Melek Koç yazdı: CUMHURİYETİN İLK YENİ KADIN MODELİ: ŞÜKÛFE NİHAL

İNCELEME

Melek Koç yazdı: CUMHURİYETİN İLK YENİ KADIN MODELİ: ŞÜKÛFE NİHAL
Yayınlanma: Güncelleme: 916 views

Kadın sorunlarını, açmazlarını şiirlerinde işleyen, romanlarında anlatan, mücadeleci ve eylemci  kimliğiyle öne çıkan, aydın, yenilikçi, modern bir kadın olan Şükûfe Nihal, aynı zamanda Cumhuriyetin ilk üniversite mezunu kadını olarak da anılır. 1896 yılında İstanbul’da doğan Nihal, soy kütüğü baba tarafından Kâtipzadeler’e, anne tarafından Fatih Sultan Mehmet’in baş ressamı Nakkaş Mehmet Efendi’ye dayanan soylu bir aileye sahiptir.

Evlerinde yapılan edebiyat sohbetlerinden etkilenerek küçük yaşlarda şiir yazmaya başlar. İlk ve orta eğitimini özel okullarda ve özel öğretmenlerle tamamlar. Arapça, Farsça ve Fransızca öğrenir. 1916 da İnas Darülfünununa –kadınlara ait üniversite- kayıt olur. Üç yıl edebiyat bölümüne devam ettikten sonra  Coğrafya bölümüne geçer. Darülfünun mezunu ilk kadın coğrafyacı olarak İstanbul’un çeşitli liselerinde edebiyat ve coğrafya öğretmenliği yapar.

İlk şiir kitabı Yıldızlar ve Gölgeler üniversiteyi bitirdiği yıl yayımlanır. Aruzla yazdığı şiirlerini hece ölçüsüyle yazdığı şiirler izler. Hazan Rüzgarları ve Gayya birbirini takip eder. Şiir kitaplarının yanı sıra lirik bir anlatımla yazdığı öykü ve romanlar kaleme alır.

İlk öykü kitabı, Tevekkülün Cezası ve ilk romanı Renksiz Isdırap kitapçıların raflarında sessizce yerlerini alırken; şair, yazar, öğretmen kimliklerinin dışında gazete ve dergilerde de yazılar yazar. Şükûfe Nihal Cumhuriyet, Son Posta, Ayda Bir, Her Ay, Haftalık Gazete, Resimli Ay, Kadın Gazetesi, Yeni Mecmua’da kadın sorunlarına eğilir, hak ve özgürlüklerinin savunucusu olur.

Eylemci Kişiliğiyle dönemin önemli kadınları arasında yer alan Nihal, Cumhuriyetin kurulması aşamasında 2. eşi Ahmet Hamdi Başar’la Müdafa-i Hukuk Cemiyetinde çalışmış, Şişlideki evinde toplantılar düzenleyerek Kurtuluş Savaşının kararlarının alınmasına yardımcı olmuştur. Halide Edip Sultanahmet mitinginde konuşurken, O da Fatih’teki mitingde “ Aziz vatan, beşiğimiz sendin, mezarımız yine sen olacaksın” diyerek halkı coşturmuş, 2. Sultanahmet mitingine de konuşmacı olarak katılmıştır. Ayrıca, Nezihe Muhittin’le birlikte Kadınlar Halk Fırkasının kurucularından olan Nihal, Atatürk’ün sofralarında da vazgeçilmez bir konuktur.

O, Batı’lı modern bir kadın şair ve yazar olarak Cumhuriyetin yeni kadın modelidir. Nihal, bu modeli tarif ederken, kadının çalışma hayatı ve sosyal aktiviteleri içinde geleneksel rolünü de unutmaması gerektiğini savunur. Annelik ve ev kadınlığına vurgu yapar. Kadının çalışma hayatı, evini ve çocuklarını ihmal etmesine yol açmamalıdır.  “Bebek” kadına olduğu kadar, “Erkek” kadına da karşıdır. Yeni kadını, dışarıdaki ve içerdeki kadının bir sentezi olarak görür.

Şiirlerinde çevre ve aile baskısı nedeniyle aşkını gönlünce yaşayamamış bir kadının sesi vardır. Nihal mutsuz bir kadındır. İlk evliliğini Mithat Sadullah Sander’le ailesinin isteğiyle oldukça genç yaşta yapan Nihal, üniversiteye kayıt olmak için bekarlık şartı arandığından eşinden birkaç yıl içinde ayrılmıştır. Evli olduğu süre içinde eşinin arkadaşı ve aynı zamanda Cenap Şahabettin’in kardeşi şair ve ressam Osman Fahri Beyin kendisine olan tutkulu aşkı karşısında sessizliğini korumuş, kendisinin de ilgisine rağmen evliliğini koruma yoluna gitmiştir. Reddedilen Osman Fahri Beyin İstanbul’dan ayrılıp  bir süre sonra da intihar edişinin Nihal üzerinde derin iz bıraktığını şiirlerinden ve romanlarından anlıyoruz.

