Gülleri andıran gülümsemen getirirdi ömrüme baharı, Kendime gelirdim, duya duya yüreğinde tüten muhabbeti. Sende bulmuştum, soluklanmak için sevda yüklü çınarı, Bir hiç olup çıkmıştı, gözümde dünyanın can alıcı serveti. Yepelek..
Gülleri andıran gülümsemen getirirdi ömrüme baharı,
Kendime gelirdim, duya duya yüreğinde tüten muhabbeti.
Sende bulmuştum, soluklanmak için sevda yüklü çınarı,
Bir hiç olup çıkmıştı, gözümde dünyanın can alıcı serveti.
Yepelek endamında bulup, yanık gönlüme billur pınarı,
Kara gözlerinden alarak çıkarsız nurani bir aşk daveti.
Sen yürürken kalbim teklemeye başlar, nabzım dururdu,
Seni seyre dalarken, sararırdım, sam yeli vurmuş yaprak gibi.
Beni içine alan aşk odunla duygularım kendini bulurdu,
Şen kılardı beni bakışların, yağmurla buluşan toprak gibi.
Seni hayal etmek bile melül mahzun yüreğimi kavururdu
Ve nefsimden şehvani arzuları biçerdim bir orak gibi.
Nefesim olurdun, nazlı nazlı şivenle ceylan gibi yürüyerek,
İçime alev salkımı düşerdi, seyre daldıkça kara gözlerindeki nuru.
Ilık sesinle melül mahzun kara kavruk kalbimi bürüyerek,
İçimden söküp atardın, nefsin vesvesesini andıran çirkef gururu.
Nur topu bir çocuk gibi, çıkıp karşıma gölgeni sürüyerek,
Ruhuma işlerdin, hattat edasıyla kan ter içinde yiv yiv süruru.
Nuh’un gemisi gibi dalgalarla boğuşan benliğimi arardın,
Bir şehit anası gibi her dem gözyaşları döke döke.
Sen benim gönlümde, aşk oduna yandığım en son karardın,
Yüreğime harlanmış kıvılcımlar bir bulut gibi çöke çöke.
Nur ile kundaklayıp derin dertlerimi, yaralarımı sarardın,
Benim için er meydanına çıkarak Ali gibi böke böke.
Bana doğru uzanan ellerinle hayatıma anlam katardın,
Gidişin bir fırtına gibi bütün gemilerimi batırdı.
Öyle ki, nur sesli nabzınla her dem nabzımda atardın,
Senden kalan acı tatlı hatıralarla, ömrüm hep şen, şatırdı.
Nahif endamınla kibre kapılmadan, nefsini Allah’a satardın,
Sana kavuşma arzum, kalbimi cengâver Ali gibi ölüme yatırdı.
Senden almıştım, aşk odunun o doyulmaz tadını,
Böylece ilahi aşkın, nur kapılarını şevk ile çalar oldum.
Kalbimde bir ince sızı gibi taşıyorum adını,
Seni her anışımda, hayaller ummanında dalar oldum.
Ne kadar da özlemişim, mis kokulu saçlarının badını,
Bundan dolayı kendimi, dertten derde salar oldum.
Benden ayrı düşünce, sen oldun uzak ülkelerin perisi,
Bense başını taşlardan taşlara vuran bir derbeder;
Hasretinle yanıp kavrulan ruhumun tarazlanırken derisi,
Ben çıkmaz sokakların kahrıyla oldum heder.
Anladım ki, yalanmış, ilahi aşk oduyla yanmaktan gerisi,
Senden öğrendim, nefse ket vurmanın erdemini cilveder.
Şimdi bir avare gibi şiir sularında yüzüp duruyorum,
Bir tatlı hüzün gelip ömrüme şen şakrak kılsın diye.
Bir revnak – ı bahar bulmak için ufukları süzüp duruyorum,
Duygularıma bir damla iksir, etsin diye hediye.
Seni her anışımda, çar naçar ruhumu üzüp duruyorum,
Her an her lahza sığınarak kadr – i mutlak Hadi’ye.
Murat Kaya
[button url=”https://www.besincisanat.com/category/murat-kaya/” target=”true” text=”Yazarın diğer yazıları için tıklayınız… ” class=”mavi” size=”small”]
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.