerin ustalık gerektirmediğini biliyordu. Belki sanat değeri olmadığını da. Fakat zincirleri kırmak için böyle bir atılıma ihtiyaç olduğunu da biliyordu. Nitekim 1945’te Garip’in ikinci basımındaki ön sözde pişmanlığını dile getirdi. Destan Gibi’yle başlattığı bu akımdan daha beşince senesinde sıyrıldı. 1949’da şiirin alelade işlerin ve kişilerin işi olmadığını, basit bir şiir anlayışına neden olduklarını itiraf etti. Geleneğe dayanan, beşerî ve özlü bir şiir yazılması gerektiğini, buna kendisinin de çalışması gerektiğini söyledi. Orhan Veli’den sonra Melih Cevdet ve Oktay Rifat da Garip anlayışından uzaklaşacaklardı. Kendi akımlarına tepki olarak çıkan İkinci Yeni’ye katılmaktan geri durmayacaklardı. Hatta Oktay Rifat 1956’da çıkardığı Perçemli Sokak kitabıyla bu yeni akımı kendisinin başlattığını iddia edecekti. Orhan Veli, müzisyen bir babanın oğluydu. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası şefi Mehmet Veli Bey’di babası. Bu zat, Atatürk’ün davetiyle İstanbul’dan Ankara’ya gelmişti. İkinci ismini de ondan almıştı. Asıl ismi ise Ahmet Orhan’dı. O babasının ismini kullanmayı tercih etti. Ankara Devlet Konservatuvarında ders de veriyordu. Yani öğretmen çocuğuydu. Annesi Fatma Nigâr Hanım’dı. Hem annesi hem de babası zengin tüccar çocuklarıydı. Eğitiminde ailesinin bu durumu şüphesiz etkiliydi. Hatta Adnan Veli adında yazar bir kardeşi vardı. Diğer kardeşi de Firuzan Hanım’dı. Orhan Veli, kendi zamanına göre ender olan bir durumla anaokulunda okuyabilmişti. Yıldız Sarayı’nda sünnet olması ailesinin konumunun bir göstergesi olmalı. Orhan Veli, ilkokulunu Galatasaray Lisesi’nin ilkokul bölümünde başlamıştı. Dolayısıyla Fransızcası da çok iyi olacaktı. Spor aşığı bir çocuktu. Galatasaray formasını çok seviyordu. Samimi dostu Halim Şefik’le birlikte sürekli top oynarlardı. Halim de onun gibi şair olmuştu. Orhan Veli’nin ölümünden sonra “Otopsi” adında bir şiir yazmıştı arkadaşına. Orhan Veli, babasının Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası şefi olarak görevlendirilmesi nedeniyle eğitimine Ankara’da devam etmek zorunda kaldı. Fakat bu kaderin cilvesi olabilirdi. Zira lisede Ahmet Hamdi Tanpınar’ın öğrencisi olacaktı. Yine burada Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile tanışıp dost olacaklardı. Hatta beraber dergi çıkaracak kadar şiir aşığıydılar. O kadar iyi arkadaşlardı ki Orhan Veli İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini kazanıp Ankara’dan ayrıldığında üniversiteyi bitiremeyecek ve Ankara’ya onların yanına geri dönecekti. Şair Garip’ten çok kısa bir zaman sonra üç yıl sürecek askerliğine başlayacaktı. Bu dönemde neredeyse hiç şiiri yoktur. Eğer bu dönemi sönük geçmeseydi Orhan Veli daha nitelikli şiirler yazacaktı. Belki Avrupa şiir kamuoyunu bile etkileyebilecekti. Askerlik yüzünden diğer iki arkadaşıyla da uzun süre bir arada bulunamayacaklardı. Zaten diğerleri de kendilerine ayrı bir yol belirlediler. Orhan Veli ölmeden Sadece Yaprak’ta bir araya gelebildiler. Orhan Veli, Milli Eğitim’in tercüme bürosunda çalışmaya başladı. Hasan Ali Yücel’in başlattığı tercüme faaliyetlerinde bulundu. La Fontaine Masalları, Hamlet ve Venedik Taciri gibi eser çevirileri yaptı. 