İNCELEME
Tiyatro, toplumu dönüştürücü bir sanattır. Bu bakımdan Tanzimatla birlikte gelişen toplumsal tahavvül, tiyatronunda bir devinim içinde olmasına katkı sağlamıştır. Tanzimat döneminden itibaren tiyatronun kazandığı politik yapı, bir aydınlanma işlevi görerek, halkın eğitilmesi için üretilmiştir.
Tanzimatla başlayıp, Cumhuriyetle birlikte devam eden tiyatronun politik rolü, özellikle 1960 sonrasında daha çok görünür olmuştur. 1960 yılına kadar Türkiye’de baskılanan sol hareket, 1960’dan sonra dinamizm kazanmaya başlayınca, sol hareketin sesi tiyatroda daha çok duyulmuştur. Bu açıdan sol hareket ve ezilen sınıflar için tiyatro, varoluşun özel bir ifadesi olmuştur. Ve bu dışa vurumun en güçlü ve en uzun soluklu nefesi Genco Erkal’dır.
Genco Erkal’ın tiyatro hayatı daha okula gitmeden önce başlamış: Kuklalar yaparmış, uydurduğu piyesleri ailesine ve arkadaşlarına oynarmış. Ailesi tiyatrocu olmasını bohem bir hayat yaşamaması ve ilerde bu alanda başarılı olamazsa, derin bir pişmanlık duymaması için istememiş. Ama Genco Erkal gerekirse ailesinden ayrılıp, tiyatrocu olacaktı. Bunun için her şeyi göze almıştı!.. Ve yaşamı boyunca tiyatrocu kalmak için ödeyeceği hiçbir bedelden kaçınmadı. Oynadığı, yazdığı bütün tiyatrolarda izleyicinin kafasında sorular oluşturmak istedi. Tiyatro hayatında bir milât olan Dostlar Tiyatrosu, tiyatro severleri her zaman için sorular sormaya, irdelemeye ve yeni arayışlara yöneltti.
Tiyatro yaratıcılığında bilgiyi, inancı, tarihi ve insanlık kültürünü referans alarak, tiyatroyu felsefenin eyleyicisi kılarak, insanlığa ışık tutmak için neredeyse bir asır boyunca tiyatroyla nefes alıp verdi. Donanımlı tiyatral yeteneğiyle, entelektüel birikimiyle ve sanat karşısındaki duruşuyla Genco Erkal, Türkiye’de politik tiyatronun duayenlerindendi. Tiyatro, Genco için toplumu daima ileriye taşıyan politik bir yoldu. Devrimci sanata inanmıştı. Sanatta uyutan ve uyuşturan her şeye başkaldırarak, gerçekleri görmemizi sağlayarak tiyatronun niteliğini yeniden kuramsallaştırmıştı. Onun için tiyatro eşitliğin yaşanacağı bir dünya için konfigürasyonel bir eylemdi. Dolayısıyla Genco Erkal tiyatro hayatı boyunca eylemi ve sanatı bir uzamın bütünü bilip, tiyatroyu ve politikayı bir sensoriumun içinde ortak paylaştı. Bu bakımdan Erkal’ın uzun ve çetin tiyatro kariyeri, Türkiye’de politik tarihin kendisidir.
Genco Erkal bütün tiyatro oyunlarında yaratı eyleminin ‘nasıl’llığı üzerinde kafa yorardı. Tiyatro sahnesinde bu nedenle çok rahat ve doğal konuşmayı tercih ederdi. Oyunda saklı bulunan replikleri izleyicinin fark edebilmesi için, telâffuz ettiği diksiyona ayrı bir önem verirdi. Sahnenin kendine özgü dilini çok iyi kullanırdı. Bir tiyatrocu olarak kahramanları sahnede oynarken biçimci, boş, dışsal ve mekanik davranışlardan kaçınırdı. Sahnede bu yönüyle tümden bir değişim içinde olup, oyunun sonuna kadar artistik, nesnel tutumlardan kaçınmayı ustalıkla becerirdi. Genco Erkal’a göre tiyatro, devrimci özden yoksun olmamalıydı. Tiyatro, yazgıcılığı aşmalıydı. Tiyatronun dönüştürücü bir dinamik olduğunu ve o değişimin dönüşebileceğine olan inancını, tiyatro pratiğine ve kuramına kattı.
Tiyatronun amaçlarını ve araçlarını netleştiren Genco Erkal, tarihsel avangardların yönteminden farklı olarak, aşağılanan, ezilen insanları, tiyatroya dünyayı değiştirebilecek karakterler olarak yansıttı. Tiyatrodaki öyküsel anlatımlarıyla, yaşanan tarihsel zamanın özünü izleyicilerine sunan Genco Erkal, biçimciliği ve ritüelliği, devrimci tiyatrodaki yanancılaşma olarak yorumladı. Ve buna karşı müdahele edilmezse, tiyatronun bir burjuva propagandasına dönüşeceğinin farkında olarak, tiyatronun sınıfsal aidiyetini hep ön planda tuttu.
