İNCELEME
“(…)Otobüs meydanın ortasında duruyordu.Oracıktan kim geçecek olursa olsun, şöyle bir bakıverse, “Bu hurdayı kim buraya atıp gitmiÅŸ acaba” diye söylenirdi. Otobüs o kadar eski, bakımsız ve periÅŸandı. Yıllardır aldığı darbeler ile bütün gövdesi yamrı yumru olmuÅŸtu. DeÄŸiÅŸen parçaları yüzünden ne marka bir araba olduÄŸu bile anlaşılmıyordu. Kimi Doç, kimi Desoto diyordu.
BaÅŸtan ayaÄŸa gök mavisine boyanmış, zamanla boyanın rengi atmış, yer yer dökülmüş, her yanında paslı haritalar oluÅŸmuÅŸtu.Åžoför mahalline açılan kapının üzerinde martı mı, kar-1 mı, güvercin mi, ne olduÄŸu anlaşılmayan kanatlanmış süzülen, beyaz boya ile yapılmış bir kuÅŸ resmi ahyor; kuÅŸun hemen altında yine beyaz boya ile azılmış “Mavi KuÅŸ” yazısı okunuyordu. Burada bir terslik olduÄŸu görülüyor. Beyaz, lakin altına “Mavi KuÅŸ” yazılmış, nedir bu? Evet bu soruyla en çok otobüsün sahibi Deli Kenan karşılaÅŸmış, muhatabına gülümseyerek- Efendi, kuÅŸtan murat otobüstür. Bak, rengi mavi deÄŸil mi? Diye izahata giriÅŸmiÅŸtir. Arabanın camlarının çoÄŸu çatlaktır ama kırığı yoktur. Uzun bir burnu, burnun altında Kenan’la yıllar yılı pa-taküte kavga eden bir motoru vardır. Ön camın üzerindeki alınlıkta yine beyaz boya ve büyük harflerle ÅŸu cümle yazılıdır. “Issız daÄŸların garip yolcusu.” Motor kapağının en ucunda, burnun üzerinde pırıl pırıl parlayan, boynuzları kıvrık, sert bakışlı, adelelerini gerip hasmına atılacak pozda duran bir daÄŸ keçisi heykelciÄŸi bulunmaktadır. Kenan’ın otobüs kadar sevdiÄŸi bu heykelcik her zaman temiz ve ışıltılıdır. Kenan onu birkaç kez okÅŸayıp silmeden sefere çıkmaz.İşte eskinin otobüslerinden bir numune. Kimbilir nerelerden düşmüş buraya; nerede ıskartaya çıkarılmış da Kenan’ın gözüne batmış? “Ulan ben bunu adam ederim” deyip almış. Bagaj kısmı çatıda. Arkadan yukarıya monte edilen bir metal merdivenle üzerine çıkılıyor. Öyle güçlü bir yapısı var ki; bu çatıya bir kamyon yükü bavul, çuval, yatak, sepet sararlar da hatta bazen yolcunun fazlası da bu yükün üzerine yerleÅŸir. Araba o devrin tozlu-topraklı yollarında böyle salkım saçak gider.(…)” (Mavi KuÅŸ, s.15-16, Dergâh Yayınları.)
***
Mekân, somut ve soyut boyutlarıyla sosyo-ekonomik koşullar içinde farkına varılmış, fiziksel ve manevi sınırlarla belirlenmiş alandır. Niteliğini ve niceliğini toplumsal akışlarla devamlı değiştiren mekân kavramı, evrensel ölçülere kadar uzanan nesnel ve öznel değerlerini tümünü kapsamaktadır. Bu anlamda sosyolojik bir olgu olan mekân, eylem ve üretim ilişkilerinin ilişkiselliğiyle ilintilidir.
