Okuma Günlüğü: Yorgun Savaşçı / Heybet Akdoğan

İNCELEME

Okuma Günlüğü: Yorgun Savaşçı / Heybet Akdoğan
Yayınlanma: Güncelleme: 93 views

“(…)Dün gece, «Yolu yok m uydu, bu savaşa girmemenin ?» diye sormuştun. Paşa amcamız kem küm etmişti. Ne buyurur, bu yeni durumda acaba ?
– Yolu yoktu Doktor ! Ben bu meseleyi çok düşündüm! Sen de düşünmüşsündür, var mıydı ?
– Vardı Paşa Emmi !
– Nerede ?
– Abdülhamit’te …
– İndirmekle suç mu işledik ?
– Galiba …
– Anlamadım! «Hürriyeti almak da suç» diyeceksin, neredeyse !
– Hayır! «Kim istediydi, bizden bu hürriyeti?» diyeceğim ! Halil Paşa birden ciddileşti:
– Kim mi istedi ?
– «Millet» diyeceksiniz ister istemez!
– Evet !
– Bu evet biraz yavaş çıktı Paşa Emmi! Biz bir avuç asker-memur takımıydık ! Koca imparatorlukta yaygın, gizli açık hiçbir politika örgütü yokken, milletin hürriyet istediğini nereden anladık?  Halil Paşa hemen karşılık verecekmiş gibi davrandığı halde gülmeye çalışarak durakladı :
– Domuz farmason! Diyelim ki haklısın! Diyelim ki millet bizden hürriyet istemedi. Diyelim ki hürriyet denilen cenabetin ne olduğunu, biz de pek bilmiyorduk.
– Pek değil!
– Hadi diyelim ki hiç bilmiyorduk, Allah belanı versin, diyelim ki devlet batıyor, diye istedik!
– Nereden belliydi hürriyetle kurtulacağı?
– Uzattın ki, tadını kaçırdın! Baktı k; bir hürriyet lafı dönüyor ortada … Yakaladık kuyruğundan, çaldık Abdülhamit’in kafasına …
– Teker meker yıkılınca da apıştık.
– Evet!
– Başladık, « Niye yarar ki ola bu hürriyet?» diye arpacı kumrusu gibi düşünmeye… Ben tası tarağı toplayıp savuştum, Cemiyet’ten ! Siz paçaları sıvayıp kadro aramaya giriştiniz, «istim arkadan gelsin» hesabı . .. Halil Paşa biraz düşünüp başını salladı:
– Aslına bakarsan, iktidara geçinceye kadar «Kadro» diye bir şeyin gerekliliğinden değil, dünyada var olduğundan bile haberimiz yoktu bizim … Anayasa geri getirilirse, bütün Osmanlılar memleketin kalkınması için el ele verecekler, her şey birden düzelecek sanmıştık. Otuz iki yıl süren despotluğa, bu süre içinde, kimler başkaldırdıysa hepsini kendimizden sayıyorduk. Bunlar bizce memleketin en namuslu, en vicdanlı, en işe yarar insanlarıydı. Var güçleriyle işe sarılacaklar, vatanı bir yıla varmadan cennete çevireceklerdi. Hele Avrupa’da bunca yıl, Abdülhamit despotluğuyla boğuşanların hepsi her zorluğun altından akılla kalkacak derin bilgili adamlardı. Meğer, kiminin bilgisi hiç yokmuş, kiminin tecrübesi … Kimi iyi niyetle saçma yollar gösterdi, işleri büsbütün karıştırdı, kimi kendi çıkarı için, büsbütün yokuşa sürmeye kalktı bizi… Altı aya varmadan anladık, içine düştüğümüz çıkmazı … Bu anlayış, avanak olmadığı mızı gösterir. İyi niyetimizin ispatı da, Anayasayı kurtarır kurtarmaz, hemen hükümeti kurup birer koltuğa yerleşmeyişimiz… Eski gidişin soygunundan pay almayı düşünmediğimizi de sen herkesten iyi bilirsin. Halil Paşa karşılık bekler gibi biraz sustu, sonra içini çekerek konuşmasını sürdürdü:- Kadronun gerekli olduğuna kısa zamanda inandık ama yetiştirmeye vakit bulamadık(…)”
***

