Sabaha Kalanlar / Erinç BÜYÜKAŞIK

ÖYKÜ

Sabaha Kalanlar / Erinç BÜYÜKAŞIK
Yayınlanma: Güncelleme: 174 views

Siren göğe ince bir yarık açtı, sesi duvarlara kazındı. Toz ve yanık kokusu Omar Mukhtar Caddesi’ne sindi. Kırık camlar ışığı çoğaltarak sokakları parça aynalara böldü.

Saliha cebindeki düğmeyi avucuna kapadı. Küçük, yuvarlak, kayıp bir noktaydı. Gürültünün ortasında minnacık bir sıcaklık kendine yol açtı. Yanındaki çocuk, Samir, ayıyı kollarına bastırmıştı. Omuzları düşmüş, karnı içe çekilmişti. Kumaşı kül kokan oyuncağa burnunu bastırınca açlığın uğultusu bir an geri çekildi.

Jamal Abdel Nasser Caddesi’nin köşesinde insanlar sessiz bir çizgi oldu. Kimse yüksek sesle konuşmadı. Dudaklardan çıkan kırpık fısıltılar havada asılı kaldı, geri döndü. Yüzlere ince bir sızı işledi.

Saliha yıkık apartmanın gölgesine girdi. Merdivenin altında, kucağında yanık defteriyle çökmüş bir adam vardı. Sayfalar kabarmıştı. Adam başını kaldırmadı. İkisinin arasında görünmeyen bir satır dolaştı.

Gökyüzünde ipi kopmuş bir uçurtma sallandı. Çocukların başları aynı anda kalktı. Uzayan bakışlar, o sokakta bütün kelimelerden ağırdı.

Bir vakit önce kara tahtanın önünde tebeşir Saliha’nın parmaklarının arasındaydı. “B…” harfi tahtaya değmiş, çizgi uzamayı beklemişti. Kapı aralığından rüzgâr girmiş, defter sayfalarını havalandırmıştı. Tebeşir tozu havada küçük bir bulut olmuştu. O beyazlık akşam eve taşınır, ekmek kokusuna karışırdı. O sesler çoktan susmuştu; kulakta ince bir iz kalmıştı.

Şimdi ayaklar kırık koridorda yankı bıraktı. Cam kıymıkları üstünde izler birbirine karıştı. Bazı adımlar taş gibi ağır, bazıları gölge gibi hafifti. Çıkışı gösteren işaret yoktu. Yine de herkes aynı yöne sürüklendi. Bastonların tok sesiyle çıplak topukların ritmi birleşti: tok—tık—tok—tık. Şehir, yaralı ama direnen bir gövde gibi hareket etti.

Öğleye doğru Shuja’iyya tarafından siyah duman yükseldi. Uzakta bir patlama gövdeyi titretip geçti. Sokak aralarında sarsıntılar dolaştı. Hiç kimse bağırmadı. Yüzler yön değiştirdi. Adımlar aynı ritimde kaldı.

Saliha yıkıntının kenarında küçük bir oyuncak araba buldu. Lastikleri kopmuştu. Avucunda pasın keskin kokusu kaldı. Arabayı Samir’e vermedi; taşın üstüne bıraktı. Orada, yarım kalmış bir yol gibi sustu.

Koku gün boyu değişti. Yanık kokusu, belki bir yardım çuvalından saçılan sabunla çarpıştı; ardından kısa bir nane geçti, sonra yeniden duman bastı. Rüzgâr kokuları birbirine doladı, sonra savurdu.

Bir kadın saçlarını çatalın dişleriyle ayırıyordu. Ayna yoktu, tarak yoktu. Saç telleri kırık ışık gibi dağıldı, sonra yerine oturdu. Kadının yüzü suskun kaldı. Samir’in bakışı kısa süre ona takıldı; sonra yeniden oyuncağına döndü.

Sokağın kıyısında tek başına bir masa ayağı kalmıştı. Masa yoktu. Paslı vida dönük kalmıştı. Uzun gölgesi duvarın yüzünü ölçtü; gün boyu uzayıp kısaldı.

Wehda Street’in ucunda kalabalık toplandı. Eller uzandı, omuzlar birbirine sürtündü. Çuvallardan ekmek ve konserveler çıktı; kısa sürede tükendi. Bir konserve kapağı kaldırım boyunca yuvarlandı, çatlağa sıkıştı, ışığı söndü. Samir’in bakışı kapağın ardından kayboldu, gözünde açlıktan çok bekleyişin karanlığı vardı. Sıradakiler ekmek değil, bazen yalnızca bekleyişin gölgesini paylaşıyordu. Su torbaları elden ele geçti, bir kısmı yolda sızdı. Çatlaklara düşen damlalar hızla kayboldu. Geriye susuzluğun kokusu kaldı.Kalabalık dağılırken biri, denizde bekleyen yardım gemilerinden söz etti. Kimse onları görmemişti ama herkesin aklında aynı çizgi vardı: ufukta görünmeyen bir gemi, gövdesinde hayali ekmek kokusu.

Gece yarısı ayakta kalmış bir odada yer buldular. Ay ışığı çatlaklardan süzüldü. Saliha gözlerini kapadı. Bir sınıfın ip atlama sesi, uzaktaki ağır bir gürültüyle çarpıştı. Zaman bıçağın ucunda sallanan ekmek kırıntısı gibi asılı kaldı.