Toplumsal yaşamın temel unsurlardan olan eylem ve üretim, varlık alanı olarak mekânda hayat bulmaktadır. Çünkü hayatı var eden insan ancak bir mekânda varlık gösterir ve mekânı dönüştürerek bireysel ve toplumsal konumunu şekillendirir. Bu minvalde mekân fiziksel bir varlık olmanın ötesinde insana dair anlamlar taşıyan bir yapıdır. Ülkeler, şehirler ve köyler mekânın fiziksel bütünselliği içinde olup bireysel ve toplumsal kimliklerin, statülerin ve kültürlerin insana dair manalarının belirleyicisidirler. Ayrıca, birey ve toplum açısından mekan, bilincin kendini gerçekleştirdiği fiziksel ve algısal bir gerçekliktir. Birey ve toplum birlikteliğine bağlı olarak varlığı yorumlanan mekân, yaşamı ve katmanlarını içermekle birlikte toplumsal değişimin ve devinimin gerçekleştiği varoluşun ortak paydasıdır. Bu doğrulardan yola çıktığımızda mekâna, oluşturulan soyut sınırlar (ülke, şehir, kır) ve toplumsallıktan özünü almış somut alanlar diyebiliriz. Dolayısıyla, insan ilişkileri mekândan bağımsız düşünülemez. Çünkü insan her zaman kendisini bir mekânla tanımlamaktadır. Mekân ve insan arasındaki bu karşılıklı bağ, kültür ve aidiyet duygularıyla bütünleşmektedir.
Kültürlerin, mekânın konumuna göre farklılıklar göstermesi incelemek istediÄŸimiz konuya göre kültürü çeÅŸitlendirmektedir. Kültürel farklılıkların bir parçası olan ve üzerinde oldukça tartışılan taÅŸra kültürü, yazımızın maksadı açısından bir kez daha hatırlanması gereken bir mevzudur. Mekân olarak kendine özgü bir anlamı olan taÅŸra ve taÅŸra kültürüne Mustafa Kutlu’nun “Mavi KuÅŸ” öyküsünü örnek verebiliriz. TaÅŸra, kentsel mekânlardan uzak küçük yerleÅŸim birimleridir. TaÅŸra kültürü ise, ÅŸehirlerden uzak, geliÅŸmemiÅŸ yerleÅŸim alanlarındaki kapalı ve geleneksel toplumsal yapıları ifade etmektedir. Geleneksel normların baskın olduÄŸu taÅŸra kültüründe toplumsal baÄŸlar sıkıdır ve mahhalle iliÅŸkileri güçlüdür.
Sosyal ve ekonomik hareketliliÄŸin sınırlı olduÄŸu taÅŸra mekânlarında, küçük topluluklara sahip olan insanlar arasındaki iliÅŸkiler kontrol edilebilen sosyal mekanizmalardan oluÅŸmaktadır. Bireylerin davranışları toplum tarafından devamlı izlenebildiÄŸi için taÅŸrada özel hayat, mahremiyet bakımından daha az gizlilik taşımaktadır. İnsanlar birbirlerinin hayatları hakkında daha fazla bilgi sahibidirler. Dedikodu kültürünün geliÅŸmesine neden olan bu durum taÅŸra yaÅŸamında toplumsal davranışları baskı ve denetim altına almaktadır. Bu nedenle taÅŸra toplumu, sosyal normlara uyum kaygısı içinde yaÅŸamaktadır. Aslında taÅŸra toplumunun sosyolojik yapısını daha iyi kavrayabilmek için tekrar edebiyata yönelmemiz ve “Mavi KuÅŸ” öyküsünü incelememiz daha doÄŸru bir tercih olacaktır. Çünkü toplumların yaÅŸantısı hakkında edebi ürünler veren edebiyatçıların, taÅŸra kültürü ve toplumu hakkında yazdığı eserler, taÅŸra kültürünü daha iyi tanımamızı kolaylaÅŸtırmaktadır.
Bir taÅŸra edebiyatçısı diyebileceÄŸimiz Mustafa Kutlu, taÅŸra mekânını kültürel açıdan gözlemlemiÅŸ ve sinemaya uyarlanacak “Mavi KuÅŸ” öyküsüyle taÅŸrayı hem mekân hem ruh bakımından ayrıntılı bir ÅŸekilde tasvir etmiÅŸtir. Usta hikâyeci Mustafa Kutlu’nun taÅŸrayı betimlemiÅŸ eserlerinden biri olan “Mavi KuÅŸ”un, aynı adla sinemaya uyarlanacak filminin çekimlerine baÅŸlandı.
