Akdağ Saydut yazdı: “Turgay ile Metin ve Anılar…”

Turgay Şeren ve Metin Oktay birlikte anılırdı. İkisi de centilmen sporculardı. Onlar markaydı. Metin Oktay, golcülüğü ve yaşadığı 6 gol krallığı sayesinde “Taçsız Kral” lakabını aldı. Berlin Panteri lakaplı Turgay..

Akdağ Saydut yazdı: “Turgay ile Metin ve Anılar…”
Yayınlanma: Güncelleme: 1.067 views

Turgay Şeren ve Metin Oktay birlikte anılırdı. İkisi de centilmen sporculardı. Onlar markaydı.
Metin Oktay, golcülüğü ve yaşadığı 6 gol krallığı sayesinde “Taçsız Kral” lakabını aldı. Berlin Panteri lakaplı Turgay Şeren, “Cimbom”un ve A Milli Takım’ın efsane kalecisiydi. Üç büyüklerin arasındaki rekabette, herkesin sevdiği ender futbolculardandı. Turgay Şeren, hocalık ve spor yorumculuğu yaptığı dönemlerde de saygı, sevgi duyulan bir insan olarak kaldı.

Bütün maçların Dolmabahçe Stadında oynandığı günlerdi… Abim Galatasaraylı, ben Beşiktaşlıydım. Maçları radyodan dinlerdik. Orhan Ayhan veya Halit Kıvanç anlatırdı. Maç anlatanlardan biri de Sulhi Garan’dı. Onun maç anlatma stilini eskilerden duyardık. Erken vefat ettiği için, onun anlattığı maçları dinleyemedik. O yıllarda, Ziraat Bankası’nın “Haftanın Panoraması” adlı bir reklam programı vardı. Sinemalarda, film başlamadan önce film-haber gösterilirdi. Önemli maçların gollerini burada görebilirdik. Bizim için futbol güzel şeydi. Sakızlardan çıkan futbolcu resimlerini biriktirip seri tamamlardık.

Galatasaray’dan aklımda kalan futbolculardan biri Candemir. Bir sezonun sonunda Milliyet Gazetesi Spor Servisi, “Ligin en kasap futbolcusu kimdir?” türünden sorular sordu. Seyirciden gelen yanıtlara göre Candemir, en sert oynayan futbolcuydu. Halbuki o sezon Candemir, en az faulle oynayan futbolcu olmuş. Kaderin cilvesi işte… Fenerbahçe’den Lefter Küçükandonyadis ve Can Bartu da çok sevilen oyunculardı. Mikro Mustafa, Basri Dirimlili de unutamadığım isimlerdir. O yıllarda radyoda, haftalık eğlence programları olurdu. Balarısı Ahmet ve Özdemir’in parodileri ilgimizi çekerdi. Bunlardan birinde, Basri pas vermek için Mikro Mustafa’yı arıyor, o sırada Mikro Mustafa, “Basri abi ağlara takıldım kurtarsana” diye bağırıyor. Mikro Mustafa’nın ufak tefek yapısı çok abartılırdı. Rakiplerin bacak arasından defansın arkasına sızdığı ve ofsayta düştüğü, hem hakemlerin hem de futbolcuların bunu fark etmediği hikaye edilirdi.

Radyo deyince, Selçuk Kaskan’ın yazdığı “Uğurlugil Ailesi” unutulmaz… Sonra, gece kuşağında “Mikrofonda Tiyatro” ve hafta sonlarında “Onbeş Günde Bir” adlı eğlence programları… Bunlara, Celal Şahin’in akordeon eşliğinde söylediği “Sesle Çizgiler”deki mizahi şarkıları eklemem gerek. Aklımda kalan, “Pazaaar gezmesiii/ Zeytiiin ezmesiii” şarkısının melodisidir.

Lefter Küçükandonyadis, 50 kez milli formayı giymiş, en çok milli olan ilk oyuncu unvanını almıştı. Mahalle bakkalımız şakacı bir adamdı. Defter var mı diye soranlara, “Lefter Fenerbahçe’de” diye cevap verirdi. Bütün çocuklar sözleşmiş gibi, “Defter var mı” diye sorardık. O da üşenmeden aynı yanıtı verirdi.

Beşiktaş’ta Necmi, Şenol (Birol), Birol (Pekel), Nazmi (Bilge) vardı. O kadroyu ezbere sayardım. O yıl (1959-60) şampiyon olmuştu… Yıllar sonra Nazmi Bilge ile karşılaştığımda, o kadroyu ezbere sayınca şaşırmış ve “Bir daha saysana” demişti. Tribünlerde, “Şenol, Birol Goool” sloganı klasik olmuştu. Şenol ve Birol, Fenerbahçe’ ye transfer olunca üzülmüştüm.

