KİTAP İNCELEMESİ
Yazar Erdal Çakıcıoğlu, kitabın ön sözünde özetle şöyle diyor:
“Ben kendi adıma, sevgili Karahan’ın öyküleriyle tuttuğu o iç yansıtmaya odaklı aynaya doyasıya bakmaya çalıştım. Ve her öyküde başka bir açıya çekilip kendimi, kendi benliğimi gördüm; kendimle hesaplaştım. Kendimi tanımaya çalıştım, o dolu dolu anlatımlar arasında. Her öyküde, ya endişelendim kendim için ya da sevindim, bazı zaaflarımı yenip törpülediğime.”
Peki, Enver Karahan nasıl bir yazar? Kitaptaki öykülerden yola çıkarak Enver Karahan’ın, yaşadığı topluma ve hatta dünyaya karşı kendini sorumlu hisseden bir yazar olduğunu söyleyebiliriz. Doğal olarak eleştirel bir bakışı var. Yaşamı ve insanları sorguluyor. Zaman zaman, karakterlerin ağzından kendi kendisiyle konuştuğu da oluyor. Bu nedenle öykülerinde, okur için yeterince mesaj bulunması şaşırtmıyor. Örnek mi?
“Koşullar, seni olmak istediğin insan değil de olmak zorunda bırakıldığın insana dönüştürüyor.” (Bir Felaketin Ertesinde).
“Hayatımızdaki insanlarla ne kadar bir birlikteliğimiz varsa, yitirilişlerinde verdiği acı da bir o kadar şiddetli olur.” (Takip).
“Senin bir mezar taşına ihtiyacın yok ki. Senin bu yaşamda iyi bir insan olmaya ihtiyacın var.” (Yağmur Damlası).
“Hayatın acımasızlığı bile sadece belli bir kesimin üzerine çöküyor. (Ekmek Arası Gerçeklik).
“Farklı şeyler yaptığını zannedip aslında hep aynı şeyleri tekrarlayan, ebedi bir dönüşün içinde canlı olmanın aldatıcı huzurunu yaşayan varlıklarız.” (Bir Tablo Hikayesi).
“Bir tarafta yemyeşil bir doğa, diğer tarafta rant uğruna doğayı katleden yönetimler.” (Geçerken Uğradım).
Enver Karahan öykülerinde, olaylar zincirinden çok öykünün baş karakterinin içine düştüğü durumu ve duygu/düşüncelerini öne çıkarıyor. Bunu yaparken karakterlerin iç dünyasına kadar iniyor. Zaten kendisi de kitapta yer alan öykülerini “durum, kesit” öyküleri olarak tanımlamış. Bilindiği gibi, bu tür öykülere dünya edebiyatında ilk temsilcisi Rus yazar Anton Çehov olduğu için “Çehov Tarzı Hikâye” de deniyor. Karahan, gerçeklerden yola çıkarak hayal dünyasında başarıyla gezdiriyor okuru. Bir psikolojik roman okurcasına merak ve heyecan uyandıran öyküler, okuru içine kolayca çekiyor. Öyküyü sonlandırmadan kitabı elinizden bırakamıyorsunuz.
Kitaptaki öyküler iki veya üç karakterli olduğu için diyaloglar az. Biri hariç (Sultan), öykülerin baş karakterleri erkek. Öykü karakterleri hep kalabalıkların içinde ama yalnız. Çoğu köşeye sıkışmış çaresiz ve mutsuz. “Geçerken Uğradım” başlıklı öykünün baş karakteri, “Hiçbir mutluluk uzun sürmüyor bu hayatta” diyerek özetliyor durumu. Bu nedenle öykülerde ağırlıklı tema, yalnızlık ve mutsuzluk. Ancak ölüm de var! “Askıda İntihar Düşüncesi”inde olduğu gibi bazı öyküler fantastik anlatımıyla dikkat çekiyor. Bir ölü dile gelir mi? Geliyor… Ölü, “Gömülmek istemiyorum” diyerek çırpınıyor. Kitapta, bu öykü gibi konusu mezarlıkta geçen başka öyküler (“Takip”, “Yağmur Damlası”, “Boşluk”) de var. Anlaşılacağı üzere, öykülerde gizem ve heyecan dozu çok başarılı. Aynı başarıyı yanlış anlamalar üzerine kurulmuş, umulmadık anda gülümseten öykülerde de görüyoruz. Belediye otobüsüne kart basmadan binen dalgın adam (Başlamayan Yolculuk), açıklarda demir atmış geminin üzerindeki yazıyı okumaya çalışan adam (Bir İzleyişin Trajedisi), gözlerinin kısılmasına neden olduğu için ters yönde yürüyen adam (Sıradan Bir Gün) ve hiç tanımadığı birine haddini bildirme çabası içindeki adam (Bir Yanılsamanın Tragedyası)… Anılan öykülerdeki karakterlerin düştüğü komik durumlar, okuru gülümsetiyor.
Enver Karahan’ın yeni kitabı “Bir Yanılsamanın Tragedyası” hakkında daha çok şey söylenebilir aslında. Daha iyi ve daha doğru anlaşılması için, sizi düşüncelere sevk edecek olan bu kitabı okumanızı öneriyorum. Çünkü “Bir Yanılsamanın Tragedyası” farklı bir kitap…
Ahmet Zeki Yeşil
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.