Yapımcılığını ve yönetmenliÄŸini Ahmet Sönmez’in üstlendiÄŸi filmin oyuncu kadrosunda, Talat Bulut, Tansel Öngel, Emrah Kaman, Kadir Polatçı, Kerim YaÄŸcı ve Nail Kırmızıgül’ün yanı sıra çok sayıda isim yer alıyor. Kutlu’nun 2002’de okurla buluÅŸan kitabının film uyarlaması, Erzincan’ın Kemaliye ilçesinde çekiliyor. Yapımcı ve yönetmen Ahmet Sönmez, filmin yüzde altmışının bir otobüste geçeceÄŸini belirterek “Kemaliye’nin masalsı atmosferinde, bir kasabadan ÅŸehre gitmenin zorluklarını kış atmosferiyle anlatacağız.” dedi.
Büyük ÅŸehirlerin dışında kalan bir bölgede yaÅŸayan insanların günlük pratiklerini; dertlerini, mutluluklarını ve hayata bakışlarını konu edinen “Mavi KuÅŸ” öyküsü, taÅŸranın yalnızlığını, melankolik yapısını ve kendine özgü atmosferini anlatan bir edebi eserdir. “Mavi KuÅŸ” öyküsünde taÅŸra sadece fiziksel bir alan olmayıp sosyolojik bir olguya iÅŸaret etmektedir. TaÅŸra insanın deÄŸerleri, hayalleri, geleneksel toplum yapısı ve modernleÅŸen dünya karşısındaki tutumları hikâyenin temel öğelerini oluÅŸturmaktadır. “Mavi KuÅŸ ” öyküsü bireyin taÅŸrada yaÅŸadığı varoluÅŸsal sıkışmışlığı ve özgürlük arayışını dile getirirken; toplumsal yapının birey üzerindeki baskısına da deÄŸinmektedir.
Eserde, modern dünyaya özenen bireyin, taşranın dar kalıpları içine sıkışmış çırpınışları dile getirilmektedir. Geleneksel toplumda büyümüş bireyin, modernleşme sürecinde beklentilerinin ve hayallerinin değişmesi bireyi mutlu ettiği kadar aidiyetinden uzaklaştırmaktadır. Bu nedenle öyküde bu ruh hâlini yaşayan bireylerin, belirsizliklerle dolu korkulara sürüklenişine değinilmiştir. Taşra mekânları hiyerarşik bir toplumsal yapıya sahiptir. Ve bireyler hiyerarşik olan toplumsal yapının tahakkümleri doğrultusunda kendilerine biçilen rollerle birlikte alışkanlıklar kazanmaktadırlar.
Öykü boyunca bireyin alışkanlıkları incelenirken aynı zamanda alışkanlıkları etkileyen mekânın betimlemelerine de yer verilmiÅŸtir. “Mavi KuÅŸ” hikâyesi mekân özelinde, sosyal içerikli bir eserdir. Uzun bir hikâye olan kitap, bir otobüs yolculuÄŸunda yaÅŸananların kaleme alındığı taÅŸra hayatından kesitler sunmaktadır. Bu bakımdan otobüse ve mekâna adını veren “Mavi KuÅŸ” ilk okuyuÅŸta mekânsal önemini ön plana çıkarmaktadır. Köylülerin, turistlerin, köyün öğretmeni ve eÅŸinin, askerlerin ve taÅŸra halkından diÄŸer yolcuların, Kaptan Kenan’ın ÅŸoförlüğünde “Mavi KuÅŸ” otobüsüyle tren istasyonuna varmak için yaptıkları yolculuÄŸu anlatan Kutlu; hasta kadın yolcunun ölümünü, ÅŸoförün deliliklerini ve otobüsün arıza göstermesiyle yaÅŸanan olayları hikâyenin baÅŸlıca olay örgüleri yaparak mekân ve insan arasındaki psikolojik iliÅŸkiyi göstermeye çalışmıştır. Mekâna ait birçok malzemeye sahip olan “Mavi KuÅŸ ” öyküsü, olayların bir köyde baÅŸlaması ve insanların köy halkından olması hasebiyle bir taÅŸra öyküsüdür.
