“Merhaba” Filmiyle Ara Güler Bizlere Merhaba Diyecek / Heybet Akdoğan

SİNEMA

“Merhaba” Filmiyle Ara Güler Bizlere Merhaba Diyecek / Heybet Akdoğan
Yayınlanma: Güncelleme: 284 views

Yaşamın sonsuz değişkenliğinde bazı anları yakalamak ve kalıcı görsel bir imgeye dönüştürmek fotoğraf sayesinde çok daha kolay ve anlamlı oluyor. Çünkü fotoğraf sanatının kendi başına bir anlamı ve görsel estetiği vardır. Bir görünüşteki güzelliği, çirkinliği ve o ân’a özgü görsel anlamı kalıcılaştırmak, fotoğraf sanatının anlatımıyla ve iletişimiyle 19. yüzyıldan günümüze kadar devam ediyor.

Fotoğraf sanatıyla ilgilenen fotoğraf sanatçıları, fotoğraf sanatının amacına uygun olarak nesnel bir yaklaşımla gördüklerini kayıt altına alırlar. Fotoğraflar bu bakımdan bir belge niteliğindedir. Faaliyet alanıyla bir iletişim aracı olan fotoğraf, toplumsal ve sanatsal yönüyle çağdaş dünyanın içinde işlevini koruyan ve diğer sanat dallarıyla birlikte bütünleşmiş bir sanat alanıdır. Farklı sanat dallarını bir araya getiren en önemli öğenin estetik olması, ve fotoğraf sanatının kendi başına estetik bir görsel olması, fotoğraf sanatının diğer sanatlarla disiplinlerarası ilişkisini geliştiren en başat özelliktir. Her sanat dalı nasıl ki güzelin peşinde koşuyorsa; fotoğraf sanatıda güzel olanı aramanın çabasındadır. Sanat için güzel olanı sadece iç ve dış görüntünün güzelliğiyle kıyaslayamayız. Sanat için güzel ve anlamlı olan, anlama ulaştıracak değerlerin bütünüdür. Bu açıdan bir fotoğraf sanatçısı için güzel olan bize çirkin gelebilir. Fakat sanatın amacını kavradığımızda bize hoş görünmeyen bir görselin, fotoğraf sanatçısı için güzel kabul edilip, görsel bir değere ulaşmasıda bizi şaşırtmaz.

Temel olarak anlam ve estetik, fotoğraf sanatının en önde gelen değerleridir. Bir fotoğraf sanatçısı güzeli yani anlamlı olanı ortaya koymak için, yakalamış olduğu karelerle hedefine yön verir. Ama bu kareler görüntüde, çizgilerin sınırlarıyla belirlenmiş estetik bir değer değildir. Çizgilerin ötesinde insanın; yaşamın, doğanın ve şeylerin sonsuz anlamına sahip estetik meziyetin kompozisyonudur. Duayen fotoğraf sanatçısı Ara Güler için de fotoğraf bir anlama sahip olmalıydı. Hatları aşan, mutlaka bir şeyleri ifade eden bir kare ve estetik bir bütün olmalıydı. Ara Güler gerçeklerin fotoğrafçısıydı. İnsanın ve hayatın realitesini fotoğraflarla belgeleyen bir fotoğraf ustasıydı. Etrafında dönen dünyayı deklanşöre basarak resmetmeye çalışıyordu. İnsanların fotoğrafçısı olarak bireyin sevinçlerini, dramlarını; kısacası insana ait olan her şeyi, hayatın bütünlüğü içerisinde kaydeden bir sanatçıydı; fotojurnalistti. Onun için bir fotoğraf karesi aynı zamanda haber demekti. Fotoğraflarını, insanlığın geleceğine aktarmak için bir haberin verebileceği mesajlarla paylaşırdı. Yaşadığı devri kayıt altına alan ve görselin tarihçisi olan Ara Güler, “Yalan konuşmayan fotoğraf makinesi…” dediği objektifiyle, görünen her şeyin içinde estetik değeri aramanın heyecanıyla, fotoğraflarını insanlığa armağan etti.

Şüphesiz, fotoğraf sanatçısı olmak kolay değildir. Öncelikle geniş bir kültür birikimine sahip olmak gerekir. Estetikten anlamak, neyi görmek istediğini tespit etmek ve dünyayı yakından takip etmek icap eder. Sadece bunlarda yeterli değildir. İyi bir fotoğraf sanatçısı aynı zamanda müzikten, resimden, tiyatrodan ve sinemadan da anlamalıdır. Özellikle çok iyi bir okur olmalıdır. Ara Güler saymış olduğum bütün yetilere sahip bir sanatçıydı. Az önce vurgulamış olduğum gibi büyük birikimiyle sadece fotoğrafçı değildi, beraberinde bir fotojurnalistti. Çok iyi bir okur olmasının yanında bir edebiyatçıydı. Öyküler yazardı. Hikâyelerindeki karakterleri bazen fotoğraflarından seçerdi. Birçok fotoğraf sanatçısı gibi fotoğraf çekmeyi para için yapmadı. İnsanlara yalnızca obje olarak bakmadı. Fotoğraflarını çektiği insanlarla anıları vardı; onlarla otururdu ve konuşurdu. Çekmiş olduğu fotoğraflara yabancı değildi. Her şeyden önce ve asıl önemlisi, çektiği her fotoğrafa sevgi duyardı. “Sevgisiz insan, insansız da fotoğraf olmaz.” inancıyla Ara Güler, görünen her şeyde gerçeğe ait pek çok ayrıntıyı yakalayarak bir fotoğraf karesini öyküye dönüştürürdü. Fotoğraflarından öyküler okuduğumuz Ara Güler’in hayatıda inişlerle, çıkışlarla, yol gösterici anılarla; sanatçılar ve sanatseverler için okunması gereken bir öyküdür.

