Enver Karahan yazdı: ‘’Distopik ve Öteki Öyküler/Kediye Dokunma’’ Kitabı Üzerine Bir İnceleme

Schopenhauer dünyayı, sefalet ve ıstırapla dolu bir yer olarak görür ve içinde yaşanılan dünyanın olabilecek en kötü dünya olduğunu söyler. Aslında dünyanın oluşumundan itibaren bir distopyanın içinde var oluyoruz ve..

Enver Karahan yazdı: ‘’Distopik ve Öteki Öyküler/Kediye Dokunma’’ Kitabı Üzerine Bir İnceleme
435 views

Schopenhauer dünyayı, sefalet ve ıstırapla dolu bir yer olarak görür ve içinde yaşanılan dünyanın olabilecek en kötü dünya olduğunu söyler. Aslında dünyanın oluşumundan itibaren bir distopyanın içinde var oluyoruz ve yok oluyoruz. En basit hayallerimizi bile ütopik olarak adlandırıyoruz. Ve bu ‘’ütopik’’ hayallerimizi düşünüyor, ve gerçekleştirmek için bir yaşantının anaforunda sürüklenip gidiyoruz. Ama nihayetinde düşünüyor olmamız ve bunun için bir ‘’engelle’’ karşılaşmıyor olmamız sevindirici. Peki ya hayatlarımızı, yaşantılarımızı, ihtiyaçlarımızı yönettikleri ve yönlendirdikleri gibi düşüncelerimizi de yönetselerdi! Uyumlu insan yaratımı… Programlanmış ve sorgulamayan bir insan modeli. Düşünce özgürlüğünün en son izleyeceği yol: Düşünememezlik.

Yazar geleceğin kodlarını ilk öyküsünde aktarırken, distopik bir dünyanın kaygılı, ürpertici ve uç fikir eylemlerini gerçek ve yaşam bir illüzyondur söylemiyle yan yana getiriyor. Kurgulanan anlatımlar aslında insanoğlunun yeni ve farklı bir evrimleşme süreci mi? Sorusu akıllarda yer ediyor.

Yapay zekalardan, sapiens ve neandertallerin çatışmalarına; geçmiş ve geleceğin iç içe işlenişi; farklı zamanlar, farklı kişiler ve farklı durumların trajik izlenimi… İntu’nun çığlığını duymayan Kristof,; bir dönemin karartma gecelerinin yansımaları ve günümüz politik ülke gerçekleri… Ruh Tutulmasındaki gotik unsurlar bağlamında, karanlık, kasvet ve vahşetin gölgesinde ruhsuz törenlerle gömülenler… Bulanık bir yitirilişte sarılmak sözcüklere… Akşam, ölüm, sardunyalar veriyor bize yalnızlığın kadın halini. Yüzdeki tuhaf gülümseme kalıyor geride ve düşlerinde… Bodurda aktarılıyordu bir travmanın izleri. Bavulun içine sığmıyordu koca bir ömür. Anılar kalıyordu, geride bırakılan sardunyaların arasında. Toprağının kokusu ulaşamazdı uzak diyarlara. Yitip gitmek bu kadar zordu ve kalıyordu düşüncelerde bıçak kesiği bir acının izleri… Yazar, geçit öyküsünde mübadeleye değiniyor, denizin açık maviliğinde yitip giden gözlere anılarla dolu bir görüntü aksettiriyordu.  Mecburiyet ve aidiyet kelimeleri bu durumun çerçevesini oluşturuyordu. Zorunlu olma durumu, koşullar, şartlar, politikalar halklara bir dönüşümü gerçekleştirirken, arka planda ise, anılar: Duvarlarda, eşyalarda, sardunyaların toprağında unutulmuşluğa doğru yol alıyordu.

Öldüren de ölür, ölü sever şehirlilerle birlikte, aslında her biriniz yaşayan ölüler ordusuna katıldınız gönüllü olarak. Cesetlerle besleniyorsunuz ey leş yiyiciler! Kan kusuyor ekran, televizyonlar höykürüyor, bağırıyor, kara yasçıların şarkılarını söylüyor canlı canlı. (s.126)

Akşamı beklerken öyküsü, bize geniş bir açıdan bakmamızı sağlıyor ve insanın trajik mücadelesini karartma gecelerinde gösteriyor. Aziz Nesin: ‘’Türkiye’nin demokrat aydınları, göremeyecekleri güzel yarınlar uğruna sürekli savaşım veren kültür askerleridir. Kurulacak adil ve güzel yarınların uğruna bugün yenileceklerdir. Önemli olan bunu bile bile savaşımı sürdürmektir’’ der. Ne çok fark var Aziz Nesin’in savaşı ile politik çıkarları uğruna yıkımların faili olanların savaşı arasında. Travmaya yol açan kararların insanların üzerinde nasıl bir hal aldığını okuyoruz. Karartma geceleri bir dönemin ürünü olsa da her dönemde ve hatta günümüzde de farklı varyantlarını görebiliyoruz. Karartılanın gelecek olduğu bilincinde olanların, ‘’bu uygulamalardan’’ en çok mağdur olanlar olması muhakkaktır. Akşamı Beklerken bir dönemin şemasını çizerken, aslında arka plandan günümüze atıf yapıyor; birileri karartırken yazar bizlere aydınlığı işaret ediyor.

