Şair ve Yazar Ahmet Günbaş’ın İncelemesiyle: “Kedi ve Adam”

/ 6 Mart 2023 / 149 views / yorumsuz
Şair ve Yazar Ahmet Günbaş’ın İncelemesiyle: “Kedi ve Adam”

Zeynep Kasap’ın “Kedi ve Adam” adlı kitabı Mühür Kitaplığı etiketiyle raflarda yerini aldı. “Kedi ve Adam” kitabına dair Şair ve yazar Ahmet Günbaş’ın inceleme yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

KEDİ ve ADAM’A DAİR

Zeynep Kasap’ın ikinci öykü kitabı Kedi ve Adam’daki 12 öykü, daha çok ‘kadın’ öznesiyle ele alınan, ev, aile, ve yakın çevre merkezli küçük ayrıntılar gibi duran sorunsala dönük yara izlerinden oluşmakta.

Sevgisizlik, belki de bu yaraların en önemlisi. Yanı sıra aşk, dostluk, içtenlik, özgürlük, değerbilirlik, sahicilik, bağlılık gibi değerler karmaşasında geçerliliğini yitirmiş ,insanı insan yapan kavramlarla gelişen bir akıştan söz edebiliriz.

Genelde eski-yeni bağlamında sorgulanan durumların, bireyin iç sesine karşılık geldiğini belirtelim. Kitaba adını veren öyküde de bu böyle. Yaşam alanı daralan bir kedinin iç sesinde gezinirken, aslında kendimize dair çok şey öğreniyoruz. Örneğin, bahçeye işeyen bir kediyle balkondaki nobran kadın arasındaki ilişkiyi şöyle özetleyebiliriz:

“Yedik sanki bahçesini. Üstelik işim bitince pis de bırakmıyorum. Çişimi yapıp hemen örtüyorum bir güzel toprakla. Başladı söylenmeye yine yanındaki koca göbekli adama:

‘Yine geldi kör olmayasıca. İşeyecek yine sağa sola. Başka yer yok sanki! Bir elime geçirsem şu kediyi!’” (s:56-58)

Daha sonra kedi ile adamın arasında oluşan dostluğun seyri tırmık iziyle anlatılır:

“Gelir gelmez tırmaladın beni ama neyse. İdare edeceğim artık. Sevdim seni. Ama bak, ses çıkarmadım diye bunu adet edinme tamam mı?” (s:61)

Gerçek sevgi ile gerçek dostluk arasındaki bağ, bitkilere ve hayvanlara iyi davrandığı halde bir türlü kızına sevgisini gösteremeyen anne profilinde de sorgulanır:

“Odamdan gözükmüyor ama sesini duyabiliyorum. Yaprakları boynunu büktüyse hüzünlenir. Anlarım. Onlar canlanınca canlanır. Bahçedeki ağaçlarla durmaksızın her mevsim konuşur. Her sabah asmaya, menekşeye, şeftali ağacına, kedilere günaydın der. Benimle de çiçeklerle konuştuğu gibi konuşsa, sevse, okşasa saçlarımı, bende canlanır mıyım ki?

‘Suyu mu bitmiş benim kızımın? Aman boynun eğik kalamasın.’” (s:34)

Bu Upuzun Acıklı Bir Hikâye’nin parkındaki gün görmüş ağacı çocukluk özlemiyle konuşturan satırlar geçici bir terapi sağlasa da bugüne gelindiğinde, derin bir yalnızlık içinde buluruz kadını. Özellikle evlilik ilişkilerinde tekdüze hareket eden bir robottan farksızdır. Erkeğin tekelindeki sevgi anlayışı tat tuz vermez. Pencere öyküsünden yansıyan şu tümceler, süreğen solgunluğu bir çırpıda açıklar niteliktedir:

“İhsan beni sever bilirim. Allah var sık sık söyler. ‘Seviyorum lan seni!’ der. İhsan beni en çok geceleri sever. Sabaha yine bir şeye kızar, kavga eder, çeker gider.” (s:16)

O kadın ki çekip gitmelere, sessiz sedasız intiharlara açıktır artık! Örneğin, bir sabah, herkesi kahvaltıya çağırdıktan sora kendini balkondan boşluğa bırakan kadını hiç kimse fark etmez.