Mekân zenginliÄŸi bakımından “Mavi KuÅŸ ” otobüsünün bir mekân olarak kurgulanması “Mavi KuÅŸ”u yalnızca bir otobüs deÄŸil; kışın evsiz kalanlara bir yuva yapmıştır. Zira eskiden birçok otobüsün içine kurulan ev sobası, “Mavi KuÅŸ” otobüsünde de vardır. Kaptan Kenan tarafından sobanın bacası için otobüsün tavanında bir delik dahi açılmıştır. Kaptan Kenan, öyküde orta koltuklardan birini söker, oraya benzin bidonundan yapılma bir soba kurar ve sobanın dumanının dışarı savrulması için “Mavi KuÅŸ”un tavanında açtığı deliÄŸe baca borusunu takar… Kışın yolcularını sobayla ısıtan “Mavi KuÅŸ”, köy halkını tren istasyonuna her mevsim ulaÅŸtıran tek araçtır. Bu nedenle köy ile tren istasyonu arasında “Mavi KuÅŸ” kendine özgü bir mekândır. Otobüs, bu yönleriyle insanlara ev sahipliÄŸi yapan ve soÄŸuktan koruyan bir mekân özelliÄŸi taşımaktadır.
“Mavi KuÅŸ” hikâyesinde yaÅŸanılmış olaylar çoÄŸunlukla otobüsün içinde geçmektedir. Bunun yanısıra “Mavi KuÅŸ” ovalardan, tarlalardan, nehir gibi küçük su akıntılarının yanından ve daÄŸlardan geçmektedir. Yazar öyküdeki olay örgüsüne bu örnekleri ekleyip öyküyü çevresel mekânlarla zenginleÅŸtirmiÅŸtir. Eserde, fiziki ve manevi mekânlar bir bütün oluÅŸturarak mekânın sosyolojik anlamına derinlik katmaktadır. Bilhassa köyün meydanı, mekân bakımından dikkat çekici olup fiziki ve manevi tasvirlerle doludur. Köy hayatını yaÅŸayanların bildiÄŸi gibi köy meydanları âdeta köyün kalbidir. Meydanlar her taÅŸranın merkezi konumundadır. Bu bakımdan hikâyede belirtilen bütün sokaklar meydana doÄŸru uzanmaktadır. En dikkat çekici olanı ise “Mavi KuÅŸ”un meydandan yolcularını alıp yola düşmesidir. Otobüsün yolcuları arasında öyküyü mekânsal açıdan sorgulayan iki önemli karakter de dikkat çeken baÅŸlıca unsurlar arasındadır: “Öğretmen Murat ve eÅŸi Gül.” Mekânın sosyo-psikolojik kritiÄŸinin yapıldığı evli çift arasındaki konuÅŸmalar, mekânı öyküye baÄŸlı kalarak sorgulamamızı saÄŸlamaktadır. Zira, Öğretmen Murat görevde bulunduÄŸu taÅŸra mekânından memnundur. Ancak İstanbul’un boÄŸaz kenarında yaÅŸamış eÅŸi Gül için Åžirinyurt köyü yalnızca Allah’ın bir dağıdır. Gül Hanım için köy toz, toprak ve tezek kokusundan ibarettir. Oysa Gül Hanım, İstanbul’da iken bir köyde doÄŸal hayatı yaÅŸamayı düşlemiÅŸtir. Fakat hayalle gerçeÄŸin her zaman aynı olmadığını, “(…)Beni gerçekten sevmiÅŸ olsaydın bu Allah’ın dağına getirmezdin. Åžuraya bak, toz toprak, tezek kokusu…Hıh… ÅžirinyurtmuÅŸ. Ama İstanbul’da hiç böyle konuÅŸmuyordun. Beni yüreklendiriyor destekliyordun. Hatırlasana… Kuzular, çiçekler, dere kenarı alabalık… Ne bileyim ben. DoÄŸaya dönmek istemiÅŸtim. DoÄŸa dedikse adam gibi bir doÄŸa. Burada gölge veren bir aÄŸaç bile yok. Hıh… Alabalıkmış.. Ne balığı be…(…)” Gül Hanım’ın eÅŸiyle yaÅŸadığı bu tartışmadan anlıyoruz. Somut mekânın yanında sosyolojik bir mekân vasfına da sahip olan “Mavi KuÅŸ” hikâyesi turist, mahkûm, jandarma ve kentli yolcularıyla sosyolojik mekânı bünyesinde toplamaktadır.