Roman yoluyla Türk toplumunun dramınının nasıl anlatılmasına kafa yoran Kemal Tahir, geleneksel anlatımlardan faydalanarak romanın neyi, nasıl anlatması gerektiği üzerine çalışmıştır. Romanlarına hareket kazandıran bu yöntem, yazarın “Yorgun Savaşçı” romanında da gözlenmektedir. Kemal Tahir için, romanları beğenilmekten ziyade anlaşılmalıdır. “Yorgun Savaşçı” romanı estetik dokusuyla, çeşitli yörelerin ağızlarıyla geleneksel anlatımın başarılı bir yazımı olduğu gibi anlaşılmasıda tarihi aydınlatmak adına önemlidir.

Romanda göze çarpan betimlemeler ve Türkçenin iyi kullanılması, “Yorgun Savaşçı” romanına akıcılık katan önemli özelliklerdir. Kemal Tahir’in bütün romanlarını incelediğimizde fark edeceğimiz asıl gerçek, tarih bilimiyle aydınlatılmamış ve ayrıntılarına tarafsızca yaklaşılmamış önemli tarihi kesitlerin olmasıdır. Bilhassa Osmanlı’nın son dönemleri ve Cumhuriyetin başlangıç yıllarındaki resmi tarihin kayıtlarına yazılmamış önemli tarihsel gerçekler, Tahir’in romanlarında işlenmiştir. Bir tarihçi titizliğiyle romanlarında geçmişi sorgulayan Kemal Tahir, yaptığı araştırmalardan çıkardığı sonuçlarla romanlarını kurgulamıştır.

Konuşmalarında, röportajlarında tarihi anlatmaya çalışmış yazarımız, düşüncelerini daha geniş kitlelerle paylaşmak için romana yönelmiştir. Fakat burada gözden kaçırmamamız gereken bir husus var: Kemal Tahir, romanlarda tarihin yalnızca bir dönemi üzerinde durmamıştır. Tarihin çağlar arasına yayılan gelişmelerini ve temel dinamiklerini eserlerinde sunmaya çalışmıştır. Günümüz insanına diğer romanlarının yanında “Yorgun Savaşçı” eseriyle de bir şeyler aktarmayı gâye edinmiş Tahir’in, söz konusu romanı İstanbul’da yaşanılmış tarihsel bir olayı üç bölüm eşliğinde okuyucularına takdim etmektedir: “Von Kres Paşa’nın Dürbünü, Karanlığın Dibinde ve Dönemeç” kısımlarından oluşan “Yorgun Savaşçı” yaratımı, Mondros Ateşkes Antlaşması’ndan sonra geçen süreyi başlangıç olarak ele alarak, Kuvâ-yi Milliye’nin, Anadolu’nun kurtuluşuna kadar geçen zamanını sorunsallaştırmaktadır.

Romanın baş kahramanı, eski bir İttihat ve Terakki üyesi olan ve “Cehennem Topçu” lakabıyla tanınan Yüzbaşı Cemil’dir. Filistin cephesinde savaşmış Yüzbaşı Cemil’in kişisel hikâyesinden yola çıkılarak dönemin atmosferine ışık tutan “Yorgun Savaşçı” romanı, dönemin dramını anlatmak için siyasal ve toplumsal sosyolojiyi alabildiğince irdelemektedir. 1965 yılında yayımlanan eser, Osmanlı Devleti’nin son yıllarında devleti kurtarmak amacıyla hareketlenen İttihat ve Terakki’cilerin, aslında kendileriyle olan yüzleşmelerini, fikirsel çatışmalarını dile getirmektedir. İkinci Abdülhamid rejimiyle kavgalı olan ittihatçıların, Abdülhamid yanlılarıyla olan çatışmaları romanda; günümüze kadar yansımakta olan muhafazakâr ve laikçikerin süregelen uzlaşmazlıklarına da tercüman olmaktadır. “Yorgun Savaşçı” romanı özünde, Milli Mücadelede resmi tutanaklarda yer almayan yaşanmışlıkları ele almaktadır.