İkinci evliliği sırasında Faruk Nafiz Çamlıbel’le olan yakınlığı edebiyat çevrelerince de bilinmektedir. Çok güzel olmamasına karşılık kültürü ve etkileyici tavrıyla dikkatleri üzerine çeken Nihal’in, içinde Nazım Hikmet ve Ahmet Kutsi Tecer’in de bulunduğu bir hayran kitlesi vardır ama o hep duygularını içinde taşımayı tercih etmiştir.

 Şiirlerinde kendi dünyasını iki boyutlu olarak yansıtır. Birinde kendisini kendi gözüyle anlatırken, diğerinde başkasının gözünden anlatır. İlkinde bir iç bakış, diğerinde dış bakış söz konusudur. Her ne kadar öykü ve roman yazsa da Nihal önce şairdir.

Şiiri üç dönemde incelenir. İlk dönemde, Servet-i Fünun etkisinde kalarak ferdi romantizmini yansıtan şiirler yazar. İkinci dönemde Milli Edebiyatın etkisi görülen şiirlerinde aruzdan heceye geçer. Yaşadığı dönemin olaylarına eylemleriyle olduğu kadar şiirleriyle de tepkisini gösterir. Romantizm yerini sosyal realiteye bırakır. Ayrıca Atatürk’e olan sevgisini ve hayranlığını bu dönem şiirlerinde görürüz. Üçüncü döneminde ise yine romantizme döner. Kadına ve aşka dair yazmaya devam eder.

Şükûfe Nihal’in şiirlerinde Tevfik Fikret ve Beş Hececiler’in etkisi hissedilir. Nihal, Fikret’in Batıcılığına ve ahlakçılığına hayrandır. Bir de kendisiyle örtüşen marazi ruh hallerine. “Elbet, sefil olursa kadın, alçalır beşer” dizesi onu derinden etkiler.

Şiirlerinde mitolojik kavramlara da yer veren Nihal, Su adlı kitabında kadının suyla özdeşmesini mitsel öykülerle anlatır. Kadın kâh suya dönüşür, kâh sudan doğar.  Benliğini aradığı, kendisiyle hesaplaştığı şiirlerinde ise gotik ögelere ratlanır. Bu tarz şiirlerinde çelişkilerini, saplantılarını, korkularını dile getirir.
Bu arada, Çinuçen Tanrıkorur’un şairin Sabah Kuşları adlı kitabındayer alan “Neme Yetmez” adlı şiirinden bir bölümü Uzzal makamında Nakış Yürük Semaisi usulünde bestelediğini de  belirtmeden geçmeyelim.

Şükûfe Nihal’in biri kitaplaşmamış altı romanı vardır. Otobiyografik ögeler taşıyan Yakut Kayalar , Osman Fahri Bey’le yaşadıkları üzerine kuruludur. Yalnız Dönüyorum, Çölde Sabah Oluyor ve Vatanım İçin adlı romanlarında vatan sevgisi güçlü bir şekilde kendini belli eder. Cephe gerisini ve savaşın insanlar üzerindeki etkilerini kalemiyle okuyucuya yansıtır.

Batı Anadoluya yaptığı seyahat anılarını  Domaniç Dağı Yolcuları’ında dile getirir. Bu anılar çoğunlukla kadınlar üzerinedir. Çift süren, tarlayı eken, ormandan odunu getiren, evine bakan, kucağında çocuğuyla cepheye mühimmat taşıyan hep kadınlardır. Bu eser, Şakir Sırmalı tarafından “Unutulan Sır” adı altında 1948 yılında sinemaya aktarılmıştır.

Şükûfe Nihal, evinde düzenlediği edebiyat toplantılarında dönemin önemli aydınlarını ağırlamış, bu toplantıları sonradan Hilton’un Lalezar salonunda sürdürmüştür. Bu toplantıların her zaman Behçet Kemal Çağlar, Faruk Nafiz Çamlıbel, Asaf Halet Çelebi, A. Şinasi Hisar, Nazım Hikmet, Vâlâ Nuretttin, Peyami Safa gibi ünlü konukları olmuştur.

1962 yılında geçirdiği trafik kazası sonunda kalça kemiği kırılarak sakat kalan Nihal, bakımı için yakınları tarafından bir huzur evine yerleştirilir. Burada sürekli evini arayarak çok mutsuz olur ve tamamen yalnızlığa terk edildiğinden daha yaşadığı yıllarda unutulmaya başlanır. 1973 yılında aramızdan ayrılan Şükûfe Nihal, ardında yedi şiir , altı roman, bir öykü ve iki gezi kitabı bırakmıştır.

Kaynakça:
1-Türkan Yeşilyurt Kayhan/ Şükufe Nihal Şiirleri / Bilkent Üni.
2-Hülya Argunşah/ Bir Cumhuriyet Kadını Şükufe Nihal / Akçağ yayın.
3-Feryal Saygılıgil / Tevekkülün Cezası / Varlık Haziran 2005

Melek Koç

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.