300 Yıl Sonra / Mert Happy

ÖYKÜ

300 Yıl Sonra / Mert Happy
150 views

Plazanın çıkış kapısında danışma ve güvenliklere iyi geceler diledikten sonra kendisini dışarı attı. Dün geceden sicim gibi yağan sağanak yağmur durmuş fakat gri bulutlar hala dağılmamıştı. Yağmur ufak ufak çiselemeye devam ediyordu. Gri şemsiyesini açıp buz gibi hava ile ciğerlerinin tamamını doldurdu. Başını kaldırıp şemsiyenin izin verdiği aralık boyunca dışarıyı süzmeye başladı. Etrafta kimsecikler yoktu. Şemsiyesinin gri tonu ile gri bulutlar adeta bütün gibiydiler. Uzaklardan bakan birisi, beyaz yakalı plaza çalışanın elini neden şemsiye tutar gibi havada boş olarak tuttuğunu merak edecekti. İçinde anlamsız bir hüzün yükseldi. Bu kötü hava ona kötü bir günü anımsatmıştı. Böyle olur bazen, mutlu hatta en mutlu anınızda bir anı yerleşir aklınızın köşesine bunun için o anıya ait bir imge görmek yeterli olur çünkü mutluluk yapaydır fakat mutsuzluk yaşamın ham maddesi. Sabah işe gelirken yağmurlu havaya ve ıslanmasına rağmen aslında epey neşeliydi. Neşesi tüm gün sürdü ve güzel bir çalışma günü geçirdi.

Böylesi mutlu günlerde fazladan dosyaları bile hiç ses etmeden kontrol ederdi. Girdiği bu ani hüzün dalgasından kurtulmak niyetindeydi. Tekrar derin bir nefes aldı. Nefesini bir süre tuttu. Buz gibi hava burun deliklerinden girdiğinden itibaren ısınmaya başlamıştı. Ciğerlerine ulaşan hava iyice ısınıp bedenini dolaştı ve soluk borusundan geçip ağzından tekrar soğuk havayla buluştu. Bu döngü Theseus’un Gemi* metaforu gibi devam etti. Tekrar etrafı süzdü ve gitmeye hazırlandı. İki adım atmış değildi ki karşıdan şemsiyeli genç bir erkeğin üstüne doğru yürüdüğünü gördü. Başka zaman olsa hiç umursamadan yoluna devam ederdi fakat içindeki garip his ona telkinde bulundu ve kafasını kaldırıp gence bakmak istedi. Yüzüne baktığı genç 15-16 yaşlarında ancak vardı. Sırt çantası olsaydı onu okuldan dönen lise bir genç olarak tasvir edecekti. Gözleri canlı ve çakmak çakmaktı. Mavi gözleri adeta gri havayı deliyordu. Yüzünün kemiksi yapısı canlı gözlerine tezat teşkil ederek cansız hatta ölülerde görülen beyazlığı andırıyordu. İkisi de aynı anda durup birbirlerine bakmaya başladılar. Gencin gözlerindeki kin açıkça okunuyordu. Bedeni tir tir titriyor, dişlerinin birbirine vurmaması için ekstra çaba harcadığı görülüyordu. Titremesi soğuk titremesinden ziyade korku titremesiydi. Üstündeki bedenine birkaç beden büyük gelen siyah montu onu yaşından büyük gösteriyordu. Genç onu baştan aşağı süzdü. Bir an olsun gözlerini üstünden ayırmıyordu. Bizim beyaz yakalı plaza çalışanın içine korku düştü. Gencin hırsız, ya da kapkaççı olduğuna hemen hüküm verdi. Çiseleyen yağmurun altında ikisi öylece birbirlerini süzüyorlardı. Dışarıdan bakan insanlar bu ikilinin düello için hazırlandıklarını düşünebilirdi. Genç montunun fermuarını boydan boya hızlıca açtı. Ellerinden hırsızlara özgü el çabukluğu vardı. Cılız zayıf bedeni üstündeki kalın deri tabakası montundan sıyrılınca daha görünür oldu. Plaza çalışanı beyaz yakalı dostumuz gözlerini ayırmadan genci izliyordu. Genç sağ elini beline atarak arkasına sakladığı bir şeyi eliyle aramaya başladı. Genç kesinle hırsızdı.

Beyaz yakalının aklından başka bir şey geçmiyordu. Hızlıca cüzdanında olanları aklından geçirdi. Kimlik, ehliyet, banka kartları, iki vesikalık fotoğraf birisi sevdiği kadına aitti. “Sevmek diye geçirdi içinden fotoğrafını taşımaktır. Yüreğinde onu taşımak gibi.” 300 TL nakit vardı. Bir ikiyüzlülük bir yüzlük şeklinde iki banknot. Başka bir kaç ıvır zıvır. Hepsi bu kadardı Cüzdanında başka bir şey yoktu. Cüzdanda ki 300 TL yetmez herhalde telefonu da ister diye düşündü. Yeni aldığı ve doyamadığı iphone 15’inin çalınacağı aklına düşünce kendisini daha da kötü hissetti. İyi kazanıyordu. Gelecek ay yine alabilirdi ama yine de telefonun çalınmasını kabul edemezdi. O bunları düşünürken genç arkasında aradığını buldu. Elinde zayıf bedenine ağır gelen bir silah tutuyordu. Silahın ağırlığı gencin sağa doğru hafif yatmasına sebep olmuş gibiydi. Yağmur hızlanmaya başladı. Genç ıslanıyordu.

