“Serçenin Gözyaşı” Filmi / Heybet Akdoğan

SİNEMA

“Serçenin Gözyaşı” Filmi / Heybet Akdoğan
199 views

Biyolojik özellikleri bakımından birbirlerinden farklı olan kadın-erkek, toplumun temel unsurlarıdır. Biyolojik farklılıklar, toplum statüsüne göre kadın ve erkeğe yazılı-yazısız görevler vermektedir. Çoğunlukla sözlü bir biçimde kadına ve erkeğe verilen görevler, biyolojik farklılıktan ziyade, sosyo-kültürel özellikleri ön plana çıkarmaktadır. Bu bakımdan toplumsal cinsiyet kavramı, insanların toplumsal görev ve sorumluluklarını tanımlayan bir kavramdır.

Sosyolojinin genel tanımına göre; kadın doğulmaz, kadın olunur. İnsanlık tarihini kadın konusunu ele alarak sorguladığımızda, kadının farklılığının toplumsallaşma süreci içerisinde sadece biyolojik bakımdan bir ayrıcalığa sahip olduğunu görürüz.

İnsanlığın toplumsallaşma sürecinde kadın biyolojik farklılığının ötesinde, erkek cinsine göre yaşamı oluşturmada her zaman en iradeli ve en önde olan varlıktır. Böylelikle toplumsal cinsiyetin biyolojik değil, kültürel bir kod olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

Kadın ve toplumsal cinsiyet temalarının en çok işlendiği alanlardan bir tanesi ise sinemadır.

Sinema toplumsal cinsiyet kavramının, cinselliğin, tiplemelerin, temaların ve idelerin sürekli üretildiği ve yeniden temsil edildiği kültürel bir alandır. Bireyin ve toplumun kadına olan bakış açısında, kadının toplumdaki yerinin konumlanışında, sinemanın kadını ele alış biçimi önemli bir rol oynamaktadır. Sinemanın üstlendiği sorumluluk bakımından, sinemadaki ” eril” görüşün, kadını; toplumsal cinsiyet açısından nasıl ele aldığı, görsel hazzı nasıl şekillendirdiği, sinemanın kadını nasıl tanımladığıyla doğrudan alakalıdır.

Yakın dönem sinema tarihini, kadınların toplum içindeki konumu bakımından izlediğimizde, kadın karakterlerinin genellikle; zayıf, tek başına güçlü olamayan, hayatı ile ilgili kararları kendi iradesiyle vermesine müsade edilmeyen ve devamlı erkeğin kontrolü altında yaşayan insanlar olarak seyretmekteyiz.

Türk sinema tarihinde 90’lı yıllardan sonra, özellikle bağımsız sinemacıların görsel sektörde ağırlıklı olmasıyla birlikte, sinemada daha özgün anlatıların, yeni kadın öykülerinin ve feminist kadın kimliklerinin senaryolaştırıldığı filmlere seyirci olarak kavuştuk. İzleyici olarak bu kavuşmayı sinema sektöründe en çok da kadın yönetmen ve senaristlerin artmasına borçluyuz.

Son günlerde Türk sinemasında kadın kimliğinin, ‘ataerkil’ toplumda yaşadığı acıları dile getiren önemli bir film daha gösterime girecek.

20 Ekim’de gösterime girecek olan “Serçenin Gözyaşı” isimli film için, 4 Ekim Çarşamba günü, İstanbul Taksim Sofitel Otel’de bir basın toplantısı yapıldı.

Toplantıda konuşan yönetmen Aysun Akyüz Mehdiabbas; “Kadınlar konusunda sessiz kalmamaya sanatımızla ses olalım” cümlesini paylaştı. Mehdiabbas; ” Gelişen akıl, bilim ve teknolojiye rağmen kadına şiddetin, tecavüzün ve sapkınlığın dozunun azalmadığını aksine arttığını” ifade etti.

Yönetmen Aysun Akyüz konuşmasının devamında; ” Hâlâ kendini sessizliğe gömen kadınlarımızın olduğunu, hâlâ sesini duyuramayan ve sesini duyuramayıp yitip gidenlerimizin adına, yapabileceği en iyi şeyle yani sanatıyla kadınların sesi olmak istediğini” söyledi.

” Serçenin Gözyaşı” filminin senaristliğini Şengül Boybaş üstlenmiş. Senarist Boybaş, “Filmin senaryosunu yazarken ağladığını, okurken ağladığını ve filmi izlerken ağladığını” dile getirdi.

Filmin yapımcısı Çağla Başak Çobanoğlu, “uzun bir hazırlık sürecinden sonra hazırlanan Serçenin Gözyaşı adlı filmin, gerçek bir hikâyeden esinlenerek ortaya çıktığını” vurguladı. Çobanoğlu, “bu filmin hazırlanışında hiçbir görüşün ve ideolojinin, kadın dramının önünde olmadan tamamlandığını” hassasiyetle belirtti.

“Serçenin Gözyaşı” filmi pek yakında izleyiciyle buluşacak.

Türk sinemasındaki kadın yönetmenler ve senaristler 2000’li yıllardan sonra, şimdiye kadar filmlere konu olan ‘eril’ bakış açısını, geleneksel aile yapısını; kadına yüklenen cinsel anlamlardan sıyrılarak, alışılmışın dışında, yeni imgeleri sinemaya kazandırarak, modern filmleri topluma sunuyorlar.

Feminist içerikli filmlerin çoğalmasıyla birlikte, toplum ” patriyarkal” filmlerden giderek uzaklaşıyor. Toplumsal cinsiyet bakımından, insanların ‘eril’ sinemadaki, cinsiyet rolünün farkına varmaları ve sinema aracılığıyla kadının toplumsal statüsünü hayata dokunur şekilde irdelemeleri, sanatın toplumsal gelişmeye olan katkısını daha çok hissedilir kılıyor.

Kadına atfedilen kötü rollerin normalleşmesine bir başkaldırı olarak gösterime girecek olan ” Serçenin Gözyaşı” filmi, kadının özgürleşmesine görsel alanda ciddi destek sunacaktır. Sanatın gücünün toplumda önemli dönüşümler yarattığı inkâr edilemez bir gerçektir.

Sinemanın katkılarıyla, kadınların kamusal alanda özgürleşmeleri ve tarihsel birikime sahip olan toplumsal baskıyı aşmaları; Aysun Akyüz Mehdiabbas gibi yönetmenlerin, senaristlerin, oyuncuların, yapımcıların… çabalarıyla daha ciddi boyutlara ulaşacaktır.

“Serçenin Gözyaşı” isimli filmi izleyecek olanlara şimdiden, ” iyi seyirler” dilerim.

Heybet AKDOĞAN

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…

 

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.