Hayat Mecmuası, sezon başında futbolcu ve artist karikatürlerinden oluşan orta sayfa yapar, takımların tam kadro fotoğraflarını yayınlardı. O resimler berber, manav, kasap, bakkal gibi dükkânların duvarlarını süslerdi.

O yılların İstanbul’unda Tramvay vardı. Yürümeye üşendiğimiz pek çok mesafeyi yürürdük. Tramvayın yerine troleybüs geldi. Trafik trolü gibiydi. Boynuzları çıkar, aniden durur, vagondaki yolcular zorunlu olarak safları sıklaştırır, trafik tıkanırdı. Sokaklar oyun alanıydı. Mahallede yüksek evler yoktu, apartmanlar bile sırıtmazdı. Okula yürüyerek gidip gelirdik. Servis araçları yoktu. Araba sayısı bugünlere kıyasla devede kulaktı. Ramazan Bayramında davulcu, mektuplarımızı getiren postacı ve mahalle bekçisi aileden sayılırdı. Hepsi mahallenin asli unsuru idi.

Bankalar mevduat toplamak için (ya da tasarrufu özendirmek için) hesapta bulunan her 100 TL için bir kura numarası verir, zaman zaman çekiliş yaparak ikramiye dağıtırlardı. İstanbullu denize girmek için sahilleri kullanırdı. Florya Plajı, Moda Plajı, Caddebostan plajı gözde yerlerdi.

Keşanlı Ali Destanı’nı ilk sahneye konulduğu yıl izlemiştim. Çok etkilenmiştim. Haldun Taner, 11 yaşındaki çocuğun bile izleyebileceği bir oyun yazmış, Genco Erkal, aynı özenle sahneye koymuştu. Unutulmaz karakterler vardı oyunda.

Akbaba Dergisi, Hürriyet, Milliyet ve Cumhuriyet Gazeteleri alınırdı eve. Bu gazetelere ek olarak Akşam, Dünya ve Yeni Sabah Gazetesi, babamın ofisine alınırdı. Gazetelerdeki karikatürlerin, bantların ve çizgi romanların hepsini okurdum. Suat Yalaz’ın Karaoğlan’ı ilk kez o yıllarda yayınlanmaya başlamıştı. Abdullah Ziya Kozanoğlu’nun “Kızıltuğ” romanı resimli roman olarak Akşam Gazetesinde “Kaan” adıyla tefrika edilmiş, ilgi görünce üç macera daha yayınlanmıştı. Sonra Abdullah Ziya bunu sürdürmek istememiş, Suat Yalaz da “Karaoğlan” tipini çizmeye başlamıştı. Daha sonra haftalık dergi olarak yayınlandı. Kapak içinde “Radyolu Polisler” ve “Bobizoros” bantları vardı. Abim, Ceylan Yayınlarının çıkarttığı Teksas, Tommmiks, Kinova, Teks, Kit Taylor gibi çizgi romanları da alırdı. Ayrıca Doğan Kardeş ve Çocuk Haftası eve gelen haftalık çocuk dergileriydi. Daha sonra abim sahafları keşfetmişti. Michel Zevaco’nun romanlarına dadandı. O arada Abdullah Ziya Kozanoğlu ve Michel Zevaco külliyatını okuduk.

Turgay Şeren ve Metin Oktay, bana o günleri anımsattı. Işıklar içinde yatsınlar. Sanki bir dönem kapanmış gibi. Yaşar Kemal’in söylemiyle, o güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler. Sonra? Sonrasını Oktay Akbal yazmış: “Önce ekmekler bozuldu!”

Akdağ Saydut kimdir?

9 Ekim 1952, Amasya doğumlu. Karikatür sanatçısı. İ.Ü. İktisat Fakültesi mezunu. İlk karikatürü Hürriyet Gazetesi’nin “Bonbon” mizah ekinde (1972) yayımlandı. Akbaba ve Gırgır mizah dergilerinde karikatürleriyle yer aldı. Politika Gazetesinde arkadaşlarıyla haftalık mizah sayfaları hazırladı. 1977, 2007 ve 2008 dönemlerinde Karikatürcüler Derneği Yönetim Kurulu’nda görev yaptı. Bizim Gazete’de de karikatür ve mizah konulu makaleler ve röportajlar yayınladı. Pek çok kişisel sergi açtı, karma sergilere katıldı. Halen, İBB Karikatür ve Mizah Merkezi’nde Karikatürcüler Derneği adına görev yapmaktadır.

Akdağ Saydut

YORUMLAR (1)

  1. Menekşe Yiğit 19 Ağustos 2024, 12:54

    Tüm bunların yanı sıra Akdağ Saydut kültürlü, sohbeti doyumsuz,düşünceli,vefalı bir dost ,adam gibi adamdır.

YORUM YAZ

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.