Benzer bir yalnızlık da dış dünya ile de ilintilidir. Bir deniz kentinde oturmasına karşın doğru dürüst denize bakamayan kadın da aynı solgunluğa tabidir. Yine aynı benzerlik içinde okuyup bir yerlere gelmek, kısaca özgürlüğünü kazanmak için günlük rutin işlerin zincirinden kurtulması gerekir kadının. Ne yazık ki varlığını adanmışlık derecesinde kutsal aileye sunan taşralı bir kızın düşleri/hayalleri bin bir engelle boğuşur:

“Ben istemedim mi okula gitmeyi? Okula giden o iki kız çocuğuna özenip upuzun saçlarımı kesip kurdeleyi takıvermedim mi? Dövmedi miydi saçlarımı görünce anam beni? Ya evlenip gelince elime kalemi defteri aldığımda alay etmediler mi, bu yaşta, ne bu diye? Büyüdüğümde bile ağlatmadılar mi beni? Cahil, okumamış zamanında, anca okuyor demediler mi? Kırmadılar mı bütün hevesimi? Gülüşümü yarıda kesmediler mi?” (s:43)

Özetle Kedi ve Adam’da ‘yaşam çıkmazı’ gibi duran olumsuzluklar toplamından yansıyan kareler, giderayak soru ve ünlem işaretlerini çoğaltır beynimizde.

Zeynep Kasap’ın ilk kitabına oranla biraz daha pekişen öykü dilinde, kısa ve net vuruşlarla bıraktığı izlerin önemli yüzleşmelere gebe olduğunu belirtelim.

Okunması dileğiyle…

* Kedi ve Adam – Zeynep Kasap, Mühür Kitaplığı, 1.basım, Ocak 2023

İnceleme: Ahmet Günbaş

Benzer Konular
Yakup Yaşar’ın İncelemesiyle: “Sakura Çiçeği” Romanı
Küçük bir çocuğun gözünden dünyaya bakmanın masumiyeti ve o masumiyetin insanın içini acıtırcasına gerçek karşısında boyun bükmesi… Romanı bir cümleye sığdıracak olsam bu cümleyi kurardım. Masumiyet… Umarsız yetişkinlerin ayakları altında..
‘’Seslendim Uyuyordu Dünya’’ adlı Şiir Kitabı Üzerine / Enver Karahan
‘’ Şiir, konuşma ile susmayı bir araya getirmektedir’’ der, Thomas Carlyle. Susmanın büyüsü ve retoriğin arasında yeni bir dünya kuruyor şair Gülten Doğruyol İncesu bizlere. İyi niyetli bir dokunuş hece..
Enver Karahan’ın İncelemesiyle: ”Avustralya Edebiyatından Portreler” ve Muzaffer Oruçoğlu
”Kendi dışında ve içindeki güçlere karşı verdiği sonsuz mücadele ve ortaya koyduğu kültür mirasıdır, insan yaşamı.” (Grigory Petrov) Eski çağlardan günümüze kadar insan hep bir mücadele halinde olagelmiştir. Kendisiyle, başkalarıyla,..
Yeniden Dönüş / Fatma Karagülle
Yazımın başlığı, okurlara şaşırtıcı gelmiş olabilir. Merak etmekte haklılar. Kim ya da neyin dönüşü? Mühür Kitaplığı Yayınevi’nin Genel Yayın Yönetmeni Şair-Yazar Mustafa Fırat, on yıl aradan sonra ikinci şiir kitabı..
Cihan Erdoğan’ın İncelemesiyle: Yüksek Yeşil Dağlar,  Vahşi Otlar ve  “Avustralya Edebiyatından  Portreler…”
Pandeminin dünyayı kasıp kavurduğu en zor zamanlarında 2 Yıldan fazla Komün Tv’de Muzaffer Oruçoğlu’ndan Rusya,Güney Amerika, Amerika,Avusturalya, Avrupa (İngiliz,İrlanda, Fransız, Alman,Avusturya, İsviçre) İran, Suriye,Türkiye, Ermenistan, Kürdistan edebiyatı ve yazarları üzerine..

Yorum yaz