Mersin Programları Başladı

KÜLTÜR / SANAT

Mersin Programları Başladı
Yayınlanma: Güncelleme: 90 views

Felsefe, sanat, hukuk, barış ve politik temalı bir dizi program için bu haftaki durak Mersin. Kentte, değişik çevrelerden pekçok arkadaşla bir araya gelmiş olduk. Gelişim, buraya baharın gelişiyle, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ile aynı zamana denk geldi. Programlar, salon toplantıları, radyo ve televizyon sunumları ve arkadaş toplantı ve buluşmalarıyla devam ediyor / edecek. Ben hem kentteki entelektüel atmosferi yansıtmak hem de program içeriklerinden söz etmek için Mersin’den bazı kesitleri, merak edenler için paylaşmak istiyorum.

İlk tanışma ve buluşma Abuzer Kiraz, Özkan Özdemir, Oktay Duman, Ulaş Bayraktar ile oldu. Serap ve Celal’i de hatırlatmak isterim. Programda hukuk felsefesi yapmak üzere bir televizyon sunumu göründüğü için ilkin kentin tanınan avukat / hukukçularından olan Bilgin Yeşilboğaz ile temas kurmak oldu. Yeşilboğaz, önceki dönem Mersin Baro Başkanı. Bilgin Başkan, felsefeye meraklı biri olmakla birlikte hukukun, felsefesiz düşünülemeyeceğini söyleyen biri olarak dikkat çekiyor. Dolayısıyla hukukun, yalnızca yürürlükteki pratikten, pozitif hukuktan ibaret olmadığı kanaatinde. Hukuk bilinci için hukuk fakültesinden mezun olmanın yetersiz olduğunu düşünüyor. Bu yüzden de program süresince derin ve etkili anlamı olan bir çok soru, konu ve temayı tartışmaya açmış oldu(k).

Nil Televizyonu’ndaki tartışmada Hukuk Felsefesi adlı kitabımdaki içeriklerle birlikte birçok sosyal, iktisadi, politik ve aktüel soruna da açıklama getirme imkanı oldu. Aktüel diyorum, çünkü son günlerde ülkemizin siyasal gündemini büyük oranda belirleyen, Kürt sorununu barışçıl yöntemlerle çözmek için yapılan girişimler de konuşuldu. Konuya filozofça bakanlar için söz söylemenin erken olacağını anımsattım. Hegel olsaydı belki de “Minerva’nın baykuşu akşam karanlığında uçar” ifadesini kullanırdı. Çünkü büyük olaylar üzerine konuşmak, felsefesini yapmak için olayın “yeterince” olgunlaşması gerekiyor. Filozofça bakışın ikinci saptaması ise görünen ile görünen arkasındaki ilişkidir. Şimdi biz, daha çok görünen, bize servis edilenler üzerinden analiz yapıyoruz. Gerçek ortaya çıktığında analizlerimiz de değişir.

Böyle köklü sorunları, bir kişinin veya bir kaç kişinin talimatıyla, mektubuyla çözmenin mümkün olmadığı bilinir. Yüz yılın sorunlarını çözmek için dolaylı ve sürecin dışında olanlarla değil, savaş sürecinin doğrudan içinde ve merkezinde olanlarla görüşmek daha makul ve mantıklı bir yol olarak görülüyor. Hukukun en önemli işlevi ise kararların, süreçlerin ve mahkeme sonuçlarının, geniş kamuoyunu ikna edecek mahiyette olmasıdır. Elbette açık, anlaşılır ve şeffaf olması icap eder. Daha da önemlisi her sosyal, siyasal ve ulusal sorunun asgari talepleri vardır. Çözüm önerisi ve yolları, bu taleplerin karşılanmasını zorunlu kılar. Örneğin sınıf mücadelesi ancak, sınıfların ortadan kalkmasıyla son bulur. İnanç, din, cins, etnisite ve benzer kimliksel sorunlar, ancak eşit yurttaşlık ve tam hak eşitliği gerçekleşirse son bulur.

Emperyalizm koşullarında ulusal sorunlar, ulusal taleplerin sağlanması veya ulus devletlerin inşa edilmesiyle çözüme kavuşabilir. Temel taleplerin hükmünü sürdürdüğü koşullardaki barış, Kant’ın terimiyle, “ebedi barış” olmaz geçici barış olur. Sorunlar, bir süreliğine halının altına süpürülmüş olur. Bu durumda, kitleler kısa zaman dilimlerinde barış için moralize olsa da uzun süreçler söz konusu olduğunda moralin yerini, moral bozukluğu alabiliyor.

Yeşilboğaz’ın açtığı tartışmalar arasında Kant, Hegel ve Marx gibi filozoflarların hukuk ile teşriki mesaileri de yer alıyordu. Her üçünün de savaş ve barışa dair görüşleri olduğunu söyledik. Kant, savaştan kaçan bir filozof olarak barışa yoğunlaşır. Her sorunun ulusal ve uluslararası hukuk imkanlarıyla çözüleceği kanaatinde. Belki de Avrupa Birliği düşüncesinin fikir babası. Hegel ise Herakleitos gibi savaşçı bir filozoftur. Fakat ona göre savaş dönemi modern, ulus devletlerle birlikte sona ermiştir. Marx ise tarihi, sınıf savaşları tarihi olarak tasvir eder. Emek ve sermaye arasındaki mücadele var olduğu sürece savaş, kaçınılmaz bir hadisedir.

