ANLATI
Yazdan kalma bir gündü… Marmaray’ın Göztepe istasyonunda bekliyordum.
Genç bir kadın yanıma yaklaşıp sordu:
“Küçükyalı’ya gideceğim, hangi yönden gelen trene binmeliyim?”
Kadıköy’ün yabancısı olmalıydı. Sorusunu yanıtladım ama galiba bana inanmadı. Çünkü gitti aynı soruyu başka birine de sordu. Tabii aynı yanıtı aldı. Haklı çıktığıma sevinemedim, biraz canım sıkıldı.
“Demek ki, hiç inandırıcı bir insan değilim” dedim içimden.
Anladım, benden politikacı olmaz!
Beklediğim tren geldi, bindim. Ortam kalabalıktı. Bir adım ötede genç bir kadın oturuyordu.
Eliyle kibarca işaret etti.
“Ben kalkıyorum, buyurun siz oturun” demek istedi.
“Yakında ineceğim” deyip teşekkür ettim.
“Demek ki, iyi ve saygılı insanların nesli tükenmemiş” dedim içimden.
İçim rahatladı…
Söğütlüçeşme istasyonunda indim, yürüyerek Yoğurtçu Parkı’na geldim. Banklardan birine oturmuş genç bir kadın dikkatimi çekti. Telefonda biriyle konuşuyordu. Daha doğrusu avazı çıktığı kadar bağırıyordu:
“Sen onu bunu bırak! Ben, yarın ne pişireceğim?”
Telefonun öbür ucundaki kişi, belki de kocasıydı. Verdiği yanıtı merak ettim doğrusu. Biraz önce rahatlayan içim burkuldu. İyi ki politikacı değilim, politikacı olsaydım bu kadına ne diyebilirdim? Keyfim kaçtı…
Kaçık keyfimle arkadaşlarımla vakit geçirdiğim kafeye geldim. Edebiyattan sanattan ve de havadan sudan konuşuruz burada. Yine öyle oldu ama benim aklım, “Yarın ne pişireceğim?” diye bağıran kadındaydı. Zaman geçti, toplantı bitti, dağıldık. Artık dönüş yolundaydım. Kaldırımda, genç bir kadın, çocuğunun elinden sıkıca tutmuş, sevecen tavrıyla çocuğuna bir şeyler anlatıyordu.
Yanlarından geçerken şu cümleyi duydum:
“Anneler böyledir işte, hep çocuklarını düşünür…”
“Bu gün duyduğum en anlamlı cümle” dedim içimden.
Marmaray’ın Söğütlüçeşme istasyonuna geldim. Şansım varmış çok beklemedim. İlk boşalan yere oturdum. Yanımdaki genç kadın, telefonunu çıkarttı, konuşmaya başladı. Gürültüden sözleri anlaşılmıyordu. Konuşma uzun sürdüğüne göre konu önemliydi.
İneceğim durağa geldiğimde duyduğum cümle, bir şarkının sözleri gibiydi:
“Umarım mutlu olursun…”
Bu, bir iyi dilek mi yoksa beddua mı? Hızlı adımlarla uzaklaştım istasyondan. Beş genç kadın kaldı aklımda…
Ahmet Zeki Yeşil
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız…
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Kutluyorum Ahmet Zeki Bey, yazı güzel olmuş. Kurmaca mı, konulmalara gerçekten tanık mı oldunuz?
Kadınlar ve konuşmalar gerçektir. Değişik zamanlarda aldığım notlardan oluşmuş bir yazıdır. Yorumunuz için teşekkür ederim.
Yine güzel yine derinden yine amacına ulaşan bir yazı olmuş hocam. Başladım okumaya ve sonunda aynı yerdeydik aslında. Kendime baktığımda sizinle aynı durakta inerken gördüm kendimi. Getirdiğiniz için teşekkür ederim 🙏
Yazı, amacına ulaştıysa ne mutlu bana. İlginiz ve yorumunuz için teşekkür ederim.
Kutlarım Ahmet Zeki Hocam, akıcı, gözümüzün önünde akan bir durum öyküsü olmuş. Emeğinize sağlık…
Farklı zamanlarda, farklı kadınların konuşmalarıydı. Etkilenmemek elde değildi, yazmak şart oldu. Yorumunuz için teşekkür ederim.