Bir taÅŸra mekânın içine birçok mekânı alan “Mavi KuÅŸ” öyküsü bu yönüyle bir otobüsten yola çıkıp mekânın kuÅŸatıcılığına doÄŸru geniÅŸ bir yelpazeye açılmaktadır. Mekânı, öykü kahramanlarının içsel yolculuklarıyla birlikte karşılaÅŸtıran Mustafa Kutlu, mekâna gerçek bir çevrenin yanında psikolojik fonksiyonlar yükleyerek tanıtmıştır. Yazarın bu tanıtımıyla, “Mavi KuÅŸ” öyküsünü mekânın iki boyutuyla; gerçek ve hayali dünyanın kapsayıcılığıyla gözlemleyebiliyoruz. Gerçek dünyada, hikâyenin kahramanları bir taÅŸra mekânında günlük sıradan hayatlarını yaÅŸamaktadırlar. Hayali dünyada ise kahramanlar içsel keÅŸiflerini gerçekleÅŸtirmektedirler. İçsel yolculuklar, yazar tarafından metaforik bir alanın temsiliyeti ÅŸeklinde kaleme alınmıştır.
Öyküde, mekânın karakterler üzerinde yarattığı ruh hâlleri de müellif tarafından betimlenmiÅŸtir. ÖrneÄŸin, karanlık mekânlar, öyküdeki ÅŸahısların korkularını ve endiÅŸelerini yansıtırken; aydınlık ve huzur veren mekânlar umudu çaÄŸrıştırmaktadır. Genel anlamda “Mavi KuÅŸ” anlatısında mekân, hikâyenin arka planı deÄŸildir; aksine anlatıyı derinleÅŸtirerek okuyucuya öyküyü daha özverili bir ÅŸekilde okumasını saÄŸlamaktadır. “Mavi KuÅŸ” öyküsünde de görüldüğü üzere, mekân, içerdiÄŸi anlamlar ve baÄŸlı olduÄŸu toplumsal koÅŸullar nedeniyle hem bütünlük hem de iliÅŸkisellik hâli gösteren devamlı bir varoluÅŸun tezahürüdür. Bu hâlleriyle mekân, içkin olup toplumsal anlamların parçalanabildiÄŸi ve yok olabildiÄŸi bir devinim alanıdır. Mekân hakkında üretilen bilgi ve kavrayışlar da doÄŸası gereÄŸi diyalektiktir ve çeliÅŸkiler barındırmaktadır. Mekân hakkındaki tasavvurların diyalektiÄŸi ve çeliÅŸkileri mekânın toplumsal, kültürel, ekonomik ve politik unsurlara baÄŸlı olmasından dolayıdır. Zira, saymış olduÄŸumuz nitelikler toplumsal yaÅŸamın olduÄŸu her yerde muhtelif mekânları meydana getirmektedir. “Mavi KuÅŸ” isimli öyküden yola çıkarak bir mekân çeÅŸidi olan taÅŸrayı anlamaya devam ettiÄŸimizde, Mustafa Kutlu’nun taÅŸraya olan bakış açısında kendine özgü deneyimlerini görmekteyiz.