‘’Ölüler de affeder mi katillerini anne?’’ bu söz cevapsız kalıyordu. Yarım, eksik ve kan kırmızısı bir yaranın üzerinde geziniyordu bakışlar. Yarım kalmış bir hayatın üzerine karabasan çökmüş akıtıyordu, pişmanlığın gözyaşlarını… Cinneti yaşatan babalar mı olmamalıydı yoksa, cinnet denen şey mi? Bir şeyler olmamalıydı hiç. Bazı rüyalar gerçek, bazı insanlar hiç olmamalıydı. Bazı sözler söylenmemeli, bazı hayatlar vaktinden önce bitmemeli, bazı ocaklar sönmemeliydi. Ölüler hiçbir zaman affetmemeliydi katillerini. Cinnet anlık, vicdan ömürlüktü…

‘’Bir canavara dönmüş bakışları adamın. Ne ara yürüdü annesinin üstüne babası. Ne zaman gölgesi büyüdü duvarda babasının. Ufacık bir gölge annesi…’’ (s.74)

Kanlı ağıt çürümüşlüğü aktarırken Cahit Irgat’ın dizeleri geliyor aklımıza: Bu şehrin mahzenleri/İrin kokar, kan kokar./Şehrin mahzenlerinde/Cinayet var, ölüm var. Korkuyu kusuyordu bir çocuk ve kan kırmızısı satırlar usumuzda, gerçeküstü bir şölen havasında yaşamın ucuzluğunu resmediyordu. Kimileri yaşarken ölüyordu, kimileri öldüğünde yaşamaya devam ediyordu. ‘’Ve yaşamak!’’ diyordu bir başka şair, mavi gözleri umutla bakarak. Kanlı ağıt haykırıyordu gerçekliği ve her satır bir başka öyküyü yaratıyordu zihinlerde. Öykü içinde öyküler gizlenmiş açığa çıkmayı bekliyordu. Ve çocuk tekrar sesleniyordu annesine: Seviyorum söğüt dalı atımı/Tekme atmaz, ısırmaz./Ben yaşamak istiyorum,/Bir ağaç gibi,/Serile serpile, boylu boyumca./Karınca kararınca değil ama.

Olağanüstülükle somut gerçekliğin harmanlandığı, toplumun her kesiminden insanların, yaşam döngüsünde karşılaştıkları olayların ve bunun sonucunda duygu durumlarındaki yansımaları üretken ve derinlikli bir dille yansıtıyor yazar. Sıradan insanların öykülerine tuhaf ve sıra dışı unsurların yerleştirilmesiyle farklı bir okuma gerçekleştirmiş oluyoruz.

Yazarın öykülerinde, siyasi ve toplumsal kurumlara duyulan kuşkuyu, gerçeğe ulaşamamanın yarattığı bunaltıyı ve satırlar arasında fark edilmeyi bekleyen derin sessizlikleri görmek mümkündür. Yaşantılarda yer yer beliren anlamsızlıkları dile getirişi, metnin içine yerleştirdiği politik ve sosyal yorumlamaları, düşle gerçeğin iç içe geçtiği bazı bölümler ile birlikte metinsel bir okuma gerçekleştirmiş oluyoruz.

Yazar, öykülerinde zaman ve mekan olarak ayrıntıya gitmemekle birlikte, karakterler arasında kısa diyaloglar, düşünce ve duygu durumlarını tanrısal anlatım tarzıyla okuyucuya sunmuştur. Neyi anlatmak ve nasıl anlatmak bağlamını başarılı bir şekilde sunan Büyükaşık, dili ustalıklı kullanımı ve yoğun anlatıma sahip öyküleriyle edebiyatımıza kaliteli bir eser kazandırmıştır.

‘’Anatomi bilimine hizmet gönüllüsü sayılamazdı bu herifler, polise göre tekinsiz, uğursuz, gecenin karanlığında ortaya çıkan toplum parazitleriydi.’’

 

Erinç Büyükaşık Kimdir:

1975 Konya doğumlu olan yazar, öğretmen anne ve babanın oğlu olarak dünyaya geldi. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra İstanbul’da öğretmenliğe başladı.

Yazma sürecine bir grup arkadaşıyla çıkardığı ‘’Düş ve Düşünce ‘’ adlı dergiyle başlayan yazar, bugüne dek Varlık, Yeni e, Son Gemi, Ekin Sanat, Galapera Öykü Fanzin, Temrin, Acemi, Broy Eski, Edebiyatist, kahverenkli, Yalnızlar Mektebi, Tetkik Dergi, Poesis Edebiyat, Papirus, Yıldız Tozu, Beşinci Sanat, Almanyalılar.net, İz Gazete gibi yayınlarda öykü ve incelemeleriyle yer aldı.

‘’Kurmacalar Atlası’’, Lilith Öyküleri’’, ‘’Son Gemi’’, ‘’Bir Kaşık Sütlaç, Bir Nefes Tarçın’’ adlı öykü antolojilerinde de öyküleriyle yer alan yazarın Söz Dağının Ardındakiler, Suya Gazel, Hep Uzak, Dehlizler ve Rüyalar, Sınırlar Kapalı, Murat Ka’nın Çoğul Tarihi, Kuduruk’un Orman Düşleri adını taşıyan kitapları da bulunmaktadır. Halen [button url=”https://www.edebiyatkolektifi.net/” target=”true” text=”+edebiyatkolektifi ” class=”turkuaz” size=”small”] adlı öykü, kurmaca oluşumunun kurucusu ve yürütücülerinde biri olarak yazmaya devam etmektedir.

Enver Karahan

[button url=”https://www.besincisanat.com/category/enver-karahan/” target=”true” text=”Yazarın diğer yazıları için tıklayınız… ” class=”mavi” size=”none”]

 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.