Uğur Olgar’ın Kaleminden “Yaralı Uçurtma Kuşları”

/ 15 Ekim 2022 / 329 views / yorumsuz
Uğur Olgar’ın Kaleminden “Yaralı Uçurtma Kuşları”

Şair Uğur Olgar’ın yeni kitabı “Yaralı Uçurtma Kuşları” Eylül ayında, İmgenin Çocukları Yayınevi’nden çıktı. “Yaralı Uçurtma Kuşları”, bir anı/anlatı kitabı olup, 65 yazıdan oluşuyor.

Öykü tadında, akıp giden anlatımıyla yer yer gülümseten bu yazılardan söz etmeden önce, Olgar’ın özgeçmişine kısaca değinmek gerekiyor. Çünkü Olgar, işi gereği çok gezmiş, çok insan tanımış ve doğal olarak çok anı biriktirmiş.

Uğur Olgar kimdir ve nasıl biridir? İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu. İstanbul, Kuşadası ve Sinop’ta gümrükçü; Silifke’de ise, Hazine Avukatı olarak görev yapmış. Dört yıl, Silifke ve çevresindeki ilçe cezaevlerine yönelik, Cezaevi İzleme Kurulu raportörlüğünde bulunmuş. Cezaevlerinin yaşam koşullarının düzeltilmesi için çalışmış. Emekli olduktan sonra, yüzlerce sokak kedisiyle arkadaş olmuş. Yaşam felsefesi, olumlu izler bırakıp kalıcı olmak. Bu arada, çay içmeyi seven biri olduğunu belirtmeliyim. Rus besteci Çaykovski’den ötürü, “Keşke soyadım ‘Olgar’ yerine ‘Çaygar’ olsaydı” diyerek çaya olan ilgisini dile getiriyor. Anlaşılacağı üzere, kitapta yer alan yazılar ağırlıklı olarak, Olgar’ın görev yaptığı yıllardaki ilginç anılarından oluşuyor.

Uğur Olgar’ın anıları gülümsetmekle kalmıyor, birçoğunda okura bir mesaj, bir ders veriyor. “Nina’nın Aşkı” başlıklı yazıda olduğu gibi, hüzünlü yaşamlardan kesitlere de rastlıyoruz. Doğa ve hayvan sevgisi ön planda. Olgar, doğadaki canlıların yaşama hakkını önemsiyor. İnsan, doğası gereği sevdiği şeyi korumak ister. Olgar da işte bunu istiyor, bunu yapıyor. Kedi, köpek, tilki, tavuk, akrep, keçi, koyun, kaplumbağa ve martılar var anılarında. Olgar’ın, kendi kendisiyle dalga geçmeyi başarabilen biri olması dikkat çekici. Çünkü bu kolay değil. Örnek mi? “Milletin Efendisi ile Pejmürde Avukat” başlıklı yazıda, bir köylü vatandaşa, kendisinin avukat olduğunu inandıramayınca aynanın karşısına geçip, “Sen, her şeyden önce şairsin. Pejmürdelik sana yakışıyor. Avukatlığın da, memurluğun da canı cennete!” demesi; “Yosun Adacığı”nda ise, saçlarını sağ yanda biriktirip sol yana attığında kendisini saçlı sayması ve bu durumu bir çocuğun komik bulması… “Odlar Yurdunda Bir Hafta”da, Sevgililer Günü’nün Azerbaycan’da 14 Şubat günü değil, 30 Haziran’da kutlandığını öğrenirken, hikayesine hüzünleniyoruz. “Rastlantının Böylesi”nde, gerçekten filmlerde olabilecek rastlantı yer alıyor. “Benim İçin Çok Değerli Şeyler”de değerli olan şeyi, yazının sonuna kadar merak ediyoruz. “O şey nedir?” diye soracak olursanız, “Sürpriz olarak bende kalsın” derim.

Şair Uğur Olgar’ın şiire olan tutkusu, yazılarına yansımış. Çünkü bazılarında, sevdiği şairlerin mısralarını görüyoruz. Bunlar arasında Cemal Süreya, Ahmet Arif, Ülkü Tamer, Tezer Özlü ve Hasan Akyol gibi isimler var. Ve elbette kendi şiirlerine de yer vermiş. İşte bunlardan biri, “Babam” başlıklı şiirinden bir bölüm: “Babam ölü gibi yatıyordu/ öldüğünü sezdirmeden/ üzmeden kuşları, kedileri ve çocukları…/ yarın kalkıp kucaklayacakmış gibi/ bekliyordum babamı.” Kitabın son sayfaları, kitabı okuyanların görüşlerine ayrılmış. Hepsinin ortak görüşü, “Çok güzel, keyifle okudum” şeklinde. Ben de farklı düşünmüyorum. Gerçekten de, hiç sıkılmadan keyifle okudum. Hayat gibi sürprizlerle dolu, bazen hüzünlendiren bazen gülümseten akıcı bir kitap. Okumanızı öneriyorum. “Neler oluyor hayatta?” diyeceksiniz…

Ahmet Zeki Yeşil

Benzer Konular
Enver Karahan’ın İncelemesiyle: Dünyayı Sığdırırdın Avuçlarına
Cemil Yüksek, ”Başı göğe ermiş ağaçların kendiliğinden yeşerdiği, dağların, tepelerin, vadilerin, sert yüksekliklerle horona durduğu yerdeydi” diye tarif eder doğduğu köyü. Yoksulluk ve olumsuzluklarla geçen çocukluğunda, bir şeyi hiç eksik..
Ahmet Zeki Yeşil’in “Hunili Kral”ı Gülümsetirken Düşündürüyor / CİLASİN ÖZGÜN
  Kitabın içinde 21 adet mizah öyküsü bulunuyor. Hepsi olağanüstü derecede komik ve ustalıklı yazılmış. Konuları, kişileri, üslubu açısından kesinlikle çok çeşitli bir zenginlik içermekte. Mizah ve hiciv sanatının ustaca..
Enver Karahan’ın İncelemesiyle ”Eski İstanbul’da Bir Kız Çocuğu”
‘’Eski İstanbul’da Bir Kız Çocuğu’ kitabı Tülay Tuncaboylu’nun otobiyografik bir eseri olmasının yanında, İstanbul’u anlattığı, anılarının mekanını betimlediği bir eser olarak karşımızda durmaktadır. “Biz uyumlu bir insan olarak yetiştik” diyen..
Hasan Çapik’in İncelemesiyle: “Teni Doğa , Tini İnsanlık Olan Şiirler”
Gülten Doğruyol İncesu epeydir yazın dünyasının içinde. İlk şiiri 1986 yılında yayınlasa da Ilgıt (Yalın Ses Yay.) isimli şiir kitabı 2008’de basılmış. Uzun zaman aralığını sanata saygı olarak anlıyorum. Demek..
Mustafa Güresti’nin İncelemesiyle: “Toz Bulutu”
Tufan Kara ve Murat Güngör, onlardan ikisi, hayatı satranç tahtası olarak gören, beyazların karşısında her şeyin siyaha boyandığına inanan iki adam. Renkler bu iki adamın sergilediği müthiş özgüvenin ışık kırılmasından..

Yorum yaz