Tarihsel bilgileri roman kurgusuyla kaleme alan Kemal Tahir, 1908 yılında, ihtilal yapıp ancak bu ihtilali yaşanılabilecek bir modele dönüştüremeyen İttihat ve Terakkicilerin, toplum tarafından dışlanmışlıklarını ve en sonunda Kuvâ-yi Milliye ruhuyla tekrar toplumla bütünleşmeye çalışarak, ülkenin ve kendilerinin yeniden dirilişi adına mücadele eden subayların dramını, dikkat çeken ayrıntılarla paylaşmıştır. Romandaki diriliş, “Cehennem Topçu Yüzbaşı Cemil”in yaşamış olduğu düşünsel değişimle birlikte gelişmektedir. “Cehennem Topçu Cemil,” etrafındaki insanlara güç verdiği gibi, Anadolu insanının ruhundan da beslenmektedir. Anadolu insanının ruhundan bahsetmişken, “Cehennem Topçu” isminin sosyolojik boyutunu açıklamak gerekiyor: Kemal Tahir’e göre bir toplumda bireylere yakıştırılan lakaplar, genelde o toplumda yaşanılan geri kalmışlık gerçeğinden zuhur etmektedir.

Osmanlı’nın, Batı karşısında geri kalmışlığının askeri alanda görülmesi; bir zamanlar güçlü savaş topları üretimiyle tanınmış Osmanlı’nın, artık bu gücünü kaybetmesi ve Batı’nın daha ileri seviyede savaş topları üretmesi, Yüzbaşı Cemil’e verilen “Cehennem Topçu” mahlasının sosyo-psikolojik nedeni hakkında bizlere gereken ipuçlarını sunmaktadır. Çünkü bir toplum hangi konuda geri kalmışsa, içinde yaşamış olduğu aşağılanmışlık duygusunu aşmak için kendini tatmin edecek yakıştırmalara başvurur. Kemal Tahir’e göre modern ve geleneksel toplumun kültürel davranış kodlarında gözlemlenen bu olgu, “Yorgun Savaşçı” romanında, Cemil’le birlikte hatırlatılmıştır. Bununla birlikte romanda, modern toplum ve geleneksel toplum arasındaki farklar, Cemil’in geçirdiği değişimi daha görünür kılmaktadır. Romandaki tümevarım yöntemi, Yüzbaşı Cemil’in karakterine sirayet ettiği gibi, Cemil’in muhatap olduğu insanların ruhunda da ayrımsanmaktadır. Kemal Tahir için “Yorgun Savaşçı” romanı, çağa uygun gerçeklik ruhunu yakalamak için yazılmış rehber bir eserdir. Aynı durum romandaki kahramanlar için de sonradan farkına varılmış bir gâyedir.

