‘Ender Karakaş’ yazdı: SİPER

Tüfeğimle neye ateş ettiğimi dahi bilmiyorum. Sırf başka bir üniforma giyiyor diye hiç tanımadığım birinin hayatına son vermek için çabalıyorum. Korkuyorum… Her tetiğe bastığımda aklımı kaçırmanın eşiğine bir adım daha..

‘Ender Karakaş’ yazdı: SİPER
405 views

Tüfeğimle neye ateş ettiğimi dahi bilmiyorum. Sırf başka bir üniforma giyiyor diye hiç tanımadığım birinin hayatına son vermek için çabalıyorum. Korkuyorum… Her tetiğe bastığımda aklımı kaçırmanın eşiğine bir adım daha yakınlaşıyorum. Birini öldürmüş olmanın ihtimali dahi beni çıldırtıyor. Hayatta kalma çabalarım bir işe yaramayacak olsa da insanım işte.

Doğduğum andan itibaren içimdeki yaşama arzusu hayatta kalmam için gayret veriyor. Açım. Üç gündür hiçbir şey yemedim. Elimden gelen tek şey uçuk kaplı dudaklarımı açıp birkaç yağmur damlasını hevesle yutmak. Yüzüme düşen yağmur sularını elimle ağzıma sokma çabalarım yardımcı oluyor yaşama tutunmama. Siperde sıkışıp kalmış bedenimi yırtıp atmak, ruhumu kaçırmak istiyorum. Bu gece kimse birbirini öldürmüyor. Yağan yağmur temizliyor tüm ölü bedenleri. Siperin önünde ölmüş düşman askerinin dudaklarından içeri akan yağmur suyunu görüp imreniyorum. Kana kana su içiyor önümde nispet yaparcasına. Ruhu çoktan göç etmiş bir bedene giren su bile cezbediyor beni. Sırılsıklam olmuş vücudumun beyazlayıp buruş buruş olduğunu yanımda korkudan tir tir titreyen tanımadığım bir askerin ellerinden anlıyorum. İki gündür yağan yağmurun verdiği iğrenç bir duygu var içimde. Bıkkın hissediyorum. Savaşı bırakıp, yağmurun durması için herkes dua ediyor. Su dolu siperin bir kenarına çömelmiş ana kuzusu bir çocuk “Düşman öldürmezse yağmur öldürecek bizi” diyor ağlamaklı sesiyle. Biraz ötedeki acar bir asker elindeki tüfeğinin süngüsünden sızan yağmur sularını içiyor. Bir başka asker miğferini ters çevirmiş, içine yağmur sularının dolmasını bekliyor sabırla. Başımızdaki komutan yükünün ağırlığında ezilmiş. Yanında ölen bir askerin ceplerini yokluyor. Eline geçen bir dilim çikolatayı kimseler görmeden aceleyle ağzına atıyor. Kimse kimseyle konuşmuyor. Çıt çıkmayan siperde miğferime düşen yağmur damlalarının melodisi çınlıyor kulaklarımda. Ayak ucumdaki ölü askerin boğazından sızan kan kokusu midemi bulandırıyor. Birkaç hafta önce ölen askerlerin çürümüş bedenleri yüzünden, dizime kadar su dolmuş siperden bir yudum içemiyorum. Suyun içindeyiz ama susuzluktan ölmek üzereyiz. Yağmur eskisi gibi melodi çıkartmıyor miğferimden. Herkes yağmur durunca derin bir nefes alıyor, rahatlıyoruz. İri yarı bir asker ölüleri üst üste koyup kendine yatak yapıyor. Adeta evindeki sıcak yatağına uzanır gibi yatıyor ölü bedenlerin üzerine. O yattığı an, ben rahatlıyorum. Ölen onca askere rağmen siper yığınla asker dolu. Nasıl bu kadar çok askerin hayatta olduğunu aklım almıyor. O kadar çok ölü asker varken sağ kalanlara hayretler içinde bakıyorum. Sessizlik müthiş derecede rahatsız edici. Bu sefer sessizlik baskı altına alıyor herkesi. Sinirler gergin ve bir anda biri ateş ediyor. Korkudan sıçrıyorum ve elimdeki tüfeğimi düşürüyorum. Bir asker kendini vuruyor çenesinin altından. Bir panik başlıyor siperde. Bir kişi çıkıyor siperden ve hücum ediyor düşmana. Onun arkasından onlarca asker düşmana saldırıyor. Bir çoğu daha siperden çıkarken vuruluyor. Baskı ve sinir harbini kaybediyoruz. Bir çok asker bu ıstırabın bitmesi için çıkıyor siperden. Kapana kısılıp kalmak muazzam derecede zorlayıcı bir deneyim ve hayatını sonlandırmayı tercih eden bir sürü askerin kurtuluşu oluyor ölüm. Korkunç olan şey ölüm değil, son çare olarak ölümün seçilmiş olması. Psikolojik savaşı kaybedenlerin sonu sonsuz gökyüzü belki. Belki de cehennem kapılarında azap dolu bir bekleyişe giden yolun başlangıcı.

Su dolu siper bir dakika da cesetler ve inleyen askerlerle doluyor. Ben bir kenara pusuyorum ve üzerime sıçrayan korkuları çekip almak için çabalıyorum. Son askerin cansız bedeninin de sipere düşmesiyle sessizlik başlıyor. Onca gürültü ve inlemeler son bulunca sıranın bana geldiğinden eminim artık.

Beklediğim köşede geçen anlamsız ve boş yarım saatin ardından bir düşman askeri silahını doğrultuyor üzerime. Kazanılan zaferin keyfini çıkardığı bes belli ki bana patronun kim olduğunu söyleyen bir yüz ifadesiyle bakıyor. Elimi dahi kıpırdatmadan tetiği çekmesini bekliyorum. Bir süre gözlerimin içine bakıyor ve sigarasını içmeye devam ediyor. Arkadan biri sesleniyor. O da cevap veriyor ve oradan çekip gidiyor.

O siperden ölü numarası yaparak kurtuluyorum. Geçen on yılın ardından sigarasını tüttüren o düşman askerinin yüzünü hergün rüyalarım da görüyorum. Hâlâ bana patronun kim olduğunu hatırlatıyor…

Ender KARAKAŞ

[button url=”https://www.besincisanat.com/category/ender-karakas/” target=”true” text=”Yazarın diğer yazıları için tıklayınız… ” class=”mavi” size=”small”]

 

YORUMLAR (1)

YORUM YAZ

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.