SÖYLEŞİ
Ediz Servan Erdinç: “Merhaba Viyan Hanım, nasılsınız? İlk önce söyleşi yapma arzusunda bulunmamı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim, rica etsem kendinizi tanıtabilir misiniz efendim?”
Viyan Erel Kaplan: Merhaba Servan Bey, ben teşekkür ederim. Ben Viyan, Diyarbakırlıyım. Türkçe Öğretmeniyim. 3 oğlum var. Edebiyat dünyasında okuyuculuktan yazmaya adım atmış biriyim.
Ediz Servan Erdinç: “Askıda Hayat” adlı kitabınız hayırlı olsun, bu ilk kitabınız mı? Türü nedir ve neler söylemek istersiniz.
Viyan Erel Kaplan: Teşekkür ediyorum. Askıda Hayat benim ilk göz ağrım. Roman türünde yazdım. Çok güzel geri dönüşler almaktayım tabii ilk kitap olması hasebiyle eksikliklerimi de fark etmekteyim. Bu açıdan bu kitap benim için çok önemli.
Ediz Servan Erdinç: “Efendim, sizin için edebiyat ne demek? Edebiyatın en çok hangi türünde yazmayı seviyorsunuz?”
Viyan Erel Kaplan: Edebiyat benim için bireysel ve toplumsal travmaların ajite edilmeden yazıya dönüşme şeklidir. Öykü ve roman yazmayı çok severim. Özellikle roman yazarken kendimi çok daha iyi hissediyorum. Öykünün dar sokaklarında romanın geniş alanlarına girmek yolumu bulmamı sağladı.
Ediz Servan Erdinç: “Efendim, kendim ülkemizi takip ettiğim kadarıyla kadın şair, öykücü, romancı, yazar artıyor, bu çok güzel bir hadise, siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz, eskiden de daha fazla mıydı, baskı olduğu için kadınlar yazmaktan çekiniyor muydular, 20 yaşında olan gencecik yazarlara tavsiyeleriniz var mı ya da şu an ki Viyan Erel Kaplan Hanım, 20 yaşındaki Viyan Erel Kaplan Hanım ile konuşabilseydi ona edebiyat konusunda hangi salıkları verirdi?”
Viyan Erel Kaplan: Öncelikle “kadın yazar” kavramı da eril dilin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Neden “erkek yazar” kavramı yokken kadın yazar kavramı doğmuştur? Biraz buna bakmak gerekiyor. Bazen pozitif ayrımcılık yapmak da ayrımcılığa sebep olabiliyor. Ben kadın yazar olarak değil de yazar olarak anılmak isterim. Dilerim sayımız çok daha fazla artar ve bu tarz ayrıştırıcı söylemlerden kurtuluruz. Muhtemelen “kadın yazarların” son yıllarda sayıca artmasının sebebi örgütlü kadın mücadeleleri, kadınların haklarının farkına varması, kendi hayatlarını kendi ellerine almaları sağlamıştır. Böylece her alanda olduğu gibi edebiyat alanında da görünür olmaya başladık.
20’li yaşlar insanın en çok birikim yapabileceği yaşken genelde harcanan yaşlar olarak geçiyor. Yirmili yaşların getirdiği heyecanla, coşkuyla yazma alanına yönelen arkadaşlarıma şunu söylemek isterim ve aynı zamanda bunu kendi yirmili yaşıma da söylesem yeridir;
“Daha çok oku, her tarzda, her dalda, her telde. Önce okumaya doy. Sonra yazmaya yönel. Yeterli birikim yapılmadan yazılan yazılar genelde yarım kalmaya mahkumdur.”
Ediz Servan Erdinç: “Efendim, en çok okumayı mı, yazmayı mı seviyorsunuz, bir yazar olarak dil bilgisi de çalışıyor musunuz yoksa doğuştan yetenekli olmak yazar olmak için yeterli mi?”
Viyan Erel Kaplan: Bu benim için dönem dönem değişen bir şey aslına. Yazmaya başldığım dönemlerde okumadan uzaklaşırım ve yazmayı hayatımın merkezine koyarım. Okuma dönemlerimde de okuduklarımdan etkilenmemek adına yazmaya ara veririm. Hangi dönemde hangisini yapıyorsam da en çok onu severim. Bu iki eylem de sevmeden yapılamaz.
Galiba bu konuda biraz şanslıyım. Çünkü Türkçe Öğretmeniyim. Yazdıklarımı düzenlemek için çok çaba sarfetmiyorum bu yüzden. Mutlak bir yetenek aramaz bence yazma eylemi ama az da olsa gereklidir.
Ediz Servan Erdinç: “Yazmak için telefon, bilgisayar mı, kalem mi kullanıyorsunuz? Masa, gece yazmak, çok sevdiğiniz bir yazar mı, yaşadıklarınız mı, hayal dünyanız mı, Diyarbakır ciğeri mi size ilham verir?”
Viyan Erel Kaplan: Genelde bilgisayarla yazarım. Bazen olmadık yerde aklıma yazdıklarımla alakalı bir şeyler gelir. O an bazen bir kağıda yazarım bazen telefona not ederim. Sonra dosyama eklerim.
Genelde hayal dünyam ve çocukluğumdur bana ilham veren. Ben farkında olmadan çok gözlem yapmışım çocukken ve anı toplayıcısı gibi her anı hafızama kaydetmişim. Bunun hayal dünyamla harmanlanmasıyla ortaya çıkıyor yazdıklarım.
Ediz Servan Erdinç: “Efendim, edebiyat dünyasındaki ödüller hakkında ne düşünüyorsunuz, Kemal Varol gibi kıymetli yazarların başka bir kıymetli yazarın kitabı için yazı yazması hakkında ne düşünüyorsunuz?”
Viyan Erel Kaplan: Yazdığın bir dosyayı başka başka düşünen insanların beğenisine sunmak gerçekten zor ve takdir edilecek bir şeydir. Ben de dönem dönem katıldım bu yarışmalara. Kimi insan için edebiyata adım atma adına keyifli ve heyecan verici bir olayken kimi insanı da bu yoldan uzaklaştıran ve soğutan bir durumdur. O yüzden umarım ödülü verenler de bu şekilde düşünüp hakkaniyetle yaklaşıyorlardır.
Bilinen ve sevilen yazarların yeni yazarlara destek olması, onların dosyalarını değerlendirmesi edebiyat dünyası için çok mühim bir olaydır. Hele ki her şeyin sektörleşip klikler oluşturduğu bir dönemde bu çok kıymetlidir.
Ediz Servan Erdinç: “Efendim, sizce yazarların şehirleri var mıdır, yazarlığınızı çok etkileyen bir şehir var mı?”
Viyan Erel Kaplan: Bence şehir ve yazar bir bütündür. Ben bazen bir yazarın kitabını okurken benzetme de yaparım. İstanbul gibi kitap derim ya da tam bir İzmir kitabı şeklinde. Benim şehrim tam olarak Diyarbakır’dır ve İstanbul.
Ediz Servan Erdinç: “Efendim, günümüzdeki dergiler hakkında ne düşünüyorsunuz, dünya edebiyatına, Türk edebiyatına ve size katkısı var mı efendim?”
Viyan Erel Kaplan: Dergiler Edebiyatın vazgeçilmez bir ögesidir. Genç yazarların ya da yazıya yeni başlayanların en uğrak kapısıdır. Dinamik ve insanı sıkmayan bir yapısı vardır. Bu sebeple bir zamanların gazetelerinin verdiği lezzeti verir. Ben de dergilerde öykü yazarak başladım. Bu sebeple bana katkısı çok fazladır.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.