Bütün Ölülerin Yaşları Aynıdır Yavo / Sırrı Serdar Çakın

İNCELEME

Bütün Ölülerin Yaşları Aynıdır Yavo / Sırrı Serdar Çakın
Yayınlanma: Güncelleme: 164 views

Her okuduğum kitapla Oruçoğlu”na duyduğum hayranlık ve saygı daha da büyüyor. Daha önce okuduğum eserleri için de defalarca belirttiğim gibi Muzaffer Oruçoğlu romanın bu topraklarda ortaya konduğu 1850’li yıllardan itibaren süregelen “sanat toplum için mi yoksa parti için mi yapılmalı“ tartışmasını sona erdirmiştir.

Romandan inanılmaz bir estetik zevk alırken bir taraftan da toplumda ele alınması gereken unutulmaması gereken bir sorun, bir acı okuyucuya duyuruluyor. Oruçoğlu okurken felsefi bir derinliğe daldığınızı hissediyorsunuz. Sosyolojik bir inceleme, bir psikolojik çözümleme yapıyorsunuz. Tarihsel bir belge tarıyorsunuz. Farklı coğrafyalarda geziyorsunuz ama aldığınız edebi tat damağınızın üzerinde hep kalıyor.

Muzaffer Oruçoğlu, edebiyatımızın en büyük isimleri arasında yer alacaktır. Bu eser belki de  en uzun sürede okuduğum kitap olarak  hafızamda kalacak ama 1995-2013 yılları arasında yazılmış bu uzun soluklu kitabı  bir oturuşta veya bir haftada okumak da pek ayıp kaçardı doğrusu. Yazarın sözcük sözcük işlediği, uzun araştırmalar yaptığı belki ikinci üçüncü kuşaktan tanıklar arayıp bulduğu onlardan dinlediklerini harmanlayıp ortak bir anı deposu gibi yarattığı  ortadayken emeğe saygısızlık yapar gibi “okudum bitti” demek pek mümkün değil.

Romanda olaylardan daha ziyade kişilerin ön plana çıktığı bir hayli kalabalık bir kahraman öğesi var. Tolstoy “Savaş ve Barış” romanında 500 karaktere yer vermişti. Oruçoğlu bu romanda kaç kişiye yer vermiş tam bilmiyorum ama saymadım ama okuduğum romanlar içerisinde en  kalabalık kahramana  sahip bu roman. İsimlerin ve önlerinde kullanılan sıfatların (Sila, Piti, Gopo, Wele, Tolanci, Muxundulu Pir Üşen, Aslana mine per) Kürtçe kullanılması benim gibi bölgeye uzak biri için zorlaştırıcı bir unsur oldu ilk anda tıpkı yabancı romanlardaki gibi bir müddet sonra tanış oluyorsunuz onlarla.

Romanın baş kahramanı olan Ale Zuli ya da Yavan (Yavo) bir mücadele romanının anti kahramanı bence. Mücadeleleri, savaşlar kendilerini hiçe sayıp hayatlarını topluma adamış  cesur kahramanları zaten çıkarır ve onlar yüzyıllardır destanlaşmışlardır. Yaptıkları kahramanlıklar, gösterdikleri cesaret, gözünü kırpmadan vazgeçtikleri geride bıraktıkları anlatılagelir. Ama Oruçoğlu, buna bir son vermek istemiş bence her savaşın, her mücadelenin öne çıkan ismi tarihe işlenmiş kahramanları olduğu kadar yalancıları, korkakları da vardır ve onlar bu meziyetleriyle hayatta kalmasını bilirler. “İnsanlar, hafif pişmiş kanlı etleri, soğan ve sarı ekmeğiyle yemeğe bayılan yaratıklardı. Ağızlarındaki diş kararlarıyla göğüslerindeki  mermi kararlarının yürüdüğü yolda yürümek zorundaydılar. En çok yaşayanlar  kaçanlar ve yalan söyleyenlerdi. (sayfa 182)

Yani zoru seçmiş Oruçoğlu. Kitap bitip yanınıza  düştüğünde insanlık tarihlerinde ne büyük gizler, sırlar saklandığı, insanın insana ettiğinin hiçbir canlıda görülmediğini düşünmeden edemiyorsunuz. Nedir aslında paylaşamadığımız, birbirimize reva gördüğümüz acıların nedeni nedir? Bütün ölülerin yaşları aynıdır Yavo. Hepsi zamansızdır şimşeğe  konan güvercin kadar güzeldir. (sayfa 180)

Sırrı Serdar Çakın

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.