Genco Erkal, tiyatroda toplumsal çelişkilerin peşindeydi. Varolan çelişkileri nitelikleriyle ele alıp, olguları kendi içinde barındırdığı karşıtlıklarıyla gözler önüne seriyordu. Asıl amacı ise, toplumsal gerçekliğin doğal ya da tanrıdan gelen bir gelişme olmadığını vurgulayıp, değişimi yani devrimin mümkün olabilirliğini toplumsal bilince aşılamaktı. Tiyatro oyunlarının metni, sahneleme anlayışı, oyuncuları, dekoru ve müziği, Genco tarafından özel bir amaçla hazırlanırdı ve sahne ile seyirci arasında hiçbir mesafe olmazdı. Böylece izleyici hem tiyatro izlerdi hem de düşünce üretirdi. Genco Erkal’ın siyasal olanla ilişkisi sahnede bu şekilde başlardı. Tiyatroyu izleyenler ise, tiyatro süresince yargılayan birer gözlemci düşünürdü. Tiyatro sanatının estetik işlevinin ve toplumsal öğreti gâyesinin gerçekleştiği bu süreç, sahne ile seyirci arasındaki özdeşliğin yaşandığı ve Erkal’ın tiyatrodaki amacına ulaştığı andır. Tiyatro izleyicisinin bu yönde nitelik değiştirerek, üst ve orta sınıf izleyicinin düşünce ve alışkanlıklarının dışına çıkması, tiyatronun daha geniş kitlelere; emekçi kesime doğru açılmasını daha çok hızlandırmıştır.
Halk yığınlarının hayatının bir parçası olmak için, koşullanmış ve kalıplaşmış değer yargılarını tiyatro ile parçalamak isteyen Genco Erkal, tiyatroda yaşam pratiğinden seçilen olgularla; ezilen insanlarla sahnede buluşarak gerçeğin taklidi ile değil, birebir kendisi ile izleyicilerini bir araya getirdi. Tiyatronun koşullandığı geleneksel estetik ölçülerin, klişelerin ve tiyatroya özgü düşlemelerin devrimci tiyatro inancıyla Genco tarafından tümüyle değiştirilmesi; tarihsel olanın günceli, güncel olanın tarihsel olanı çağrıştırarak, tüm çıplaklığıyla sahneye konulmasıydı ve tiyatronun şimdiki zaman içindeki dondurulmuş gerçeğinin ötesinde, geçmişten geleceğe akışını göstermekti.
Genco Erkal tiyatroda politik bir etki olmakla birlikte, tiyatroda düşünsel ve eleştirel itkileri kullanarak muhalif seyirciyi yarattı ve sanat yoluyla toplumsal bilinçlenmenin yollarını döşedi. Genco Erkal tiyatrodaki bu duruşu sayesinde statik bir izleyici kitlesi yerine dinamik bir seyirci kitlesinin ortaya çıkmasını sağladı. Sanatsal tutumuyla günceli sorgulayan ve bize olağanmış gibi gösterilen yozlaşmış değerlere karşı koyarak, kurulu düzeni tiyatro ile sorgulayan Genco Erkal, politik kimliğiyle devrimci bir sanatçının takınması gereken tavırları sergiledi. Tiyatroda seçmiş olduğu temalarla yerel ve evrensel konuları sahneleştirdi. Tiyatro onun için bir büyüteç gibiydi. Bu büyüteçle sistemi ve ezilen toplumu tiyatroda mercek altına aldı. Günümüz toplumunun yapay ilişkilerini, insanın insanı sömürmesini ve giderek yabancılaşan insan tabiatını sahneye taşıyan Erkal, direniş geleneğine bağlı kalarak, eylemin sanatçısı oldu.
1960 sonrasında, politik sanatta çığır açarak günümüze kadar devrimci tiyatro alanında halkın sanatçısı olan Genco Erkal, ” Halk anlamaz” önyargısını parçalamak için tiyatro yaptı. Tiyatro yaşamında önemli bir dönüm noktası olan ” Dostlar Tiyatrosu” yla birlikte, yarım yüzyıldan fazla bir zaman boyunca tiyatroya özgün bir yön kazandırdı. İnsanların kendi yaşamlarına egemen olması için, tiyatroyu felsefi ekol haline dönüştüren Genco Erkal, tiyatroda devrimci tavrın öncüsüydü.
Heybet AKDOĞAN
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.