Silahı gören beyaz yakalı plaza çalışanı canı dışında her şeyi vermeye hazır kıvama geldi hemen. Söze genç girdi.

– Sen Mehmet oğlu Mustafa’sın değil mi?

+ Evet, bunu sen nereden biliyorsun?

– Soruları ben soracağım sende cevaplayacaksın. Bir soru daha sormaya kalkma.

Gencin sesi yaşına göre tok ve kendinden emin çıkıyordu. Gencin yüzünde silahla birlikte huşunetlik oluştu. Olayın nereye varacağını merak etti beyaz yaka.

+ Cüzdanımı ve telefonumu al git, şikayetçi dâhi olmayacağım.

– Oradan bakınca hırsıza mı benziyorum?

Yüzü iyice asıldı. Bedeni sinirin ve soğuğun etkisiyle titriyordu.

+ Hayır. Katiyen.

Beyaz yakanın korkudan dili tutuldu. Kekelemeye başladı.

– Baban Mustafa Arif’in oğlu değil mi? Yani büyükbaban!

+ Evet büyükbabamın adı Arif

– Çok güzel. Son bir soru. Arif Mustafa’nın oğlu değil mi?

+ Onu bilmiyorum.

Yağmur iyice bastırmaya başladı. Genç sırılsıklam olmuştu bile. Beyaz yakanın sadece paçaları ıslanmıştı. ikisi de titriyordu. Fakat titreme nedenleri aynı değildi.

– Sorun değil. Sen aradığım adamsın

+ Neyi kastediyorsun anlamıyorum?

– Sana soru sorma dedim değil mi?

Genç her kelimenin üstüne basa basa söyledi cümlesini.

+ Özür dilerim

– Bu son zaten kısa tutacağım. Ben Bekir oğlu İbrahim. Bekir Ahmet’in oğlu. Ahmet Sıddık’ın oğlu. İşte senin tanımadığın o Mustafa deden benim Sıddık dedemi zamanında vurup öldürmüş, bizimkiler yıllarca uyuyan volkan gibi patlama yapmak için beklemişler. Ve evet o patlama bugün gerçekleşecek. Bu nasıl olabilirdi. Hiç tanımadığı iki insanın husumeti yüzünden hem de 300 yıl önce yaşanmış bir olay yüzünden öldürülecek miydi? Ailesi bu davadan neden hiç bahsetmemişti. Ataların hatalarını her zaman torunlar çeker diye düşündü. Şimdi o da dedesinin hatasının kurbanı olacaktı. Peki ama neden o

+ Son ve tek bir soru sormama izin ver lütfen.

– Sor ama bu son dileğin olarak kabul ediyorum

Beyaz yakalı plaza çalışanı sonun geldiğini anlayınca yavaşça şemsiyesini kapattı. Yağmuru son kez de olsa bedeninde hissetmek istedi. Kapattığı şemsiyeyi ve evrak çantasını yere suyun içine bıraktı.

+ Koca sülale içinde neden ben?

– Seni korkak, ölmekten bu kadar mı korkuyorsun. Senin yanlış kişi olduğu biliyordum ama bunu bizimkilere bir türlü anlatamadım. Neden sen sorusuna gelecek olursak. Ailemiz sizin ailede Sıddık dedemi öldüren Mustafa dedene en çok benzeyen kişiyi öldürmek için ant içmiş ve yaklaşık 200 yıldır sizin ailedeki her bir ferdi takip etmişler ve senin ona en çok benzeyen torunu olduğuna karar vermişler. Sen sormadan ben söyleyeyim dediğin eşkali kulaktan kulağa bugüne kadar gelmiş. Senin anlayacağın sana hiç benzemiyor da olabilir ama bizim için kanın alınması yeterli. Ailen belki de ona benzeyeceğini bildiği için sana onun adını verdiler.

Genç silahı beyaz yakaya doğrultu. Yavaşça emniyetini açtı. Silahın metaline çarpan her yağmur damlası mermi gibi sağa sola dağılıyordu. Beyaz yakalının hayatı önünden film gibi geçti. Filmden tek başrol kendisi değil hiç görmediği ve adını dahi duymadığı Mustafa dedesiydi. Birbirlerine çok benzedikleri için dedesini kendi sıfatında canlandırıyordu. Öylece gencin yüzüne bakıyor. Silahın sesini bekliyordu. Kaçmanın faydası olmazdı. Yalvarmak onu küçük düşürürdü. Onu mu? Hayır! Mustafa dedesini küçük düşürmekten korktu.

İki el silah sesi duyuldu. Beyaz yakalı ıslak bedeninden kanlar aktığını düşündü. Yavaşça kafasını eğip bedenine baktı. Ama beyaz gömleğinde leke dahi yoktu. Kafasını kaldırıp gence bakınca gencin gözlerinin yuvalarından çıkarcasına büyüdüğünü gördü. Silah tutan eli yanına düştü. Bir anda yüzüstü yere kapaklandı. Genç düşünce elinde silahla babasının gencin bedenin arkasından belirdiğini gördü.

 

*Theseus Gemi Metaforu : Plutark’ın aktardığı Yunan efsanesine göre, Girit’ten muzaffer dönen Theseus’un gemisi Atina’da hatıra olarak uzun süre muhafaza edilir. Zamanla geminin tahtaları çürüdükçe yenileriyle değiştirilir. Öyle ki, bir gün geminin değiştirilmedik hiçbir parçası kalmaz. Bu durumda gemi hâlâ Theseus’un gemisi sayılır mı, yoksa başka bir gemi hâline mi gelmiştir.

Mert Happy

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.