Sevgi Öçal’ın “Leylak Kokusu” Kitabı Üzerine / Cilasin Özgün

Çocukluğundan kalma anılara ve yaşanmışlıklara dair üç şiiriyle başlıyor. İlk baştakiler yalın, sıcak, samimiyetle yazılmış; çocukluğa ya da yaşadığı Aras nehri sınırında bir şehirde pozitif anılarını işlediği şiirlerdir. Ama esas sondakiler, ince ve yavaştan kırgınlık ya da ustalık ve belki büyüme yaşlarıyla bezenmiş, ince hüzün içeren şiirleridir. Beni asıl etkileyen de, ‘Arnavut kaldırımları’, ‘Gözlerim gibi’ , İçtim gözlerini’, ‘Yıldızlar kayıp’, başlıklı şiirleri oldu. Kitapta genel olarak, masumiyet, özlem, sevgi, aşk, hasret, doğa güzellikleri temaları vurgulanırken; son bölümlerinde, ayrılık, hasret, anarşizm, yaşama sevgisi ve ölüm temaları vurgulanmıştır.
Bütün kitapta yoğun imgelerin ve müzikal ahengi ustaca kullanıldığını; ritim ve sözcüklerin dans edercesine yazıldığını gördüm. Esas beni şaşırtan, duyguları, ölçülü ve yoğun yaşanmışlıkları imgelerle anlatışı; hasretten ve yaşama sevincinden ve tüm bu temalardan iyi ve dans eder gibi şiirlerini yazmasıdır. Beklenmedik ve kendini açığa çok vurmayan iyi ve hüzünlü şiirlere hemen geçer.
İçindekiler bölümünde, işaretlediğim en beğendiğim şiirleri: ‘Yıldızlar Kayıp’ , ‘Deli Taylar’ ,’Tutuk’ , ‘Şahta’ , ‘Sona’ , ‘Haziran Çocukları’ , ‘Beklersin’ , ‘Haziran ölüleri’ , ‘On İkiden!’ , ‘Atlılar’ , ‘Milyarlarca Kar!’ isimli şiirleridir ki, hepsi birbirinden nefis lezzette ve kuvvettedir…
Şair uzun mısralardaki ustaca yazma ve dans eder gibi sözcükleri iyi kullanma yönünü iyi kullanır belki ama, benim esas hoşuma giden güçlü ve derinlikli şiirleri olmuştur… rahatlıkla söyleyebilirim ki, uzun mısralardaki becerisini kısa şiirlerinde daha da artırmış ve etkileyici güçte şiirler ortaya çıkmıştır!! Kitapta genelde hep uzun mısralılar var ama kısa tek sayfalık şiirleri şiiri daha vurucu kılıyor… Sonlara doğru daha da yoğun bir hüzün ve imgelerle yazılmış olduklarından, aynı temaların tekrarı gibi sonlarda görünebilir fakat kitabın ortasındaki anarşizm teması içeren coşkulu kısımlara gelip, geçerken okuyucu kitabın tadını fazlasıyla almış oluyor zaten! …
Ortalardaki “Haziran Çocukları” ve “Haziran Ölüleriyle” Nazım Hikmet ve Ahmet Arif’e selam ve coşkuyla ithafta bulunuyor… Onların güçlü sesini kitapta resmen duyuyor ve kapılıyoruz okuyucu olarak…
Sevgi Öcal, sürekli bizi götürdüğü doğuda bir şehirden bahsederken güzel manzaralı yerleri, evleri, doğanın hoş görüntülerini, sokaklarındaki insan manzaralarını, çok sözcükle tek bir manzara hayal ettirerek ve yaşanmışlıklara inandıracak, canlı şiirlerle şakımaya devam ediyor.
Kitabın ikinci yarısında iyice hüznü ve hasreti ve belki diğer duyguları ele alıyor!
“Ektik yüreklerimize, umut tohumlarını, umut gelincikleri açacak dünya, umudu ektik dünyaya…” güçlü umut ve vazgeçmeme duygularını hiç bırakmadan işliyor! Bu güç, efsunlu leylak kokusu şiirinde ilk defa hayal kırıklığına uğramış bir halde göründü bana! Efsunun gerçek olmadığını 2 mısrada dışa vuruyor. Çocukluğuna ait bir acıya büyümüş bir kadın olarak uzaktan baktığını, artık eski acıyı da uzun zaman sonra seyrettiğini ima eder gibi sözlerde sıralanmış.
Öksüzlük yetimlik sözcüklerini birkaç şiirinde çok güzel ve etkileyici söylemiş şair, umarım böyle bir acı yaşanmamıştır bence. Ama bu temalarda kitapta yok değil. Bunu bilinçli bir mesafeden halletmiş… Hayatın anlamını fısıldamış şair duyarlı kalplere ve duyarlı kulaklara. Zaten şiir bunun için yok mu, diyorum kendimce!!
Sevgi Öcal’a asıl söylemek istediğim: Yazmayı bırakmaz da devam ederse, bu ustalığı da aşmış bir şair olarak yoluna devam ediyor olacaktır. Şairin hedefini ve amacını bilmiyorum ama; yazmaya devam etmesini istiyorum içten içe galiba.! Şiir severlere hararetle tavsiye ederim. Bu kitap okunmalı! Leylak kokusu kitabı, pas geçilmemeli derim! Ama 2 kitapla kalmasa sevinirim… Şair yürekli insanlara bin selam! … Psikolog olması benim için artıdır!
Yorum yaz