Romanın birinci bölümü “Von Kres Paşa’nın Dürbünü”ydü. İsim ve içeriğe yönelik seçilmiş olan bu başlık, Filistin Cephesinde savaşmış Yüzbaşı Cemil ve Alman Von Kres Paşa arasındaki maziden adını almaktadır. Alman olan Von Kres Paşa’nın, “Cehennem Topçu Cemil”e hediye etmiş olduğu dürbün, romanda algıladığımız kadarıyla bir dürbünün ötesinde, oryantalist bakış açısının sembolüdür. Roman kahramanları arasında yer alan ve eski bir ittihatçı olan Dr. Münir’in, dürbün hakkında söyledikleri bu görüşü kanıtlamaktadır: “(…)Dürbün hep o dürbün mü?” “Hangi?” “Von Kres Paşa’nın armağanı?” “Evet.” “Ona “dürbünle bakıyorduk” demezler. Von Kres Paşa’nın dürbünüyle bakıyorduk.” derler. “Onlar öyle dürbünlerdir ki Paşa Amca, Von Kres Paşalar, önceden neleri hazırlamışlarsa ancak onu gösterirler! İstersen Kâbe’de ol! Von Kres Paşa’nın dürbünü, kan, ölüm, çöküntü, Türkçesi hep rezillik gösterir, yüzde elli de aptallık… Büyük Cemal Paşamız da, bir kum tepesinden, Kanal’a öyle bir dürbünle baktı. Onun ki Kres Paşa’nın değil, palabıyık Vilhelm’in armağanıydı.(…)” Cemil’in bu dürbünü yanından ayırmaması ve ittihatçıların gözlemlerine batılı görüş açısıyla değinmesi, “Von Kres Paşa’nın Dürbünü” hakkındaki mesajı pekiştirmektedir. “Von Kres Paşa’nın Dürbünü”nü açıklayan konuşmalar, İstanbul’un işgal döneminde söylenmektedir.

İşgal yıllarında İttihat ve Terakkicilerin nasıl örgütlendikleri, neler yaptıkları, Osmanlıya ve Batı’ya karşı olan tutumları ve hürriyet kavramından ne anladıkları, roman karakterlerinin tartışmalarıyla açıklığa kavuşturulmaktadır. Romanın ikinci bölümü “Karanlığın Dibinde” kısmı, Ege Bölgesi’nde yaşanılmış direnişi öykülemektedir. Anadolu’daki çeşitli direniş örgütlerinin iç yüzü, Kuvâ-yi Milliye’nin yokluk koşulları içerisindeki mücadelesi, çıkar çatışmaları, istenmeyen isyanlar ve düzenli orduya geçmenin zorlukları tarihsel çıplaklığıyla “Karanlığın Dibinde ” bölümüyle okuyucuya sunulmaktadır. Romanın bütün bölümlerinde olduğu gibi, bu bölümde de romana aksiyon kazandıran Yüzbaşı Cemil’dir. Bu etkiyle birlikte Anadolu’da gelişmeye devam eden ittihatçı düşmanlığı; içte büyüyen parçalanmayı, ordu ve halk arasındaki güvensizlikten dolayı işgale karşı gösterilen ilgisizliği ortaya koymaktadır.

Romanın üçüncü bölümü olan “Dönemeç”te ise Anadolu’da kurulmak istenen düzenli ordunun başlangıç ve gelişim koşulları incelenmektedir. İstanbul’un işgalinden sonra Cemil’in Bursa’ya gidişi; Bursa’nın savunulması, Cemil’in, Mustafa Kemal’le birlikte yaptığı iş birliği ve eşkıyaların cephe komutanlıklarında çıkardığı zorluklar, Milli Mücadele’nin vahim şartlarıyla birlikte üçüncü fasılda belirtilmektedir. Özellikle Çerkez Ethem, bu bölümde savaşın gidişatında belirleyici bir rol üstlenmektedir. Çerkez Ethem romanda bir eşkıya olarak tanıtılsa da, Milli Mücadelede üstlenmiş olduğu rol gereği, Kemal Tahir’in genel eşkıya tanımından çoğu yönlerde farklılıklar göstermektedir. Eserde, Çerkez Ethem’in liderlik yönüne dikkat çekilmekte ve Çerkez Ethem’in, Anzavuru bertaraf etmesinden dolayı savaşçı tarafı övülmektedir. Ankara Hükümeti, Çerkez Ethem’e mesafeli olsa da, buna rağmen “Yorgun Savaşçı” romanında, Çerkez Ethem’in millî direnişte sergilediği tutumlar, romanın olay örgüsü içerisinde ruhî ve fiziki portreyle birlikte genelde olumlu bir şekilde tasvir edilmektedir. Ancak Kemal Tahir’in roman kurgusunda yapmış olduğu bu betimleme, sonradan senaryosu yazılmış olan “Yorgun Savaşçı” filminin, 12 Eylül Askeri Cunta döneminde yakılması için ciddi bir sebeb teşkil etmiştir.