1946 yılında Hasan Ali Yücel görevden alındığında o da görevinden istifa etti. İşinden istifa ettikten sonra ekonomik zorluklar çekti. İşi gücü de yoktu. Arkadaşı Sait Faik’le birlikte sık sık İstanbul’daki Eftalikus Kahvehanesi’nde takılıyorlardı. Bu dönemde çeviri işine ağırlık verdi. 1949’da Yaprak Dergisi’ni çıkarmaya başladı. Maddi imkansızlıklar sebebiyle ancak 28 sayı çıkartabilmişti. Ölümünden sonra onun hatırasına bir de son sayısı çıkmıştır. Fiyatı 15 kuruş olan bu dergi Ankara’da 1 Ocak 1949 tarihinde her ayın biriyle on beşinde çıkmaya başladı. Arkalı önlü tek sayfa olarak çıkan bu fikir gazetesinin sahibi olarak üstünde Orhan Veli ismi yazıyordu. Melih Cevdet, Oktay Rifat ve derginin asıl sahibi Mahmut Dikerdem’in (M. Fırtınalı ve Yaprak müstearlarıyla) haricinde dergide yazanlara baktığımızda Sabahattin Eyüboğlu, Orhan Kemal, Abidin Dino, Metin Eloğlu, Cahit Sıtkı Tarancı, Sabahattin Kudret, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Necati Cumalı, Cahit Külebi, Cevdet Kudret, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Ahmet Muhip Dıranas, Ziya Osman Saba, Talip Apaydın, Cahit Saffet Irgat, Erol Güney, Suat Taşer, Fethi Giray isimleri ön plana çıkmaktadır. Ayrıca Orhan Veli’nin, Oktay Rifat’ın, Melih Cevdet Anday’ın, Sabahattin Eyüboğlu’nun, Cevdet Kudret Solok’un şiir çevirileri de yer alıyor. Peyami Safa, Yahya Kemal Beyatlı gibi şair ve yazarlara sataşmaları da ilginç detaylardan. Dergide 24’üncü sayıdan itibaren Nazım Hikmet adı ve onun açlık grevi geçmeye başlar. Nazım Hikmet’in açlık grevine kendilerinin de destek vermesi üzerine dergiye baskı yapılmaya başlanır. Bayilere dergiyi sattırmazlar. Orhan Veli’nin Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte ezanı Türkçe’ye çevirmesini eleştirdiği 28’inci sayıdan sonra dergi artık çıkmayacaktır. Yaprak Dergisi’nde Orhan Veli’nin eserleri şu şekilde verilmiş: Garip, Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi, Karşı, La Fontaine’in Masalları I, La Fontaine’in Masalları II, Fransız Şiir Antolojisi ve Nasreddin Hoca.
Akgün Akova ve Sunay Akın, Yeni Yaprak Dergisi adıyla aynı logoyla 16 sayı olarak yayınladıkları derginin ilk sayısında Orhan Veli’ye yer verdiler. Bu dergiye Cemal Süreya’nın destek verdiği söylenir. Orhan Veli 10 Kasım 1950’de Ankara’da gece saatlerinde sarhoş olduğu sırada bir çukura düşer. Beyin kanaması geçirir. Dört gün sonra henüz 36 yaşındayken hayatının en üretken olduğu bir dönemde gençliğinin baharında vefat eder. Arkadaşı Sabahattin Eyüpoğlu cebinden at yarışı kuponu ve Birinci marka sigara kağıdına yazdığı “Aşk Resmi Geçidi” adlı bir şiir buldu. Bu şiiri de aşıl olduğu Nahit Hanım’a yazmıştı. Bir de diş fırçası çıktı üzerinden. Çünkü Orhan Veli, ağız kokusundan nefret ederdi. Bundan dolayı soğan ve sarımsak bile yemezdi. Son derece kibar ve zarafet sahibi bir şairdi. Parasız kaldığı zamanlarda Necati Cumalı’yla birlikte at yarışı oynadığı