YARALI BİR COĞRAFYANIN ROMANI: HUZURSUZLUK / Melek Koç

KİTAP İNCELEMESİ

YARALI BİR COĞRAFYANIN ROMANI: HUZURSUZLUK / Melek Koç
Yayınlanma: Güncelleme: 1.260 views

“Develerin çölde çok sevdikleri bir diken vardır. Gördükleri yerde o dikeni koparır ve çiğnemeye başlarlar. Keskin diken devenin ağzında yaralar açar, o yaralardan kan akmaya başlar. Tuzlu kanın tadı, dikeninkiyle karışınca, bu devenin daha hoşuna gider. Böylece yedikçe kanar, kanadıkça yer, bir türlü kendi kanına doyamaz ve engel olunmazsa kan kaybından ölür deve. Bunun adı ‘HARESE’ dir. Hırs, ihtiras, haris gibi kelimeler buradan gelir. Bütün Ortadoğu’nun adeti budur oğlum. Tarih  boyunca birbirini öldürür, ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz.” *

İçimizdeki huzursuzluğun bizi sürüklediği  o tuhaf tedirginliğin, iyinin ve kötünün, doğrunun ve yanlışın ötesine geçebilmenin, zülmün eşiğinden atlamış olanların  acısına ortak olmanın anlatılması neredeyse imkansızdır.
Ama Livaneli bunu başarmış.
Meleknaz, Zilan, Nergis… ve diğerleri.
Öyle çoklar ki!
Ve bizim onlar için yapabileceğimiz bir şey yok. Sadece bu acılı çocukların hikayesini yazmaktan başka.
Livaneli de bunu yapmış.
En iyi bildiği şeyi, onların hikayelerini yazmış.
Deyrulzafaran manastırından kadim dinlere uzanan trajik bir aşk hikayesini Türkiye ve Ortadoğu gerçekleri üzerinden kendine has üslubuyla anlatan  Livaneli, yer yer coğrafyaya  dair meseller ve alıntılarla beslemiş romanını.

Dinsel farklılıklar nedeniyle bıçak gibi keskin yasaklar ve inançların işlendiği Huzursuzluk, sadece yaralı bir coğrafyada yaşananlara dair bir roman değil. Bu kitabı Ortadoğu’nun inancın her şeyin üstünde tutulduğu topraklarında, 6000 yıllık  kadim bir dine sahip Ezidi halkının bilinmeyen, yanlış bilindiği için hep ötelenen. nefret edilen, lanetlenen insanlarının İşid  tarafından uğradığı zulme  yakılmış bir ağıt olarak kabul etmek sanırım daha doğru olur.

Onlar da bilir, “İnsanlık ağacının kırılmış bir dalı olduklarını”. Bu yüzden kabullenmişlerdir her türlü acıyı. Sadece merhamet görmeye tahammülleri yoktur. Zira Meleknaz’ın  gözleriyle söylediği gibi, “Merhamet zulmün merhemi olmaz!” Öyle ki, tarih boyunca uğradıkları soykırımda akan kanlarını ne Dicle’nin ne de Fırat’ın suları temizleyebilir.

Roman, Mardin’li bir gençle Ezidi bir kızın sevdasından daha ötesine geçiyor. Günümüzde hala insanların inançları adına öldürülmelerinin anlamsızlığını, korkunçluğunu, yarattığı acıları, açtığı yaraları okurken, Doğu-Batı mitolojisinden ve Mardin halk kültürüne dair söylemlerden de yararlanıldığını görüyoruz. Ayrıca,  Ezidi -Müslüman evliliğinin yasak oluşu, tavus kuşunun kutsallığı, melek tavus inanışı, mavi elbise giyilmesi gibi Ezidi inanç ve gelenekleri hakkında dozunda bir anlatımla okuyucuyu bilgilendirirken, Ezidiler hakkındaki ön yargıları da ortadan kaldırıyor.

Ezidi’ler İyiliğin ve kötülüğün ötesinde bir yer olduğuna inanıyorlar.
Umarım vardır.
Zira huzura kavuşacakları tek yer orası olmalı.
Ya diğer insanlar?
Onlar nasıl huzura kavuşacaklar?
Onlar, içlerindeki hareseden kurtulabilecekler mi?
Yoksa, hırsları ve ihtirasları yüzünden kendi kendilerini  yok mu edecekler?

 Zülfü Livaneli / Huzursuzluk /Doğan Kitap 2017
*age say.46

Melek Koç

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.