Yeni bir savaş sistemi olan yapay zekâ / Heybet Akdoğan

İNCELEME

Yeni bir savaş sistemi olan yapay zekâ / Heybet Akdoğan
Yayınlanma: Güncelleme: 129 views

Yaşadığımız dünyada varoluş sürecine sürekli anlam katmak isteyen tek varlık insandır.Anlam arayışımız hayatımızı meşgul eden her alanda yeni şeyler üretmemizi sağlayarak, bizi yeni aşamalara ulaştırıyor. Ancak ürettiğimiz her yeni şey yaşamımıza katkı sunduğu gibi, zamanla hayatımızın sonu da olabiliyor. Bilime ve teknolojiye nasıl baktığımıza dair bir uyarı niteliğinde olan yeni bilimsel gelişmeler, geleceğe dair olan fikriyatımızda temel belirleyici olarak ağırlığını hissettiriyor.

Kaçınılmaz bir şekilde yüz yılımızın bilimsel gelişmeleri, varoluş sürecimizi yönlendiren teknolojik merhalelerle, yaşama amacımızı belirliyor. 21. yüzyıl itibariyle ivmelenen teknolojik yeniliklerin getirdiği dijital entegrasyonlar, insanlık serüvenimizde bilgi toplumundan, bilgi ötesi topluma geçişimizi olanaklı kılmaya başladı. İnsanlık tarihimizin yeni çağında yaşadığımız bilimsel gelişmeler, interdisipliner yaklaşımlarla etkileşimlerini artırarak, girilmesini zor sandığımız alanlara girmemizi kolaylaştırıyor. İlgilenilen alanların başında ise, çağımızın sistem kodları arasında yer alan yapay zekâ teknolojisi geliyor. Bilgisayarın icadı ile birlikte temeli atılan yapay zekâ çalışmaları, nörobilimin farklı alan ve disiplinlerinden toplanan bilgilerle ve tasarımcıların teknik tecrübeleriyle harmanlanarak, yapay zekâ teknolojisinin başlangıcını oluşturuyor. Elbette yapay zekânın bilimsel oluşum çalışmaları uzmanlık alanım olmadığı için, yapay zekânın başlangıcı hakkında sadece kısa bir yorum yapabiliyorum.

Konumuz yapay zekânın küresel alanda stratejik, ekonomik ve politik etki alanı olduğu için konuyu bu içerikle sınırlı tutmanın en doğrusu olduğunu düşünüyorum. Bilim insanları dijitalleşme alanında yaşanılan teknolojik gelişmelerle birlikte, yapay zekânın, normal insan zekâsına göre bilgiyi depolamasının çok daha yüksek olduğunu söylüyorlar.

Günümüzün gelişen dijital teknolojisiyle birlikte, yapay zekânın artık hayatımızın her alanında, gün geçtikçe yaygınlaşacağına şahit olacağımız zamanlar başladı. Egemenliği altında olduğumuz küresel dünya düzeninde de yapay zekâ, kapitalist-emperyalist ülkelerin meşgul olduğu önemli bir konu. Hatta gün geçtikçe bu mevzu diğer meseleleri ikinci planda bırakıyor. Kendi başlarına hareket edebilen, konuşabilen, düşünebilen ve bizlerle zihinsel akran olarak iletişime geçebilen insansı robotlar yani yapay zekâ aygıtları, kapitalist-emperyalist sistemde, küresel egemen sınıfın yönlendirmesiyle yasa çıkaracak kadar etkili bir konuma sahip.

Dünyada yapay zekâ yasasına ilişkin ilk taslak metin, Avrupa Parlementosu tarafından kabul edildi. Bu yasa 2024 yılından itibaren yürürlüğe girdi. Bununla birlikte teknolojik gelişmeleri yakından takip eden, en yeni uygulamaları ilk olarak kendi devletinde uygulamak isteyen Çin ve ABD, savunma sanayisinde yapay zekâ yatırımlarını devamlı artırıyor. Yapılan finansal desteklere baktığımızda, gelecekte Çin ve ABD’nin başını çektiği ülkeler arasında, yapılacak bir savaşın insansız savaş olacağını tahmin etmek artık zor değil. Savaş teknolojilerine ilişkin analizleri takip ettiğimizde, gelecekte yapılacak savaşların yapay zekâ üzerinden gerçekleşeceği şimdiden kesinlik kazanmış durumda. Çin ve ABD dışında Kanada, Güney Kore, İsrail ve Rusya ülkelerinin, savunma teknolojilerine yapay zekâyı entegre etme çalışmaları her geçen gün hız kazanıyor. Hatırlarsanız, 2021 yılında İngiliz Ordusu, Estonya’daki Cabrit Operasyonu’nun bir parçası olan “Bahar Fırtınası Tatbikatı” esnasında ilk defa yapay zekâ kullanmıştı.