Şimdiye kadar yaşamını çoğunlukla röportajlardan ve kitaplardan öğrendiğimiz Ara Güler, yakın bir zamanda sinema aracılığıyla bizlere ” Merhaba”  adlı filmle merhaba diyecek! Fotoğraf sanatıyla, yaşamıyla ve yaptıklarıyla, beyaz perdenin uzun metraj konusu olması gereken Ara Güler’in yaşamı, arzuladığımız gibi sinemaya taşınıyor. Hayatının önemli bir kısmının senaryolaştığı Ara Güler, sinema dünyasında görsel hafızamızın temsili olarak bizlerle olacak. Güler’in yaşam hikâyesi ” Merhaba” isimli filmle izleyici karşısına çıkacak. Yönetmen ve senarist koltuğunda Aren Perdeci ve Ela Alyamaç’ın oturduğu, yapımcılığını ise Ela Alyamaç ve Harutyun Kuran’ın üstlendiği 120 dakikalık film için çalışmalara başlandı. Yönetmenler Ela Alyamaç ve Aren Perdeci, Ara Güler’in kendi arzusuyla görevlendirildiği bu projeyi, dokunaklı bir sinema filmi haline getirdiler. Senaryo, Ara Güler Arşiv ve Araştırma Merkezi ve Ara Güler Müzesi’nde bir yılı aşkın süren kapsamlı çalışma sonucunda hazırlandı. “Merhaba” filmi, T.C. Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü Sinema Yapım Destek fonunun desteğini alarak sinemada olacak. ” Merhaba” başlıklı filmle hayatı sinemaya dönüşen Ara Güler, sinema sanatında olduğu gibi; fotoğraf sanatıyla, neyin olması gerektiğinden önce olanı gösterirdi. Daha sonra olması gereken üzerinde insanı düşündürürdü. Onun bir fotoğrafı karşısında bazen bilincimiz durur bazen de bilincimiz olağan hâlinden daha çok çalışır. Fotoğraflar insan için her zaman kesinliğin yolunu izleyen aşamalarla doludur. Fotoğrafların aslı, temsil ettiği gerçeği onaylamaktır. Bundan dolayı insan ve fotoğraf arasındaki ilişkide gerçek olanın nesnelliği gözler önüne serilir ve resmedilen hakikate karşı farklı bir bakış açısı kazanılır. Fotoğraf gerçeğin hatırlatılmasıdır ya da idrâkine varılmasıdır. İnsan ise baktığı fotoğrafla kurgusal olanla gerçek olan arasındaki ayrımı eyleme dönüştüren varlıktır. Ara Güler’in fotoğraf sanatındaki hedefi buydu. Zaten bu yüzden onun fotoğrafları, insanı yanılsamalardan uzaklaştırıyor. Ara Güler’in fotoğrafları dış gerçekliğin dondurulmuş hâlidir, dış zamana göndermeler yapar. Fotoğraflarıyla insan-nesne ilişkisini kuran ve fotoğraf karşısında onu değerlendiren bir özneyi yaratan Güler, fotoğraf sanatında evrenseli kuşatarak; bireyden topluma ortak bir dil oluşturdu. Bundan dolayı Ara’nın fotoğraf sanatı seyirlik bir sanat değildir. Onun resim sanatıyla geniş kitleler evrensel kavrayışlara sahip olabiliyorlar. Çünkü fotoğraf büyülü bir iletişim dilidir. Fotoğraf sanatı bilinmeyeni anlamaktır.

Ara Güler’in fotoğrafları dış gerçekliğin dondurulmuş hâliyle hakikati kanıtlardı ve tarihe tanıklık ederdi. Onun fotoğrafları tıpkı sahip olduğu fikrî dünyası gibi kozmik olanın; ortak insanlık dilinin görsel tercümanıydı. Ara Güler’in fotoğraf sanatçılığındaki en dikkat çekici yönü perfeksiyonist niteliğiydi. Lâkin bazen insan ve mekân değişkenliğine bağlı olarak melankoliyi görselleştirdiğinde non- perfeksiyonist bir sanatkârda olabiliyordu. Her halükârda onunla birlikte fotoğraf kareleri, anlam içinde anlam doğuran görsel yaratımlardı. Fotoğraf tarihinde ve çağdaş sanatta hümanist kimliğiyle anımsanan Ara Güler, hayatın durmaksızın devam eden akışkanlığında, bizim göremediğimiz ân’ları, fark ederdi ve fotoğrafla o ân’ı imgeleştirip, kalıcılaştırırdı.

Heybet AKDOĞAN

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.