Sabaha karşı yakın bir duvarın ardında su kaynadı. İnce bir fokurtu, ardından kısa bir tık duyuldu. Kupa yoktu. Buharın hayali dili ıslattı. İnsan bazen yalnızca sesle doyardı. Güneş kırılgan bir ışıkla sokağın başına dokundu. Saliha cebindeki fişi çıkardı, arkasına dümdüz bir çizgi çekti. Çizgi fazla vaat taşımıyordu. Yine de geçilecek bir yol gibiydi. Samir’in nefesi oyuncağın kumaşında küçük bir sıcaklık bıraktı.

Öğleye doğru Rimal yönünden tuz kokusu geldi. Deniz görünmüyordu; kokusu yanığın üstüne ince bir çizgi çekti. Bir adam boş bir bidonu kaldırdı, sonra yere bıraktı. Samir sallayınca bidonun içinden yalnızca yankı çıktı; su değil, ses aktı yere. Yankı bile bir anlık serinlik gibi dağıldı.

Bir bayram sabahının izi geri döndü. Evin içinde ekmek kokusu vardı. Dışarıda yeni boyalı kapı parlıyordu. Leyan yere tebeşirle küçük bir güneş çizmişti. Işınlar harf gibi uzanmış, çocuklar sırayla içlerinden geçmişti. Şimdi aynı kapıların yerinde boş çerçeveler duruyor, duvarlarda yalnızca is kokusu kalıyordu.

Kalabalığın ortasında bir kahkaha yükseldi. Kimin ağzından çıktığı belli değildi. Belki hiç kimse gülmedi. Yine de yüzlerde ince bir çizgi açıldı.

Bir karga alçaktan geçti, gagasında ince bir metal parçası vardı. Düşürmedi. Kırık duvarın kenarına kondu, başını yana eğdi, sessizce baktı. Sonra kanatlarını açıp gökyüzüne karıştı. Bazı şeyler insanların elinde değil, kuşların kanadında yerine varıyordu.

Gün ilerledi. Jamal Abdel Nasser tarafından toz yükseldi. Kimse başını kaldırmadı. Kısa görünen her şey uzun sürdü. Kaldırımda eğri bir kalem ucu parladı, sonra toprağa gömüldü. Kâğıdı yoktu. Gölgesi Samir’in bileğine düştü, sanki yazılmamış bir kelimeyi bekliyordu.

Bir kadın evinin eşiği sandığı yerde durdu. Eşik yoktu. Elindeki anahtarı havada çevirdi. Anahtar kısa süre döndü, sonra sustu. Kadın onu cebine koydu. Kapı belleğin içinde soluk bir çizgiye dönüştü.

Dar bir geçitte dökülen duvarın altından eski bir mavi belirdi. Saliha parmağını sürdü. Serinlik kısa sürdü, ardından toz parmağa yapıştı.

Akşamüstü sahilde yürüdüler. Deniz kıyıya vurdu. Her dalga bir heceydi. Bir deniz kabuğu buldular; içindeki uğultuyu deniz sandılar. Kabuğun kendisi kayboldu, ses kulakta kaldı. Ufuk görünmüyordu ama Samir denizi dinlerken, Saliha yardım gemilerinin gölgesini düşündü: görünmez, ama konuşulan bir umut çizgisi.

Bir patates kaldırıma düştü, yuvarlandı, taşın çatlağına sıkıştı. Orada filizlenmeyecek kadar sessiz kaldı. Samir patatese değil, çatlağa baktı. Çatlak ince bir su yolu gibiydi.

Akşamüstü siren ince bir çizgi çekti, sustu. Wehda’nın ucunda bekleyenler aynı anda omuzlarını indirdi. Karanlık erkenden çöktü. Saliha ile Samir yarısı ayakta kalmış bir odanın sağlam duvarına yaslandı. Çatlakların çizgisi bazen harf, bazen su yolu oldu, sonra yeniden çizgiye indi. Çizgi sabaha kaldı.

Sabahın ilk ışığında bir duvarın köşesine kireçle tek bir harf yazıldı. Kimse yazanı görmedi. Harfin yarısı toza karıştı, kalan çizgi kelimeyi tamamladı. Kelime seslendirilmedi. Sessizlik ağırlaştı, ama yer tuttu.

Saliha parmağını harfe sürdü. Ucu beyazla lekelendi. Bembeyaz değildi, ama yeterdi. Cebinde düğme, boncuk, fiş vardı. Adımları ritim tuttu: tık—tık—hış. Her adım taşın değil, belleğin ağırlığını taşıdı.

Samir’in adımları hafifledi. Oyuncağı kollarında açlığın yükünü hafifletiyordu. Öğle sıcağında gölge bir sığınak oldu. Saliha fişi ters çevirdi, ikinci bir çizgi çekti, başına küçük bir nokta koydu. Noktalar yan yana geldi, görünmez bir yol açıldı. Yol görünmüyordu, ama yürüdükçe belirginleşti.

Samir parmağını çizgiye bastı, ucu toza bulandı. Toz günün rengi oldu. Akşamüstü tencere kapağının sesi, ayakların yankısı bir an geri döndü, sonra dağıldı.

Rimal yönünden tuz kokusu yeniden geldi. Tuz, dumanın üstüne ince bir çizgi daha attı.

Gece koyulaştı. Saliha gözlerini kapadı. Duvarın çatlağı harfe dönüştü, ardından su yoluna, en sonunda çizgiye indi. Çizgi sabaha kaldı.

Sabah aynı çizgiye dokunan parmak ucunda beyazlık belirdi. Eksikti. Yine de görünen tek işaretti. O beyazlık sessizliğin içindeki direnci taşıdı.

Erinç Büyükaşık

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.