Edebiyat Çevrelerinde Sıfatlar / Necati Güngör

ANLATI

Edebiyat Çevrelerinde Sıfatlar / Necati Güngör
76 views

Eskiden edebiyatçılar arasında birbirlerine yakıştırılan sıfatlar daha mı edebi olurdu, bilemiyorum. Birkaç örnek yazalım, kararı siz verin:

Abdülhak Hamit’e, “Dâhi-i Âzam” derlerdi.
Üstada karşı bu sıfatı ilk kullanan Florinalı Nâzım olmuştu. Ancak Süleyman Nazif de, sıfatı yerinde bulmuş olmalı ki, bu nitelemeyi dilinden düşürmezdi. Oysa Abdülhak Hamit, dâhi sıfatını kendine layık görmez; “Ben dâhi değil, vahiyim” der. Recaizade’ye, “Üstad-ı Muhterem” sıfatı layık görülmüştü.

Hüseyin Rahmi’ye bir iltifat olarak, “Türklerin Emile Zola’sı” denirdi. Bunu söyleyen de Abdülhak Hamit idi: “Sen iken Türklerin Emil Zola’sı.” Peyami Safa’nın babası İsmail Safa “Şair-i Maderzat” sıfatıyla anılırdı. Nâzım Hikmet ise, İsmail Safa’nın oğlu Peyami’ye, “Yetim-i Safa” diyecekti. İsmail Safa erken yaşta ölüp oğlunu yetim bıraktığı için…

Cenap Şahabettin, edebiyatçı arkadaşları arasında “Aşk Şairi” diye bilinirdi.
Celal Sahir Erozan, “Kadın Şairi” sıfatıyla tanınıyordu.

Muzaffer Buyrukçu, Cemal Süreya’dan söz ederken, içinde çokça sevgi ve içtenlik barındıran bir sıfat kullanırdı. “Efendi Hazretleri”. Halil İbrahim Bahar, Cemal Süreya için “Şiir Peygamberi” demeyi uygun görürdü.

Cemal Süreya ise, kendisini “aşkolog” diye niteleyen gazeteci bir arkadaşımızın bu sözünü pek benimsemişti. Üstadın kendi de, edebiyatçı arkadaşlarına uygun sıfatlar bulurdu. Sözgelimi, Necati Tosuner’e “Melek Yüzlü” demesi unutulmaz bir sıfattı.
Vedat Günyol Hoca da, sevdiği, sevmediği kişileri kimi sıfatlarla anardı, malum. Sözgelimi, Abdurrahman Dilipak’ı, “Abdurrahman Dilipis” diye nitelerdi. Hilmi Yavuz’a, “Hilmi Havuz” demesi, sevgiyle karışık bir takılmaydı. Çevirilerini beğenmediği Ender Gürol’a, “Ender Körol” adını verecekti.

Kemal Tahir’in romancılığını toptan yadsıyan Kerim Korcan, “Yorgun Savaşçı”ya gönderme yaparak, onu şu sıfatla anardı:
“Yorgun Tıraşçı”. Kemal Tahir ad takmaz mıydı? Üstadın, eleştirmenliğini beğenmediği Konur Ertop’a, “Knor Ertop” demesi akıllardadır.

Çevresindeki edebiyatçılara sıfat bulmayı sevenlerden biri de Tarık Dursun K. idi: Sözgelimi, sürekli birtakım projeler geliştiren Naim Tirali’nin adını “Proje Naim” koymuştu. Yüz yüze konuşurken kaşlarının altından bakan Cemal Süreya’ya, “Yılanî Cemal” diyecekti. Onun dilinde Oktay Akbal’ın sıfatıysa “Son Mohikan” idi.

Bir şey dikkatinizi çekti mi bilmem: Edebiyat dünyasında, olumlu sıfatlar yerini giderek olumsuz sıfatlara bırakmış.

Necati Güngör

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.