Erinç Büyükaşık’ın “Tragedyayı Oynarken” Adlı Romanının 2. Baskısı Okurlarla Buluşmaya Hazırlanıyor

KİTAP

Erinç Büyükaşık’ın “Tragedyayı Oynarken” Adlı Romanının 2. Baskısı Okurlarla Buluşmaya Hazırlanıyor
83 views

Erinç Büyükaşık’ın ikinci romanı “Tragedyayı Oynarken” Liman Kültür etiketiyle ikinci baskısıyla 2024 yılında okurlarının karşısına çıkıyor.

Kentli, beyaz yakalı bir kahraman olan Murat Ka’nın kafkaesk bir yorumla “Joseph Ka” göndermesi eşliğinde metropol-taşra gerilimini yüklendiği ilk romanı “Murat Ka’nın Çoğul Tarihi” ardından yazar Erinç Büyükaşık ikinci romanı “Tragedyayı Oynarken” ile Liman Kültür etiketiyle okurlarının karşısına çıkıyor. Yazarın ilk romanından farklı olarak “Tragedyayı Oynarken” ülkenin yaşadığı deprem felaketi ardından kaleme alınmış “Hatay” özelinde bir felaket romanı. İlk roman “Murat Ka’nın Çoğul Tarihi”nde Erinç Büyükaşık, yayımlanmış öykülerinin de belirgin bir izleği sayılabilecek “kadın”sık hallerini işlerken yeni romanı felaketin izdüşümlerini “unutmak ve bellek” kavramları eşliğinde irdeliyor. Olağanın izinde olağandışılık veya anomaliyi metnin içinde gezdiren, vicdanı” ve “farkındalık”ı ana izlek olarak benimseyen yazarın yeni romanı “Tragedyayı Oynarken”de deprem gerçekliğinin izinde bir kentin yıkımına dair tanıklıklar “unutmak” ve “hatırlamak” çerçevesinde işleniyor.

Tragedyayı Oynarken’in ortaya çıkışı bir felaketin ardından yazarın da yaşadığı travmalar ardı sıra gerçekleşti. Hatay’ın günlerce yaşadığı çaresizliği akrabaları ve dostları çerçevesinde gözlemlemek ve kentteki depremzedelerin çığlıklar, öfke romanın ana hatlarını da oluşturuyor. Bir tragedyayı tüm acımasızlığıyla oynayan bir kentin öyküsünü kaleme alırken tanıdığı insanların felaketin sonrasındaki öykülerini fazlasıyla içselleştirmek zorunda kalan yazar şu soruları da sorduruyor okura: Bugün hâlâ yıkımın toplumsal travmaları sürerken bir kenti ve ülkeyi ayağa kaldırmak ve belleği diri tutmak mümkün mü? Unutkanlıklarımızı yargılayarak atılabilecek bu adımı Berlin’den Hatay’a uzanan yolculuğun yıkıntıların altında kalan anıları da işiterek gerçekleştiriyor yazar. Ayşen, Ahmet, Arif, Nezahat ve kitabın diğer kahramanlarının köye ve taşraya yolculuk bağlamında “unutma”ya dair korkular içinde olması bu “tragedya”nın içindeki kolektif travmalarında bir nevi tragedyavari sahnelerini de zorunlu kılıyor roman dâhilinde.

Olağanın izinde olağandışılık veya anomaliyi metnin içinde gezdiren, “vicdan”ı ve “farkındalık”ı ana izlek olarak benimseyen yazarın yeni romanı “Tragedyayı Oynarken”de deprem gerçekliğinin izinde bir kentin yıkımına dair tanıklıkları, Murat Ka’nın geçmişiyle yüzleşmesinde “Kırmızı Pazartesi”nde karşımıza çıkan toplumsal olarak suça ortaklık dâhilinde görebiliyor. Romanın bu açıdan kahramanı çerçevesinde şu değerlendirmeyi yapabilmek de mümkün: Roman kahramanımız Almanya’dan babasının “alzheimer” hastalığı nedeniyle dönmek durumunda kaldığında depremle yüzleşiyor roman boyunca. Depreme dışardan bakmak yerine deprem bölgesindeki çelişkileri, yıkımları tanıklıktan çıkararak “depremzede”nin yaşadığı çıkmazlar ve psikolojiyle çözümlemeye çalışan bir roman kahramanına dönüşüyor giderek. Hatay’ın, yok olan bir kentin, hem geçmişi hem de belirsiz geleceği tam da “alzheimer,” “hafıza,” “unutmamak” kavramları ve olguları ışığında karşımıza çıkıyor nihayetinde.

İLK YORUMU SİZ YAZIN

Yorum yapabilmek için buradan üye girişi yapınız.

Hoş Geldiniz

Üye değilmisiniz? Kayıt Ol!

Hemen Hesabını Oluştur

Zaten bir hesabın mı var? Giriş Yap!

Şifrenizi mi Unuttunuz

Kullanıcı adınızı yada e-posta adresinizi aşağıya girdikten sonra mail adresinize yeni şifreniz gönderilecektir.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.