Gidelim Buralardan / Kübra Erbayrakçı

Rüyamda gördüm seni bir gece yarısı. Neşeli şarkıların içine hapsolduğumu hissettiğimde çenenin altında gizlediğin gamzende kayboldum.
“Gidelim Buralardan” demiştin.

Gidelim Buralardan / Kübra Erbayrakçı
210 views

Bir gece rüyamda gördüm seni. Gerçekten yaşıyormuşçasına sarıldım sana. Sonra uyandım. Kısa bir anda olsa, özlediğimi fark ettiğim yerde, yüreğimden kopan fırtınayı içime gömdüğüm zaman, boğazımda kalan tükürük gibi acıdı vücudum. Dudağımı ısırırken düşünmeye koyuldum uzunca. Sigaramı yaktım, rakımı masanın üzerinde tutarken klasik şarkı açtım radyodan. Dinledim.. Aklıma geldin ve hüzünlendim. Rüyamda gördüm seni bir gece yarısı. Neşeli şarkıların içine hapsolduğumu hissettiğimde çenenin altında gizlediğin gamzende kayboldum.

“Gidelim Buralardan” demiştin, hani ölmeden önce. Korkmuştum, gelmemiştim seninle. Saklanmıştım çocuk gibi. Çocuktum zaten. Seni sevdiğimde daha 16 yaşındaydım. Hatırlıyorsun değil mi?

Lise sıralarında, yağmurlu bir günde peşinden koşup gelmiş, ıslanan kıyafetlerimin vermiş olduğu rahatlıkla seni sevdiğimi söylemiştim. Sen de gülüp geçmiştin. Oysa ben hayatımda ilk defa bu kadar ciddiydim. İnanmamıştın bana. Sevgililerin olmuş, bir barışık bir ayrılık geçirdiğin yılları takip etmiştim. Yeri geldi onlardan ayrılacağın zamanı saydım; “1-2-3-30-40-60-365”..

Ne çok sevgilin olmuştu. Benim hiç olmadı mesela. Şükran teyzenin kızını çok sevdin. Gözlerin onu aradığında anladım, aşıktın sen. Herkese anlatırdın;

“Çok tatlı kız” diye.. Beni hiç görmezdin ama. En çok da buna üzülürdüm, yanardım, ağlardım. Bir gece rüyamda senin ismini sayıklamışım, annem uyandığımda söylediğinde, şaşkına döndüm.
“Hakan kim kız?”
Hakan sendin işte. Güler yüzlü, kumral saçlı, gözlüklerinin arkasında sakladığın mavi gözlü. Spora merak sardığın vakitlerde seni izlemeye doyamazdım. Her maçına geldim. Doyasıya izlerdim seni, yüzüm kızara kızara. Bir temmuz akşamında, dışarıda bizim kızlarla mahalle arasında çekirdek çitlerken beni görmüştün. Yanağıma öpücük kondurup gülerek yanımdan uzaklaşmıştın. O temmuz gecesi benim miladım oldu biliyor musun?

Durduk yere beni öpen beyaz atlı prensim, meğerse arkadaşlarıyla doğruluk mu cesaretlik mi? Oyununu oynuyormuş. Bunu fark ettiğimde çok geç olmuştu. Alay etmiştin benimle. Bana gülüp geçtiğin her an nefret ettim senden. Sevgi bir anda yerini nefrete dönüştürmüştü. Bir gece yine bizim kızlarla sokak kapısının önünde oturduğumuz günde bir ses duyuldu uzaklardan. Bu ses, feryat gibi bir şeydi. Uzun soluk aldım, kalbim sızladı, sol kolumu hissedemez olduğumda anladım bir şeylerin ters gittiğini. Hemen toparlandım ve sesin geldiği yöne doğru ayağımda eski terliklerle koşmaya başladım. Hakan’ın annesi, babası, kardeşi, arkadaşları ve bütün mahalleli, kırmızı renkli arabanın çevresine toplanmışlardı. Gelen ses meğer annesinin sesiymiş. Oğlum diye feryat ediyordu. Bense gözlerime inanamadım. Yerde kanlar içinde, gözleri kapalı, öylecene yatan; Hakan idi. Hakan.. Sanırsam ölmüştü. Bayılacak gibiyken Senem tuttu ellerimden. Gözlerimden boşalan yaşlar arasında dün Hakan’la buluştuğumuz an’a gitti aklım. Beni kapımın önünde beklemiş, dışarı çıktığım vakit gülümseyerek; “Nereye böyle?” Demişti. Şaşırmıştım. Hakan ve beni beklemek. O beni hiç sevmemişti, benim ise her günüm onunla geçmişti. Kapıda gülümseyen yüzüyle onu görünce haliyle şaşırmıştım. Şaşkınlıktan mıdır, nedir.. Bir anda yağmur çiselemeye başlamıştı. Ben cevap vermeyince hemen konuya girmiş ve “Gidelim buralardan” diye sitemde bulunur sesle beni şaşırtmaya devam etmişti. Ona kızgınlığımdan cevap vermeden elimi kolumu sallaya sallaya uzaklaşmıştım. Bugün Hakan, gözlerimin önünde yerde yatıyor. Sesi çıkmıyor, gidelim buralardan demiyor. Hiç bu kadar pişman olacağımı zannetmezdim. Pişmanım. Ona evet deseydim belki de, bugün yaşıyor olurdu. Kendimi suçladım. Her geçen günde biraz daha eridim.

Aradan geçen onca yılın ardından rakı masasının yanında radyoda çalan klasik parçanın esiri olduğum şu anda, onu unutamadığım geldi aklıma. Hakan benim ilk travmamdı ve öyle de kaldı. Evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış ben, hala Hakan’ı düşünüyordum. Çocukluk aşkım. Bugün öleli tam 17 yıl oluyordu. Geçen zamanda hatırlıyorum onu. Şarkının vermiş olduğu melankoli gözlerle, ağlayarak dert yanıyorum kadere ve onun getirdiklerine. Evli ve iki çocuk annesi olarak dün gece onu rüyamda görmüştüm. Çıkmamıştı aklımdan. Çıkmaya pek niyetli değildi. O gün onunla gitseydim, beni sevdiğini söyler miydi acaba? Ya da yine alay mı ederdi benimle? Ne çok sorular vardı kafamda. Öyle durduk yere neden gitti ki sanki? Şarkı bitti, rakılar çoktan içildi. Sigaramın dumanı içime dert olurken söndürdüm onu. Kapının ardından Hakan ve Güneş göründü. Bir oğlum ve bir kızım. Hakan yaşıyormuşçasına gözlerimin içine bakıyordu. Meğer ne çok sevmişim ben onu, o beni sevmezken

Kübra Erbayrakçı

Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.