Bilgin Başkan’ın açtığı tartışmalar içinde haklar ve özgürlüklerin üzerinde durmak da vardı. Haklar ve özgürlükler için iki anlayış konuşulmuş oldu. Bu haklar ve özgürlükler, kral, bey, bakan, Başkan gibi büyük adamlar tarafından “verilen” haklar mıdır? Yoksa mücadele yoluyla yani bedel ödenerek “alınan” haklar mıdır? Programda da altını çizdiğimiz gibi elbette ki “alınan” haklardır. Oysa dünyada olduğu gibi ülkemizde de haklar ve özgürlüklerin büyük adamlar tarafından verildiğine inanan geniş bir kitle bulunuyor. Sosyal tarihe kısaca bile bir göz atıldığında Spartaküs (Romalı) hareketinden, Bedreddin Devrimi’ne dek nice halk ayaklanmasını ve 20. yüzyıldaki emekçi devrimlerini görüyoruz. Söz konusu bir hak ve özgürlüklerden söz ediliyorsa anılan mücadelelerin ayrıntısına bakmak gerekiyor.

Nil TV’deki önemli temalardan birisi de pozitif hukukun, filozofik fikirlerden ne oranda etkilendiği oldu. Devlet ve hukuk düzeneği, değişmezliği merkeze koyar, katı kuralları yüceltir ve yasalara kutsiyet yükler. Oysa hayat dinamiktir, hukuk ve devlet, olduğu gibi devam edemez. Her çağın hukuk sistemi, kendi çağının hukuku olarak vardır. Çağ değişirse hukuk ve devlet de değişir. Roma, Osmanlı, Bizans, Pers ve Rus imparatorlukları ve onlara bağlı hukuklar nasıl ki son bulduysa bugünkü emperyalist dünya sistemi de son bulacaktır. Devrimci felsefe, bunun açıklamasını yaparken katı kuralları, “zalim yasaları” aşındırmak ister. Redbruch hakkını düşünelim. Redbruch’a göre mahkeme, katı yasalara karşı demokratik bir tavır ve kanaat içinde olmalıdır. Misal, baklava çalmayı suç sayan bir ceza kanunu uygulanamaz. Keza aynı suçtan iki kez yargılanma olamaz (non bis idem kuralı).

Hukukun sınıfsal niteliğine yer vermeyen bir sunumun özgün bir sunum olduğunu söylemek mümkün görünmüyor. Hukuk, her çağda esasen egemen sınıfların hukuku olarak işlev görür. “Herkes için hukuk” klişesi, ancak kısmen doğru olabilir. Bu çerçevede adları anılması gereken faşist hukuk filozofları da vardır. Günter Jacobs ve Carl Shimitt bunlar arasında yer alır. Programda da izah edildiği gibi hukuku düalist tarzda ele almışlardır. Onlara göre hukuk deyince “yurttaş hukuku” ile “düşman hukuku” birlikte ele alınmalıdır. Bu görüşler “Hitler hukuku”nun felsefi temellerini oluşturmuştur. Sözün özü, faşist hukuk filozoflarına göre toplumsal düzene karşı çıkan muhalifler yurttaş değil düşman muamelesi görmelidir!

Ülkemizde Kürtlere, komünistlere, Kızılbaşlara, sıklıkla reva görülen uygulamalar düşman hukuku çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu türden hukuk uygulamalarını anımsatan tartışmalar bizi, aynı zamanda hukukun tarihselliğine de götürür. Hukuk her zaman var olmuş mudur? Hukuksuz toplum mümkün mü?

Bilgin Başkan’ın sorularını yanıtlarken de dikkat çektiğim gibi hukuk tarihsel bir olgu olarak vardır. Yani modern / uygar tarihle ortaya çıkmıştır. Uygarlığın son bulmasıyla da ortadan kalkar. Marx ve Engels’in hukuka ilişkin görüşleri de bize, aynı düşünceyi söyletir.

Dolayısıyla hukukun her zaman var olduğu tezi, egemen sınıfların, çağımızda ise burjuvazinin iddia ettiği bir yalandır. Zira klan ve kandaş toplumların hüküm sürdüğü komünal toplumda hukuk söz konusu değildi. Devlet ve sınıflar da bulunmuyordu. Peki hukukun yerini dolduran sistemi nasıl açıklıyoruz? Komünal sistem eşitlikçi olduğu için davranış kurallarında da eşitlikçi bir anlayış hüküm sürüyordu. Bu yüzden “toplumsal yaşam kuralları” vardı diyoruz.

Bu kurallar ile maddi / şiddet araçlarıyla müeyyidesi olan “hukuk kuralları” birbirinden farklıdır. Dolayısıyla sınıflı uygar toplumlarda nasıl ki hukuk kuralları geçerli ise sınıfsız, komünal ve komünist toplumlarda da toplumsal yaşam kuralları geçerli olmaktadır / olacaktır.

Mersin’de ilk günün özeti için arkadaş buluşması, Kültürhane ziyareti ve tantuni yemek molasının altını çizmek gerekiyor. Elbette programın en önemli durağı olarak Nil Tv’yi ve Bilgin Yeşilboğaz’ı da anmak gerekiyor.

Mehmet Akkaya

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.