Türkiye ‘nin siyasal tarihinde edebi bir eserin tehdit olarak görülmesi nihayetinde pek de şaşırtıcı bir durum değildir. Fakat Kemal Tahir’in “Yorgun Savaşçı” romanından esinlenerek yapılan “Yorgun Savaşçı” filmi, Türkiye’nin politik geçmişinde yakılmış bir gösterim olarak hafızalardaki yerini kalıcı olarak korumaktadır. Aslında, “Yorgun Savaşçı” filmi için dünya genelinde yakılan bir filmin “ilk örneği” olduğunu söylemek yanıltıcı olmaz. Halit Refiğ’in ulusal sinemaya, “Yorgun Savaşçı” romanından uyarlayarak kattığı “Yorgun Savaşçı” filminin, dönemin askeri kanadınca Atatürk ve Kurtuluş Savaşı karşıtı bir eser olarak görülmesi; romanda Çerkez Ethem’in bir kahraman olarak gösterilmesi ve askerlere yakıştırılan lakaplar, 12 Eylül 1984 döneminde, Kenan Evren yönetimindeki bir komisyon tarafından “Yorgun Savaşçı” filminin orijinal kayıtlarının yakılarak yok edilmesine haklı bir neden olarak gösterilmiştir. İstiklal Harbi yıllarının başlangıcını, İttihat ve Terakki üyelerinin ve Teşkilat-ı Mahsusa mensubu subayların yaşadıkları ekseninde sürecin görünmeyen yönlerini anlattığı için imhasına karar verilmiş olan “Yorgun Savaşçı” eseri, sıra dizimsel bir yöntemle, Yüzbaşı Cemil’in kişisel dramından başlayarak, toplumsal dramın bağlarını ortaya koymaktadır.

Kemal Tahir’in, bireyin yaşadığı dramı toplumla ilişkilendirmesi, “Yorgun Savaşçı” romanıyla uyum içindedir. Ülkenin en zor durumda olduğu bir zamanda; işgal güçlerinin memleketin içinde olduğu bir dönemde, yorgun düşmüş ordunun ve halkın ruhsal durumunu tarif eden Kemal Tahir, roman yazmanın amacı üzerinde de, Türk edebiyatçılarını bu yapıtıyla düşünmeye davet etmektedir. Türk edebiyatında tarihsel roman dalında, kurgu ile gerçeği, resmi tarihin ötesine taşıyarak romana uyarlayan Kemal Tahir, İttihatçı kadroların mütareke devrinde toplumdan soyutlanışını, “Cehennem Topçu Cemil”in kendine ve halkına olan yabancılaşmasını, Türkiye tarihinde vuku bulmuş olaylarla birlikte fikir teâtisine kapı aralayan bir üsûpla ” Yorgun Savaşçı” romanında dile getirmiştir. İttihatçıların ve o dönemin genç- idealist subaylarının yaşadıkları hayal kırıklıklarını ve ruhsal çöküntülerini “Yorgun Savaşçı” romanında, roman öğelerinin işleviyle kurgulayan yazarımız, dönemin görünmeyen yönlerini hâkim bakış açısıyla; zaman, mekân ve karakter unsurlarıyla göz önüne almış ve vakaları kronolojik bir sıraya göre tarihsel bir perspektifle anlatıya dönüştürmüştür.

Heybet AKDOĞAN

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.