Çocukluk ve gençlik yıllarını taÅŸrada geçirmiÅŸ Kutlu, taÅŸradaki geleneksel kültürü özümsemiÅŸ ve taÅŸrayı gelenekselliÄŸin üretildiÄŸi bir mekân olarak yazın hayatına taşımıştır. TaÅŸraya dolaysız ve samimi bir duyarlılıkla yaklaÅŸan yazarımız, eserlerinde taÅŸrayı idealize etmeden bütün gerçekliÄŸi ile yazmaya hâlâ devam etmektedir. Özellikle taÅŸraya siyasal bir perspektifle bakmaktan kaçınan Mustafa Kutlu, taÅŸra mekânlarını deÄŸerler sahası olarak deÄŸerlendirmektedir. Mekânı, canlı algılarla, realist bir bakış açısıyla ve detaylı betimlemelerle öyküleÅŸtirmektedir. TaÅŸraya özlem duyarak ve kaybedilen deÄŸerleri taÅŸrada arayarak öyküler yazan Mustafa Kutlu, eÅŸyanın hakikati noktasından olaylara bakmakta ve gördüklerini bir ayna gibi okuyucularına yansıtmaktadır. TaÅŸrayı varoluÅŸun özge mekânı olarak ele alan öykücümüz, taÅŸra mekânına ait toplumsal deÄŸerleri, ideal toplumun kodları olarak benimsemektedir. Mekânı, somut ve soyut koÅŸullarıyla, hikayelerinde kurgulayan Mustafa Kutlu, mekânı geleneksel toplumun bir eylem alanı olarak modern dünyaya karşı idealleÅŸtirmektedir. Mekânı maddi bir yer olmanın yanında insana ait tüm deÄŸerlerle öykülerinde bir mânâ atmosferine dönüştüren Kutlu, yaÅŸamın varlığını ve boyutlarını mekân- insan bütünselliÄŸiyle hayatın merkezine oturtmaktadır. Kutlu, “Mavi KuÅŸ” öyküsünde aynı bütünselliÄŸi; taÅŸra insanın ideal deÄŸerlerini ön plana koyarak mekânla içselleÅŸtirmiÅŸtir. İster “Mavi KuÅŸ” hikâyesinden yola çıkalım ister taÅŸra içerikli diÄŸer edebi eserlerinden taÅŸraya bakalım; Mustafa Kutlu’nun taÅŸra öykülerini konu edinen her yapıtını okuduktan sonra varacağımız netice, yazarımızın edebi anlayışında mekânın, okurlarına sadece olayların anlatıldığı bir dünyayı sunmadığı gerçeÄŸidir. Nitekim edebiyat her zaman mekâna baÄŸlı bir sanat olduÄŸundan dolayı her edebi ürün, okuru mekânın deÄŸiÅŸik boyutlarıyla buluÅŸturur. Hatta, edebi yapıtlarda karşılaÅŸtığımız mekânlar, anlatıyı bir yere sabitlemek yerine bahsi geçen kahramanların iç dünyasını, sosyal yapısını ve zamanın ruhunu betimler.
Mekânlar, sosyal hayatta ve edebiyat eserlerinde hatırlamanın ve unutmanın merkezindedir. Mâmâfih, mekânın aktif öznesi insandır. İnsan, mekânı devamlı ÅŸekillendirdiÄŸi gibi ona sürekli yeni anlamlar da katar. Dolayısıyla mekân edilgen, insan ise etkendir. YaÅŸam alanı olmasından ötürü mekân hafızadır ve ruhtur. Zîra, insan yaÅŸayacağı yeri inşâ ederken o yeri hissederek ve anlam katarak var eder. İnsanın kendisini anlatmasının tek yöntemi olan edebiyatta ise mekâna baÄŸlı olan hissediÅŸler ve anlamlandırmalar hiçbir zaman duraÄŸan olmayıp toplumsal, tarihsel ve kültürel baÄŸlamlara göre yeni içerikler kazanmaktadır. Mekân, insanın ürettiÄŸi çok boyutlu baÄŸlamlara göre geniÅŸlemektedir. Mekân, insan sayesinde cismânî bir boÅŸluktan arınarak iliÅŸkiler bütününe, kültürel ve sosyal davranışların çeÅŸitli hâller kazandığı bir iletiÅŸim aracına