ve onda bir tutku olduğu da biliniyordu. Ailesine haberi Sabahattin Eyüpoğlu verdi. Eşyalarını Adnan Veli Bey teslim alır. Hastaneye gelenler arasında hocası Ahmet Hamdi Tanpınar da vardı. Babası cenaze işleriyle en yakın arkadaşı Sabahattin’i görevlendirdi. O da onun çok sevdiği manzarada bir yer ayarladı ona: Rumeli Hisarı’nda. Varlık Dergisi bir zamanlar yeni tarz şiirleriyle kadrosunda yer verdiği Orhan Veli için bağış kampanyası başlattı. Yakın arkadaşlarından olan Abidin Dino, kabir için bir proje çizer. Mimar Nevzat Kemal, Aşiyan’daki mezarı inşa eder. Hattat Emin Barın da yazısını yazar. 2020 yılında İBB tarafından bu mezar restore edilmiştir. Orhan Veli’nin cenazesi otopsi nedeniyle bir hafta gecikir. İçki nedeniyle öldüğü sanılır. Otopsiden sonra beyin kanamasından öldüğü anlaşılır. 17 Kasım 1950’de müthiş bir kalabalık tarafından defnedilir. Zira ölüm haberi bütün Avrupa’da bile duyulmuştur. Kendisinden on yaş küçük kardeşi Firuzan Yolyapan 2021 yılında 97 yaşında iken vefat etti. Seray Şahinler, kendisiyle yaptığı röportajı kitaplaştırdı ve Ağabeyim Orhan Veli adıyla Doğan Kitap’tan yayınlandı. Bu kitapta Orhan Veli’nin “Anlatamıyorum” şiirini yazdığı hala hayatta olan Bella Hanım ile yapılan röportaja da yer verilmiş. Orhan Veli’nin Nurullah Ataç ile bir kadın yüzünden aralarının açıldığı gibi anekdotlar da yer alıyor. 2012 yılında Yapı Kredi Yayınları “Beni Bu Güzel Havalar Mahvetti: Orhan Veli’nin Kendi Sesinden Şiirler” adıyla bir cd/eser yayımlıyor. Eserin açıklamasında şu bilgiler yer alıyor: “Kız kardeşi Füruzan Yolyapan’ın yıllarca sakladığı ve klasik bantlardan da önceki bir teknikle “tel”e okuduğu kayıtlarda Orhan Veli, en beğendiği 22 şiirini seslendiriyor. Bir dost ortamında kaydedilen bu şiirler, ölümünden yıllar sonra, Orhan Veli hayranları için gün ışığına çıkıyor. Orhan Veli’nin kız kardeşi Füruzan Yolyapan, bu kayıtların bir evde, bir yılbaşı eğlencesi sırasında kaydedildiğini tahmin ettiğini ama bu konuda pek bilgisi olmadığını, kayıtların da kendisine küçük ağabeyi Adnan Veli ölünce onun ahbabı Orhan Boran’dan geldiğini söylüyor.”
Aydın AKYÜZ
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…
KAYNAKLAR:
Hulusi GEÇGEL, Modern Türk Şiirinin Gelişimi ve İkinci YeniMemet FUAT, Çağdaş Türk Şiiri – Giriş, oggito.comEnver TOPALOĞLU, Modern Türkçe şiirin ‘seslileri’ – I, Orhan Veli: Zevki Değiştirmek… www.gazeteduvar.com.tr Nuh Cihat ESMER, Orhan Veli Kanık (Hayatı, Kişiliği, Sanatı ve Şiirlerinden Seçmeler)Şeref ÖZSOY, Türk Dergiciliğinde Önemli Bir Durak: Yaprak, fikirturu.comTolga AYDOĞAN, Orhan Veli’nin Ankara’daki İzleri, Yapı Kredi Yayınları, Mayıs 2023Seray ŞAHİNLER, Ağabeyim Orhan Veli, Doğan Kitap, Ocak 2021Sinan BAKIR, Garip ve İkinci Yeni Şiirinin Kaynakları. Dede Korkut Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, Cilt 10, Sayı 25, Ağustos 2021https://www.tustav.org/sureli-yayinlar-arsivi/yaprak/https://www.yapikrediyayinlari.com.tr/beni-bu-guzel-havalar-mahvetti-kendi-sesinden-siirler.aspx
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.