Aslında uzun bir süredir bu yöndeki çalışmalar muharebe ekosisteminde önemli bir paya sahip. İngiltere Birleşik Krallık Silahlı Kuvvetleri, düşman davranışlarını önceden tahmin etmede, keşif yapmada ve savaş alanında gerçek zamanlı istihbarat aktarmada yapay zekâyı daha çok kullanacağını söylüyor. Bir zamanlar nasıl ki, sanayi devrimiyle birlikte topların, tüfeklerin yerini ağır silahlar aldıysa, günümüz dijital çağında da, ağır silahların yerini yapay zekâlı savaş teknolojileri dolduracak. Ve yine nasıl ki, soğuk savaş döneminin en korkunç gücü nükleer silah idiyse, geleceğin korkunç silahları yapay zekâ ile donatılmış yeni saldırı araçları olacak.

Dünya çapında sürekli dile getirilen “mekanik askerler çağına giriyoruz” söylemi boşuna tekrarlanmıyor. Yapay zekâ ile geliştirilen savaş teknolojisiyle, düşman bölgesindeki en ufak bir titreşim algılanabilecek ve robot askerler savaşmak için devrede olacak. Yazdıklarım ilk bakışta bir hayal ürünü gibi algılanabilir. Ama bunlar bir zamanların bilim kurgu filmlerine dahi konu olmuş ve yarının dünyasında kullanılmak için çalışmaların yapıldığı hamleler. ABD İleri Savunma Araştırma Projeleri Ajansı, ülkenin gelecekteki operasyonları ve olası anlık afetler için yapay zekâ sistemleri geliştirdiklerini uzun bir süre önce beyan etti. Çin’in ise, henüz test aşamasında olan hava aracı gücü “Sky Hawk” tamamlanma aşamasında ve kullanıma hazır vaziyete gelince Çin, hava sahasını tamamen yapay zekâya teslim edecek. 2000’li yıllarda ilerlerken, dijitalleşmenin zirvesi olan bir geleceğe doğru yol alıyoruz. Teknolojideki otomasyon dönemi her geçen gün yeni gelişmelerle hızlanıyor. Modern endüstri sanayisinin ve modern savunma sanayisinin en gelişmiş buluşu olan yapay zekâ, birçok şeyi akıllı robotik sistemlerle çalıştırıyor. Özellikle küresel güçlerin emperyalist paylaşım savaşlarında en çok kullanılacak yapay zekâyla çalışan savunma sanayisi, savaşlarda hızlı müdahele imkânı sunarken, karar destek sistemlerine sağladığı katkıyla, risk ve hedef tespitlerinin hatasız işlemesine oldukça önemli avantajlar sağlıyor.

Geleceğin küresel egemen güçlerinin yapay zekâya tüm olanaklarıyla yatırım yapmalarının nedeni en çok da bu yüzden. İnsanlık serüvenimizde yapay zekâ, gelecek açısından uzun ve tarihsel bir sürecin önemli bir bölümünü kapsayacak. Bu gelişmelere baktığımızda ister egemen sınıf olsun, ister ezilen sınıf olsun, geleceğe yönelik yapılan hamlelerin neticelerinden aynı derecede olmasa da, aynı şekilde etkilenecek. Ve bizler geleceğe doğru yol alırken, varoluşumuzu yine anlam arayışlarıyla yaşatmaya devam edeceğiz. Lâkin unutmamız gereken bir şey var: İnsan olarak varlığımıza anlam katma arayışımız, yaptığımız iyi şeylerle varoluşumuzu yüceltirken, iyi yaptığımızı sandığımız bazı şeylerle varlığımız, yok olabilecek gelişmelerle karşı karşıya kalacaktır.

Heybet AKDOĞAN

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.