dönüşmektedir. “Mavi KuÅŸ” öyküsünde tüm bunlara tanıklık ediyoruz. “Mavi KuÅŸ”un Kaptanı Kenan’ın kedisi olmadan otobüsü sürmek istemeyiÅŸi daha sonra muavinin kediyi getirdikten sonra otobüsün hareket etmesi…Bekir AÄŸa’nın seyahat boyunca içindeki heyecanı dışa vurması…Erol’ün, otobüsün üstüne yüklenen eÅŸyaların arasına saklanıp kaçak olarak İstanbul’a gitme hayali… Kendisini mühendis kimliÄŸiyle tanıtan Kemal’in aslında bir polis olup tarihi eser kaçakçısı olan Elizabeth çiftini otpbüste takip etmesi…Doktora yetiÅŸtirilmek üzere otobüse binen hasta kadının doktora varamadan tüm acısını otobüste yaÅŸayıp ölmesi ve Davut’u öldüren Kuyumcu Nazım’ın yol boyunca iç dünyasında yaÅŸadıkları, “Mavi KuÅŸ”un sadece bir araç olarak algılanmadığını; taşıttaki yolcuların iç ve dış dünyalarında “Mavi KuÅŸ”un ruhsal ve sosyal bir iletiÅŸim mekânına dönüştüğünü ortaya koymaktadır. Mavi KuÅŸ”un içinde yaÅŸanılanlar bu anlamda, mekânı fiziksel bir boÅŸluktan çıkarmakta ve yaÅŸanılanlarla birlikte yeniden yorumlamamızı zorunlu kılmaktadır. O bakımdan, mekânı yaÅŸanmışlıklarla birlikte tekrar çözümlediÄŸimizde mekân, içinde barındırdıklarıyla özelleÅŸmekte ve iliÅŸkisel bir ortama evrilmektedir. Toplumsal mekânları bu nedenle bir etkileÅŸim ve hareket alanı olarak deÄŸerlendirmek daha isabetli bir tespit olacaktır. İnsan algısının karmaşık temsiliyetleriyle kuÅŸatılmış mekân, hayatı dönüştürücü bir dinamizme sahiptir. Toplumsal çeliÅŸkiler ve gerilimlerle canlı ve üretken bir alan olan mekân, varlığın mevcut olasılıklarını kapsamaktadır. Hâliyle her mekân maddi ve manevi sınırlarla belirlenmiÅŸ olsa da toplumsal akışlar, nesnel ve öznel nitelikleriyle canlılığını yalnızca bir mekânla devam ettirebilmektedir.
İnsan hayatının temel özelliklerinden olan eylem ve üretimin, fiilî koÅŸulunun mekân olması; sosyal, kültürel, siyasal ve sanatsal tüm uÄŸraÅŸların mekânsız olamayacağını göstermektedir. Mustafa Kutlu, “Mavi KuÅŸ” öyküsünde mekânı, sıralamış olduÄŸum özellikleriyle ve unsurlarıyla canlı bir algı olarak yansıtmıştır. Mekânı, her yönüyle algılamak için taÅŸrayı âdeta bir laboratuvar olarak kullanmıştır. Mustafa Kutlu, Cumhuriyet dönemi edebiyatında yaygın taÅŸra konularını, tiplemelerini, söylem biçimlerini ve mekân anlayışını alışılmışın aksine ele alarak; hikâyelerinde kendine özgü bir üslûp ve estetik oluÅŸturmuÅŸtur. Mustafa Kutlu’nun yakında sinemada izleyebileceÄŸimiz “Mavi KuÅŸ” öyküsü, bir otobüste mekânın farklı boyutlara evriliÅŸinin gösterimi olacaktır. Mekânın taÅŸra hâlini sosyolojik ve psikolojik boyutlarıyla beyaz perde de görselleÅŸtirecektir.
Mustafa Kutlu’nun güçlü gözlem gücüyle kaleme aldığı ve edebiyatımızdaki kanonik taÅŸra söylemine itiraz niteliÄŸi taşıyan “Mavi KuÅŸ” öyküsü, edebiyat ile sinema arasındaki iliÅŸkinin devamına katkı saÄŸlamış bir eserdir.
Heybet AKDOÄžAN
Yazarın diÄŸer yazıları için tıklayınız…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.